Obezite Türkiye'de alarm veriyor!
Türkiye, 20 milyon obezite hastasıyla Avrupa'da obezite görülme oranının en yüksek olduğu ülke. Ülkemizde her 4 çocuktan birinde kilo fazlalığı, her 3 erişkinden birinde obezite bulunuyor. Vücutta hemen hemen tüm organ ve sistemleri olumsuz yönde etkileyen obeziteye karşı önlem alınmazsa 10 yıl sonra nüfusumuzun yarısının obeziteden muzdarip olacağı tahmin ediliyor. Habertürk'ten Demet Demirkır'ın haberi
Obezite, vücut yağ kütlesinin kabul edilen normal düzeylerin üstüne çıkması olarak tanımlanıyor. Erişkinlerde, gençlerde ve hatta artık çocuklarda sıklığı gittikçe artan önemli bir halk sağlığı sorunu olan obezite, hem ülkemizin hem de dünyanın en önemli sağlık sorunlarından biri haline geldi.
AVRUPA'DA OBEZİTE GÖRÜLME ORANININ EN YÜKSEK OLDUĞU ÜLKE TÜRKİYE
Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Safiye Arık, "Obezite, günümüzde tüm dünyayı etkileyen bir salgın haline ulaştı. Türkiye, 20 milyon obezite hastasıyla Avrupa’da obezite görülme oranının en yüksek olduğu ülkedir. Ülkemizde her 4 çocuktan birinde kilo fazlalığı, her 3 erişkinden birinde obezite bulunuyor. Önlem alamazsak 10 yıl sonra nüfusumuzun yarısında obezite bulunacağı tahmin ediliyor" dedi.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), obezitenin 21. yüzyılın en önemli sağlık sorunu olacağını 1998 yılında bildirdi. DSÖ’ye göre, dünya genelinde 2016 yılında 1,9 milyar fazla kilolu ve 650 milyon obez yetişkin olduğu tahmin ediliyor.
OBEZİTE HER YAŞ GRUBUNUN PROBLEMİ
Uzm. Dr. Safiye Arık, "Ülkemizde de obezite sıklığı hem yetişkin hem de çocuk ve adolesanlarda (ergenlerde) giderek artıyor. Küresel Hastalık Yükü (Global Burden of Disease: GBD) Obezite İşbirliği Grubu’nun 2015 yılı raporuna göre, dünyada obez nüfus 711,4 milyona ulaştı. (107,7 milyon çocuk ve 603,7 milyon yetişkin).
DSÖ tahminlerine göre, 2016 yılında dünya genelinde yetişkinlerin yüzde 39’u fazla kilolu ve yüzde 13’ü obezitelidir. Amerika Birleşik Devletleri Üçüncü Ulusal Sağlık ve Beslenme Araştırması’nın 2011-2012 yılı değerlendirmesine göre, ABD’de 20 yaş ve üzerindeki yetişkinlerin yüzde 34,9’u ve 2-19 yaş grubu çocuk ve adolesanların yüzde 16,9’u obezitelidir. Tahminler 2030 yılında pek çok eyalette obezite sıklığının yüzde 50’ye varacağını öngörüyor. Avrupa ülkelerinde de benzer prevalans artışları söz konusudur" dedi.
12 YILDA DİKKAT ÇEKEN FARK
Uzm. Dr. Safiye Arık, obezitenin Türkiye'deki durumunu gözler önüne seren çalışmalara atıfta bulunarak, obezitenin kısa süre içerisindeki hızlı artışına dikkat çekti.
Arık, şöyle söyledi: "Türkiye’de obezite sıklığının 1997-98 yıllarında 540 merkezde gerçekleştirilen, 20 yaş ve üstü 24 bin 788 kişinin incelendiği Türkiye Diyabet Epidemiyoloji (TURDEP-I) Çalışması’nda, yüzde 22,3 (kadın %30, erkek %13) olduğu saptandı.
12 yıl sonra, aynı merkezlerde yapılan TURDEP-II Çalışması’nda ise, obezite sıklığı genel toplumda yüzde 35 (kadın %44, erkek %27) bulundu. Çalışma sonuçları TURDEP-I popülasyonuna göre standardize edildiğinde ve 1998 ile 2010 yılı karşılaştırıldığında, Türkiye’de yetişkin toplumda obezite sıklığının yüzde 22,3’ten yüzde 31,2’ye yükseldiği görüldü. Obezite sıklığının kadınlarda yüzde 34, erkeklerde ise yüzde 107 oranında arttığı görüldü."
OBEZİTE NEDEN GELİŞİR?
Obezitenin bir hastalık olduğunu aktaran Uzm. Dr. Arık, "İradesizlik nedeniyle gelişmez. Obezitenin bir hastalık olduğunu, iradesizlik yüzünden gelişmediğini ısrarla vurguluyoruz. Bu sorunu çözebilmek için öncelikle nedenleri iyi anlamalıyız" dedi.
Uzm. Dr. Arık, obezitenin nedenlerini şöyle sıraladı:
• Ailesel (genetik) yatkınlık,
• Sosyo-kültürel ve çevresel faktörler ve alışkanlıklar,
• Stres faktörleri, depresif bozukluklar ile
• Bazı ilaçlar ve endokrin hastalıklar.
OBEZİTE TÜM ORGANLARI OLUMSUZ ETKİLİYOR
Obezitenin vücutta neredeyse tüm organ ve sistemleri etkileyerek pek çok metabolik, mekanik ve ruhsal bozukluğa yol açtığını kaydeden Uzm. Dr. Safiye Arık, şöyle konuştu: "Bunların belli başlıları arasında şeker hastalığı (diyabet), yüksek kan basıncı, kan yağlarında yükseklik, koroner arter (kalp damar) hastalığı, inme, çeşitli kanserler, uyku apne sendromu (uykuda soluk durması), karaciğer yağlanması, reflü, safra yolları hastalığı, kısırlık, depresyon, kas-iskelet sistemi hastalıkları sayılabilir" dedi.
Arık, obezitenin yol açtığı ciddi sağlık sorunlarıyla kişilerin yaşam kalitesini ve süresini etkilemenin yanı sıra, toplumların sağlık bütçeleri üzerinde de büyük yük oluşturduğunu söyledi.
Sağlıklı kişilerde normal vücut yağ oranı erkeklerde yüzde 15-20, kadınlarda ise yüzde 25-30 arasında olmalı.
Arık'a göre, vücut yağ miktarını doğrudan ölçmek pratikte pek mümkün olmadığından, obezite tanısı sıklıkla Beden Kitle İndeksi (BKİ) ölçümüyle konuyor.
BKİ kilogram cinsinden vücut ağırlığının, metre cinsinden boyun karesine bölünmesiyle kolayca hesaplanabilir ve birimi kg/m²’dir.
BKİ’nin 25-29,9 kg/m² arası olması fazla kilolu,
BKİ ≥30 kg/m² olması obezite olarak tanımlanır.
Zayıf <18,5
Normal 18,5-24,9
Fazla kilolu 25-29,9
Obezite ≥30
BEL ÇEVRESİ KADINLARDA 90 CM, ERKEKLERDE 100 CM ÜZERİNDE OLMAMALI
Beden Kitle İndeksi ile yapılan sınıflandırmanın sağlık risklerini belirlemek açısından tamamen yeterli olmadığını aktaran Uzm. Dr. Arık, "Çünkü BKİ vücut yağ dağılımı hakkında bize çok iyi bilgi vermez. Obeziteye bağlı artan riski belirleyen önemli faktörlerden birisi de, yağın vücutta nerede biriktiğidir. Deri altında ve özellikle kalça bölgesinde biriken yağ dokusunun (“armut tipi obezite”, “kadın tipi şişmanlık” olarak da adlandırılır) obezite ilişkili diyabet, yüksek tansiyon, lipid bozuklukları vb. hastalıklara neden olma riski düşük olarak kabul edilir. Öte yandan, göbek bölgesinde biriken yağ dokusunun (“elma tipi obezite”, “erkek tipi şişmanlık” olarak adlandırılır) obezite ilişkili hastalıklar açısından daha fazla risk oluşturduğu gösterilmiştir. Yağ dağılımının esasen riskli karın bölgesinde olup olmadığını değerlendiren pratik yöntemlerden birisi de, bel çevresi ölçümüdür. Bel çevresi için değişik kılavuzlar farklı değerler vermişse de, her ırkın kendine özgü değerlerinin belirlenip kullanılması daha uygundur. Türk toplumu için erkeklerde 100 cm, kadınlarda 90 cm üzerindeki bel çevresi ölçümlerinin kalp damar hastalıkları riskini artırdığı bildirilmiştir" diye konuştu.
ŞOK DİYETLER SAĞLIK SORUNLARINA YOL AÇIYOR
Çoğu zaman obezitenin sadece estetik bir sorun gibi algılandığından, verilen kilonun obeziteli kişiler tarafından yeterli bulunmadığını söyleyen Arık, "5-10 kg’lık kilo kayıpları bile obezite ilişkili hastalıklarda belirgin azalmaya yol açar. Bu nedenle, kaybettiğiniz her bir fazla kilonun önemli olduğunu bilmemiz gerekmektedir. Yine yeterince hızlı kilo verememek de obeziteli kişiler tarafından sık sık dile getirilir ve zaman zaman kişiler hızlı kilo veremedikleri için motivasyonlarını yitirirler. Oysa tedavinin sağlıklı ve kalıcı olanı, uzun sürede sağlıklı beslenme ve yaşam tarzı değişiklikleri kazanarak kilo kaybının sağlanmasıdır. Sağlıksız ve şok diyetler bazen hızlı kilo kaybı sağlasa da, verilen kilonun büyük kısmı kas dokusundan ve sudan oluşur. Getirdiği ek sağlık sorunlarının yanı sıra verilen kilonun geri alınması da bu tip diyetlerden sonra sık karşılaştığımız problemlerdendir. Bu nedenle, hedefimiz kısa sürede çok kilo kaybı değil, sağlıklı ve zamana yayılmış bir kilo kaybı olmalıdır. Verilen her bir kilonun sağlığımız için olumlu katkısı olduğu göz ardı edilmemelidir" diye konuştu.
ÇOCUK YETİŞTİRİRKEN SAĞLIKLI BESLENME KURALLARINA UYULMALI
Uzm. Dr. Arık, "Obezitenin çözümü önlemedir. Obezitesi bulunan herkesi tedavi etmek teknik açıdan mümkün değildir. Obezite sorununun çözümünde en önemli ve etkili adım, obezitenin önlenmesidir. Bunun için öncelikle toplumun yaşam biçimi ve beslenme alışkanlıklarının doğru biçimde şekillenmesi gerekir. Ailelerin çocuk yetiştirirken sağlıklı beslenme kurallarına uymaları, çocukluk döneminden itibaren sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivitenin benimsettirilmesi, toplum hayatında fiziksel aktiviteyi artırmaya yönelik önlemlerin ve zararlı gıdaların tüketimini sınırlayacak düzenlemelerin yapılması, bu tür önlemler arasında sayılabilir. Ayrıca, merkezi ve yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve basın işbirliği içerisinde obezitenin önlenmesi için ortak çalışmalar yapmalıdır" dedi.