Fransa’daki erken genel seçim gösterdi; mutlak Macronizm kesinlikle bitti ama mutlak bir aşırı sağ Marine Le Pen devri başlayacak mı, orası kesin değil. Kesinleşmesi 7 Temmuz’daki ikinci tura bağlı. Partisi Ulusal Birlik (RN) mecliste mutlak çoğunluğu elde ederse Le Pen’in genç fotojenik prensi Jordan Bardella parti lideri olarak yeni hükümeti kuracak. Ama bunun olmaması için Macron’un merkez ittifakıyla sol ittifak arasında yoğun bir pazarlık sürüyor. Bölgeler bazında aşırı sağın önünü kesmek için diğer milletvekili adaylarından kaçı ve hangi kampa mensup olanları seçimden çekilsin, bunun hesapları yapılıyor. Adaylıktan çekilme süresi bu akşam sona eriyor. Daha doğrusu partiler kesin aday listelerini bu akşama kadar teslim edecek.
Jordan Bardella - müstakbel başbakan?İkinci turda sonuç ne olursa olsun, Macron iç ve dış politikada tek yetkili kudretli liderlik pozisyonunu her halükarda kaybedecek. Çünkü Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aşırı sağa karşı aldığı ağır yenilgi üzerine erken seçim kararı alarak oynadığı kumarda yine yenildi. Bundan böyle "cohabitation" ufukta göründü; Macron ya merkezin sağından veya solundan bir hükümetle ortak yaşama geçecek.
Bardella şimdiden “Ben cohabitation başbakanı olarak herkesin başbakanı olacağım” diyor. Siyasi analistlerin deyişiyle “Bütün güç başbakanın elinde olacak, cumhurbaşkanına pek bir şey kalmayacak. Bütçeyi meclis çoğunluğu yapacak, Ukrayna yardımına da onlar karar verecek. Ülke çıkmaz sokağa girdi diye yeniden seçim de mümkün değil, Macron ancak bir yıl sonra bu kararı alabilir.”
Le Pen seçmeninde sevinçDemokratik cumhuriyetçi güçleri harekete geçirerek aşırı sağı sandıkta yenme planında bazı hesap hataları yaptı Macron. Gerçi seçimin tarihi öneminin farkında olan Fransızlar yüzde 65.5 ile 1997’den beri en büyük katılımı gösterdi. Seçmenlerin bir kısmı aşırı sağı yenmek, bir kısmı da kazandırmak için sandığa gitti. Avrupa seçiminde yüzde 31.5 ile birinci gelen RN’ye halk desteği belliydi ama sol partilerle Yeşiller’in seçime ramak kala çabucak bir ittifakta birleşebileceğini kestiremedi Macron. Nitekim RN yüzde 33.2 ile birinci geldi, “Yeni Halk Cephesi” çatısı altında birleşen Sol/Yeşiller yüzde 28’le ikinci, Macron’un merkezdeki “Cumhuriyet İçin Hep Birlikte” ittifakı ise yüzde 21’le ancak üçüncü kuvvet olabildi.
Macron şimdi siyaset yelpazesindeki bütün partileri aşırı sağa geçit vermemek üzere ittifaka çağırıyor. AP seçimlerinden sonuçlar geldiği an tez vakit meclisi feshetmesi gibi, genel seçimde de sandıklar kapanır kapanmaz “Ulusal Birlik’e karşı geniş kapsamlı bir demokratik ve cumhuriyetçi toplaşmaya ihtiyaç var” diye sahneye çıktı.
KUTUPLAŞMANIN RESMİ
Macron’un seçim kararındaki niyet, Avrupa inancı taşıyan “demokratik cumhuriyetçi” konseptle ülkedeki radikal sağ-sol kutuplaşmasını ortadan kaldırmaktı ama 30 Haziran’daki ilk turda bu kutuplaşma daha da keskinleşti. Macron, AB’ye şüpheyle bakan iki kutbun arasına sıkıştı. Önümüzdeki pazar Fransız seçmenin önünde iki seçenek var; ya aşırı sağ veya Sol/Yeşil ittifaktan yana oy kullanacak.
Cumhurbaşkanı Macron'un hesapları tutmadıİlk turda Ulusal Birlik henüz çoğunluğu elde edebilmiş değil ama yakın; 577 üyeli mecliste mutlak çoğunluk için 289 sandalye gerekiyor. Seçmen zafere kesin gözüyle bakar kaygısıyla Le Pen “Henüz her şey bitmiş değil” diyerek milleti 7 Temmuz’da sandığa çağırıyor.
Ipsos’a göre RN için 280 vekil kesin gibi, 300 vekil projeksiyonu yapan araştırma şirketleri de var. İlk turda bölgelerinde oyların yarısını alan 76 aday şimdiden seçildi, Le Pen dahil. Geriye kaldı 501 sandalyenin dağılımı. RN lideri Bardella’nın eksik sandalyeleri, 41-61 vekil çıkarması beklenen muhafazakarlardan temin edebileceği söyleniyor. Çünkü eski Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin partisi Cumhuriyetçiler bölünmüş durumda, firarlar olabilir. Cumhuriyetçilerin lideri Eric Ciotti, Bardella’yı desteklediği için partisinden atılmıştı. Şimdi de “RN için zafer yakın. Fransızlar oylarıyla değişim iradesini ortaya koydu” diyerek desteğini sürdürüyor, partisinden küçük bir azınlık da yanında.
“BU BİR REFERANDUM”
Diğer yanda Macron’un merkezdeki ittifakı ile sol ittifak Yeni Halk Cephesi, ikinci turda RN adaylarının seçilmesini önlemek için ortaklık sinyalleri veriyor. Fakat sol ittifakın bazı figürleri de merkez seçmence en az aşırı sağ kadar antipatik bulunuyor. En başta da radikal sol lider Jean-Luc Melenchon; çevresiyle birlikte Gazze savaşında Filistin yanlısı tutumu nedeniyle antisemitizmle suçlanıyor. Ancak aşırı sağın iktidara gelmesini önlemek için her bedeli ödemeye hazır unsurlar mevcut. Hem Macron kampında, hem de solda. Sosyal Demokrat cepheden Raphael Glucksmann’ın dediği gibi “Bu artık parlamento seçimi değil, bir referandum. Aşırı sağın tarihte ilk kez mutlak çoğunluğu kazanmasını istemiyorsak, tereddüte mahal yok.”
Yeni Halk Cephesi’nin 165 üyelik kazanacağı tahmin ediliyor. Macron ittifakına ise 70-100 milletvekili düşebilir; bu da 180 sandalye kaybı anlamına geliyor.
Radikal sol lider Jean-Luc MelenchonMelenchon da işbirliğine hazır olduğunu ilan etti; sol ittifakın üçüncü, merkez sağın ise birinci geldiği bölgelerde sol adayların seçimden çekilmesini öneriyor ki, RN’ye tek fazla oy gitmesin. Ancak kaç aday çekilirse, aşırı sağın önü kesilebilir? Macron cephesi, bölgelerinde üçüncü gelen adaylarının çekilebileceğini söylüyor, sol adaylara yol açılması için. Ancak popülist solun da “Cumhuriyet değerlerini” paylaşması şartıyla. Malum, Melenchon faktörü.
İkinci turda iki seçenek faktörüne dikkat çeken Figaro, “Bardella-Melenchon savaşı başladı” diye manşet attı.
Macron, Le Pen’e karşı yarıştığı 2017 ve 2022 cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunu sol oyların desteği sayesinde kazanmıştı. Ancak bu seçimde birçok bölgede adayları ya üçüncü geldi, ya da ilk turda elendi. Bütün mesele, Macron’un partilileri sol adaylar yararına geri çekilmeyi kabul edecek mi? Bu akşam (2 Temmuz) belli olacak.
MACRON’U KAYDIRMA PLANI MI VAR
Siyasi analist Dominique Reynie’ye göre Macron erken seçim kararıyla 2027’deki cumhurbaşkanlığı seçimini de istemeden öne çekmiş olabilir. Çünkü RN mutlak çoğunluğu elde edemediği takdirde siyaset tıkanacak, Le Pen ve Melenchon’un arzusu da bu yönde. İki aşırı uç olarak aralarında hiç telaffuz etmeden aynı hedefe yürüyorlar; “Sistem öyle bloke olsun ki, cumhurbaşkanı bir yıl sonra yeniden erken seçim ilanına fırsat bile bulamadan görevden çekilmek zorunda kalsın…”
Tabii madalyonun bir de öbür yüzü var. Marine Le Pen bütün hesaplarını 2027 cumhurbaşkanlığı seçimine ayarlı yapmıştı. 2012 yılındaki seçimden bu yana her sefer oylarını artırıyordu ve 2027’de nihayet Elysee’ye varacaktı. Ancak şimdi Ulusal Birlik mutlak çoğunluğu elde ederek hükümeti kurduğu takdirde, üç yıllık süre içinde partinin icraatı da test edilmiş olacak. Le Pen açısından tehlikeli bir süreç.
Marine Le Pen 2027'de nihayet cumhurbaşkanı olabilecek mi?Fransa’daki bu ucu açık belirsiz süreci kaygıyla izleyen Almanya’da iktidardan ilginç bir yorum var. Bundestag Dışişleri Komisyonu’nun SPD’li başkanı Michael Roth diyor ki: “Ulusal Birlik partisinin bu kadar yükselmesinden biz de sorumluyuz. Avrupa taraftarı, liberal bir cumhurbaşkanı olarak Macron’a nasıl destek olabiliriz konusuna pek eğilmedik. Diğer ülkelerin sorunlarıyla yeterince ilgilenmiyoruz. Marine Le Pen gibi sağ milliyetçi birinin iktidara gelmesi bizim için de dramatik sonuçlar doğurur. Fransa, birleşik Avrupa’nın kalbidir. Bu kalp yeterince kuvvetli atmazsa, Avrupa Birliği enfarktüs geçirebilir.”