Netanyahu’nun iktidarında çatlaklar: Gazze savaşı ve İsrail’in iç siyasetindeki kriz derinleşiyor
İsrail'in Gazze'deki saldırıları devam ederken, Başbakan Benjamin Netanyahu'nun liderliğindeki hükümetin iç siyasetinde derin çatlaklar ortaya çıkıyor. Aşırı sağcı İç Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir'in görevden alınmasına yönelik talepler, İsrail'de hem siyasi hem de hukuki bir krize yol açma potansiyeli taşıyor. İsrail Yüksek Mahkemesi'ne sunulan ve Ben-Gvir'in görevden alınmasını talep eden dilekçe, Netanyahu'nun koalisyonundaki kırılgan dengeleri tehdit ediyor. Habertürk TV Güvenlik Politikaları Koordinatörü Çetiner Çetin'in haberi...
Başsavcı Gali Baharav-Miara, Netanyahu’ya gönderdiği bir mektupta, Ben-Gvir’in polisin operasyonlarına doğrudan siyasi müdahalede bulunduğuna dair kanıtlar olduğunu belirterek, görevden alınmasını değerlendirmesini istedi. Ben-Gvir’in, Gazze’ye giden insani yardım konvoylarına koruma sağlanmaması yönünde talimat verdiği ve hükümet karşıtı protestolara polisin müdahalesini siyasi saiklerle şekillendirdiği iddiaları bu talebin temelini oluşturuyor. Ancak Netanyahu, Ben-Gvir’in liderlik ettiği Otzma Yehudit partisinin koalisyondan çekilmesi durumunda hükümetin çoğunluğunu kaybedeceğini bildiği için bu taleplere direniyor.
Ben-Gvir, Aralık 2022’de kabul edilen ve polisin genel politikalarını belirleme yetkisi tanıyan “Polis Yasası” sayesinde geniş yetkilerle donatılmıştı. Bu yasa, Ben-Gvir’in polise “sınırsız yetkilerle” müdahale edebilmesine olanak tanırken, muhalifler bu düzenlemenin polisin siyasi araç haline getirilmesi riski taşıdığını savundu. Nitekim, eski polis şeflerinden Yaakov Shabtai ve Ami Eshed gibi isimler, Ben-Gvir’in baskılarına dayanamayarak görevlerinden ayrıldı. Özellikle Eshed, hükümet karşıtı protestolara sert müdahaleler yapmayı reddetmiş ve bu nedenle siyasi baskıya maruz kaldığını açıkça belirtmişti.
İsrail’in Gazze’deki operasyonları, Netanyahu liderliğine yönelik uluslararası eleştirileri artırırken, aynı zamanda ülke içindeki siyasi kırılganlıkları da gün yüzüne çıkarıyor. Netanyahu’nun Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından Gazze’deki savaş suçları nedeniyle çıkarılan tutuklama kararıyla uluslararası arenada sıkışmış durumda olması, iç siyasetteki krizle birleşerek İsrail’i zorlu bir döneme sürüklüyor. UCM’nin suçlamaları, Gazze’de “açlığı savaş silahı olarak kullanmak” ve “insanlık dışı eylemler” gibi ağır suçlamaları içeriyor.
Netanyahu hükümetine yönelik artan eleştiriler, İsrail iç siyasetinde kutuplaşmayı derinleştirirken, koalisyon hükümetinin kırılgan yapısını daha da zayıflatıyor. Gazze operasyonları sırasında hükümet karşıtı protestoların sert polis müdahaleleriyle bastırılması, Netanyahu ve müttefiklerinin halk desteğini kaybettiğine işaret ediyor.
Uzmanlar, Yüksek Mahkeme’nin Ben-Gvir’in görevden alınmasına yönelik bir karar vermesi ve Netanyahu’nun bunu uygulamayı reddetmesi durumunda, İsrail’in anayasal bir krize sürüklenebileceği konusunda uyarıyor. İsrail’in hem iç siyasetteki dengesizlikleri hem de uluslararası baskılar karşısındaki kırılganlığı, Netanyahu’nun liderliğinin geleceğini tartışmalı bir noktaya taşıyor. Bu durum, Gazze işgalinin yalnızca bölgesel değil, aynı zamanda İsrail’in iç siyasetinde de uzun vadeli etkiler yaratacağını gösteriyor.
[17:27, 25.11.2024] Çetiner Çetin: Yorgunluk ve Kayıplar Artıyor: İsrail Uzun Savaşın İçinde Derin Bir Krize mi Sürüklüyor?
Yerel kaynaklar, İsrail’in uzun süren savaşta hem askeri hem de toplumsal düzeyde derin bir krizle karşı karşıya olduğunu belirtiyor. Ülkede savaş yorgunluğu giderek artarken, insan kayıplarının yükseldiği ve savaş alanlarının genişlediği ifade ediliyor. İsrail’in giderek daha fazla yedek askere bağımlı hale geldiği, ancak birçok yedek askerin göreve katılmayı reddetmesinin ordu üzerindeki baskıyı artırdığı vurgulanıyor.
Yedek Asker Katılımı Düşüyor
İsrail ordusu, “Aksa Tufanı” operasyonunun başladığı 7 Ekim 2023’ten bu yana askere katılım oranında %15’lik bir düşüş yaşandığını açıkladı. Savaşın ilk günlerinde yüzbinlerce İsrailli, resmi bir çağrı olmaksızın gönüllü olarak orduya katılmıştı. Ancak savaşın uzaması ve ağır kayıplar, bu gönüllü akışını durma noktasına getirdi.
Yerel kaynaklar, İsrail’in tarihsel olarak küçük bir düzenli ordu ve kısa süreli savaşlarda görev alan yedek kuvvetlere dayandığını hatırlatıyor. Ancak mevcut çatışmalar, İsrail’i tarihindeki en uzun savaşa sürüklemiş durumda. Savaşın ilk aylarında yaklaşık 350 bin İsraillinin askere alınması, 10 milyondan az nüfusu olan bir ülke için çok yüksek bir rakam olarak değerlendiriliyor.
Ordu Üzerindeki Baskı Artıyor
Savaşın uzaması, İsrail ordusunda benzeri görülmemiş bir tükenmişliğe yol açtı. Yerel kaynaklara göre, ordu bu açığı kapatmak için zorunlu askerlik süresini uzatmayı ve yedek askerlerin yaş sınırını artırmayı planlıyor. Ancak bu planların hem askeri hem de toplumsal düzeyde ciddi tartışmaları beraberinde getirmesi bekleniyor.
Gazze ve Lübnan cephelerindeki çatışmalar İsrail ordusunu zorluyor. Lübnan’da Hizbullah, İsrail’in askeri mevzilerini hedef almaya devam ederken, güneydeki İsrail birliklerinin ilerlemesini engelliyor. Gazze’de ise Hamas ve diğer direniş grupları, İsrail ordusuna karşı şiddetli bir direniş gösteriyor. Bu durum, İsrail’in insan ve ekipman kayıplarını artırıyor.
Gazze ve Lübnan’daki İnsani Krizler
Gazze’de BM ve Filistin Sağlık Bakanlığı verilerine göre, savaşın başladığı tarihten bu yana 41 binden fazla Filistinli hayatını kaybetti, yaklaşık 97 bin kişi yaralandı. İsrail’in yoğun bombardımanı, binlerce binayı yerle bir ederek Gazze’deki altyapıyı büyük ölçüde yok etti. Gazze halkının %85’i yerinden edilerek tarih boyunca eşi benzeri görülmemiş bir insani krize yol açtı.
Lübnan’da da durum benzer. Lübnan Sağlık Bakanlığı, 7 Ekim 2023’ten bu yana İsrail’in saldırıları sonucu 2653 kişinin hayatını kaybettiğini, 12 bin 360 kişinin ise yaralandığını açıkladı. Saldırılar özellikle güney Lübnan, Nebatiye ve Bekaa bölgelerinde yoğunlaşırken, binlerce kişi evlerini terk etmek zorunda kaldı. Bu bölgelerde altyapı büyük zarar görmüş durumda.
Toplumsal ve Askeri Çöküş Riski
Uzmanlara göre, İsrail’in bu uzun soluklu savaşta yaşadığı askeri tükenmişlik ve toplumsal yorgunluk, ülkede uzun vadeli bir kriz yaratabilir. Hem ordunun insan kaynağını korumakta zorlanması hem de artan kayıplar, İsrail toplumunda derin bir güvensizlik yaratıyor.
Savaşın genişleyen cephesi, İsrail için askeri ve diplomatik bir çıkmaz haline gelirken, insani kayıplar ve altyapı yıkımları da bölgesel istikrarsızlığı derinleştiriyor. Bu durum, İsrail’in kısa süreli savaş stratejileriyle uzun bir çatışmayı yönetemediğini ve ciddi bir krizle karşı karşıya olduğunu gösteriyor.
İsrail’in İç Krizi Derinleşiyor
Uzun süren savaşın etkileri sadece orduyla sınırlı değil, aynı zamanda İsrail toplumunun farklı kesimlerinde de kendini gösteriyor. Yedek askerlerin orduya katılım oranındaki düşüş, ülkenin askeri gücünün sürdürülebilirliği konusunda ciddi soru işaretleri yaratıyor. Özellikle savaşın başındaki gönüllü seferberlik havasının yerini, savaşın sonuçlarına yönelik artan bir endişe almış durumda.
İsrail hükümeti, savaşın uzamasıyla birlikte toplum içindeki destek kaybını telafi etmek için sert söylemler ve kararlarla ilerlese de bu yaklaşımın uzun vadede daha fazla kutuplaşmaya yol açabileceği belirtiliyor. Yerel kaynaklar, Netanyahu hükümetine yönelik toplumsal baskının giderek arttığını ve halk arasında savaşın maliyeti ile ilgili ciddi tartışmaların yaşandığını vurguluyor.
Uluslararası Tepkiler ve Bölgesel Etkiler
İsrail’in savaş stratejisi ve uzun süredir devam eden çatışmalar, uluslararası kamuoyunda büyük bir tepki yaratmış durumda. BM, AB ve birçok uluslararası kuruluş, Gazze’deki insani krizin daha da derinleştiğini ve savaşın durdurulması gerektiğini sık sık dile getiriyor. Aynı zamanda, İsrail’in Lübnan ve Gazze’deki askeri operasyonlarının bölgedeki diğer aktörleri de etkilediği ve daha geniş çaplı bir bölgesel çatışmaya dönüşme riski taşıdığı ifade ediliyor.
Hizbullah’ın Lübnan’da İsrail’e karşı direnişini artırması ve İran’ın bölgedeki etkisini güçlendirmesi, İsrail’in bölgesel hesaplamalarını zorlaştırıyor. Gazze’deki savaşın ise Hamas’ın yanı sıra diğer Filistinli grupların direniş kapasitesini artırdığı ve İsrail’in kısa süreli zafer beklentilerini boşa çıkardığı belirtiliyor.
Uzun Savaşın Maliyeti
İsrail, tarihindeki en uzun ve en karmaşık savaşlardan biriyle karşı karşıya. Bu durum, askeri açıdan yalnızca tükenmişlik ve kaynak sorunlarını değil, aynı zamanda ülkenin güvenlik politikasının temel dayanaklarını sorgulatıyor. Toplumsal düzeyde ise kayıpların artması, savaş yorgunluğu ve artan ekonomik maliyetler, ülkedeki huzursuzluğu derinleştiriyor.
Uzmanlar, İsrail’in bu uzun savaşın sonunda sadece askeri değil, aynı zamanda toplumsal ve diplomatik anlamda da ciddi bedeller ödeyebileceğini ifade ediyor. Gazze ve Lübnan’daki çatışmaların uzaması, hem İsrail’in iç politikasını hem de bölgesel dengeleri daha da kırılgan hale getirebilir. Bu durum, İsrail hükümeti ve ordusunun uzun vadeli stratejilerini yeniden değerlendirmesini zorunlu kılıyor.
Sonuç olarak, İsrail’in içine girdiği bu uzun soluklu savaş, sadece askeri bir mücadele değil, aynı zamanda toplumsal ve uluslararası düzeyde çok boyutlu bir kriz haline gelmiş durumda. Uzun vadede bu krizin nasıl şekilleneceği, İsrail’in hem içeride hem de dışarıda nasıl bir yol izleyeceğine bağlı olacak. Ancak mevcut tablo, ülkenin önümüzdeki dönemde büyük zorluklarla karşı karşıya kalacağını açıkça ortaya koyuyor.
Haberin görseli AA tarafından servis edilmiştir