Eylül enflasyonu beklenen yüksek çıktı. Yüzde 2.2 beklentiye karşılık açıklanan yüzde 2.97 oldu. Yılın 9 ayındaki enflasyon yüzde 35.86’ya çıkarak aylık ortalamada yüzde 4’lük bir gerçekleşme ile karşı karşı karşıya kaldık.
➔ Yılın tek iyi rakamı yüzde 1.64 ile Haziran ayına ait. Aylık bazda bakınca enflasyon düşüyor demek zor. Yıllık bazda ise gerileme devam ediyor ama oldukça yavaş.
➔ Düşüşe asıl diren de hizmet enflasyonu. Aylık yüzde 4.90 ve yıllık yüzde 72.92 ile manşet enflasyonun yaklaşık yüzde 50 üzerinde.
➔ Bu grubun yükselten asıl etki de kiralardan geliyor. Kira artışı aylık yüzde 7.62 ve yıllık yüzde 117.43 ile en yüksek oranı sahip alt kalem.
➔ Enflasyon sepetinin yüzde 72.2’sini oluşturan mallar grubu enflasyonu yüzde 40.27’ye inerek manşeti yüzde 49.38’e indiriyor.
EYLÜLÜN ÖNEMİ
➔ Bunun yanında üretici fiyat artışları tüketici fiyat artışlarının altında seyrediyor. Orada hem aylık hem yıllık bazda düşüş var.
➔ Son 5 ayda ÜFE yüzde 55.66 düzeyinden yüzde 33.09’a geriledi. Aylık bazda ise haziranı hariç tutarsak son 5 aydır gerileme olduğunu söylemek mümkün.
➔ Üretici fiyatlarıyla tüketici fiyatları arasındaki temel fark hizmetler sektöründen, vergilerden, devletin yönettiği ve yönlendirdiği fiyatlardan kaynaklanıyor.
➔ Eylül ayı enflasyonun seyri bakımından önemlidir. Yaz dönemi sonunda tatilin bitmesi, okulların açılması, işbaşı yapılması, kışa hazırlık ve gibi nedenlerle aslında sonbahar ve kış aylarında enflasyonun düzeyi açısından belli bir işaret verir.
➔ Ekim, kasım ve aralık aylarında genelde kademeli bir düşüş olur. Muhtemelen bu yıl da böyle olacak.
➔ Ancak bu ayların başlangıcı olan eylül yüzde 2.97 ile gayet yüksek düzeyden bu döneme başladı. Bu gidişle Merkez Bankası’nın yıl sonu tahmininin üst bandı bile ıskalanacak gibi.
EKSİK KALAN NE?
➔ Beklenenin ötesinde yüksek çıkması, aylık bazda yükseliş göstermesi gibi yanlarıyla eylül enflasyonu yeterince can sıkıcı. Sonbahar ve kış aylarının zor geçeceğini, hizmetler enflasyonu etkisiyle düşüşe direneceğini gösteriyor.
➔ Buradaki eksik ayaklardan biri maliye politikalarının desteğinin düşük kalmasıyla ortaya çıktı. -Doğru dürüst bir vergi paketi ortaya konuldu ama yasalaştırılamadı. Kayıtdışılık için de radikal adımlar atılamadı. Vergi düzenlemelerinden şimdilik vazgeçildi.
➔ Enflasyonla mücadelenin diğer ayağı gelirler politikasında da benzer bir durum var. En yüksek gelirli yüzde 20’lik kesimin gelirlerindeki artış harcamalara da yansıyor.
➔ Bu durumu kredi kartı harcamalarından ve ödemelerde nakit yapılmasının artmasından çıkartıyoruz.
➔ Yüksek gelirli grubun yanına EYT ile emekli olan 2.5 milyon kişiyi bir ölçüde eklemek gerekiyor. Alınan emeklilik tazminatı yanında EYT’lilerin yarıdan fazlası çalışmaya ve ikinci maaş ve ücretini almaya devam ediyor. Kazandıklarına göre insanlara harcamayın diyemezsiniz.
PARA POLİTİKASININ NERESİ SIKI?
➔ Dolayısıyla enflasyonla mücadele sadece Merkez Bankası ve para politikaları ayağı üzerinden yürüyor. Para politikasına yeterince yan destekler verilmedi.
➔ Bu durumda para politikasının daha sıkı olması gerekirdi ki hedefler gerçekleşsin.
➔ Rasyonel ekonomi politikalarına döneli ve parasal sıkılaştırma yoluna gireli 16 ay oldu. Enflasyon ancak politika faizinin bir tık altına inebildi.
➔ Faizin yanında idari önlemlerle kredi genişlemesi üzerine konulan yüzde 2 büyüme sınırlamasıyla kredi politikası çok sıkı.
➔ Ancak ortada TL ile tasarruf etmeyi özendirecek reel bir faiz oranı yok. Bu durumda insanlar niye tasarruf etsin ki? Ortada doğru dürüst, ulaşılabilir alternatif finansal yatırım araçları yok. Enflasyonist ortamda malı önceden alan daha karlı çıkıyor.
➔ Reel faiz hesabı gelecekteki tahmini tüketici enflasyona göre yapılıyor. Bazen de bileşik faiz hesabına yönelerek ne kadar yüksek faiz olduğu anlatılıyor. Faiz bileşik ama enflasyon değil.
➔ Bu hesap doğru değil. Gelecekteki enflasyon da zamanı geldiğinde sürekli yüksek çıkıyor ve inananları aldatıyor. Para politikasının kredi tarafı sıkı, mevduat tarafı gevşek.
REEL FAİZ HESABI ORTALAMA ENFLASYONA GÖRE YAPILMALI
➔ Halbuki politika faiz oranının belirlenmesinde ve reel faiz hesaplarının yapılmasında nokta atışı şeklinde yıl sonu veya bir yıl sonraki yıllık enflasyon yerine ortalama enflasyon baz alınsa gerçekçi bir yaklaşım ortaya çıkacak.
➔ Eylül itibariyle yıllık enflasyon yani geçen yılın aynı ayına göre gerçekleşen enflasyon yüzde 49.38’e indi ve yüzde 50’lik politika faizinin bir tık altına geldi.
➔ Ama daha reel bir durumu yıllık ortalama enflasyon veriyor bize. Bu da milli gelir hesaplamalarında kullanılan deflatör yani bütün mal ve hizmetlerin fiyat değişimidir ve 2024 için OVP’de yüzde 60.9’dur.
Kaldı ki eylül itibariyle son bir yıllık ortalama TÜFE artışı yüzde 63.47’dir. Yıl sonlandığında ortalama TÜFE artışı ile OVP’nin beklediği yüzde 60.9’luk deflatör birbirine çok yakın çıkabilir.
Yılın ortalama enflasyonu yüzde 61’e karşı politika faizi yüzde 50 olarak uygulanmış olacak.
➔ Enflasyonu düşürmede asıl yük para politikalarının üzerine binmiş ama o da yetersiz.
-Burada yıl sonu veya gelecek bir sene sonrasının enflasyon tahmini ile hesap yapmak yanlış sonuç veriyor.
➔ En azından durum tasarruf edecekler için böyle. Sonuç ortada, gerçekleşen enflasyon oranları tahmin edilenin hayli üstünde.
➔ “Derin olan kuyu değil kısa olun iptir” diyeceğim ama kuyu da derin, ip de kısa.
FAİZ İNDİRİMLERİ GELECEK YILA KALIR
➔ Bir süre önceye kadar faiz indirimlerinin yeni yıldan itibaren yapılmasının daha uygun olacağını düşünüyordum.
➔ Daha sonra reel sektörde işlerin kötüleşmesi ve hükümetin durgunluğa karşı hassaslığını dikkate alarak kasım ayında faiz indirimlerinin 250 baz puanla başlayacağına ihtimal verdim.
➔ Ancak eylül ayı enflasyonu bize bu imkanı vermiyor. Tahminin tekrar değişti.
➔ Faiz indirimlerine ancak yeni yılda bakabiliriz. Daha erken bir faiz indirimine gidilirse bunu siyasi etkiye yorumlarım.
➔ Erken faiz indirimi de enflasyonu düşürücü değil azdırıcı, bugüne kadarki kazanımları ve fedakarlıkları boşa çıkartıcı olur.