Türkiye’nin Ukrayna savaşında denge gözeten bir politika yürüttüğü düşünülürse, tarafsız saha olarak barış görüşmelerine ev sahipliği yapması akla gelmeyecek senaryo değil. Seçilmiş Başkan Trump, Putin ve Zelenski İstanbul’da pazarlık masasına oturur, barışın şartlarını konuşur ve ateşkes anlaşmasına varırlar. Aynı gün Trump, Avrupalı müttefiklere faturayı yollar. Böylece, “24 saat içinde bitiririm” dediği savaşı sonlandırmış olur. Hatta göreve resmen başlamadan yaparım iddiasında olduğuna göre İstanbul senaryosu, 20 Ocak gelmeden birkaç hafta içinde gerçekleşebilir.
Ancak nasıl bir fatura çıkar, orası meçhul. Kiev NATO’ya üyelik daveti ve Rusya içlerini vurabilecek uzun menzilli füzeler gibi beklentiler içinde, ancak Ukrayna’ya Batı desteğinin bileşeni Avrupalı müttefikler Trump’ın nasıl pozisyon alacağı konusunda en ufak bir fikre sahip değil. Kendisini iyi bir arabulucu ve savaş karşıtı başkan olarak sınıflandıran Trump seçim kampanyasında biteviye “24 saat” parolasını tekrarladı, ancak barışı nasıl kotaracağına dair ipucu vermedi. Hangi tarafın kazanacağını söylemedi mesela.
Faturanın Ukrayna’dan yana ağır olması beklenebilir. Çünkü ABD’nin Ukrayna’ya milyarlarca dolarlık yardımına çıkışırken, Ukrayna’nın toprak karşılığı Rusya ile anlaşabileceğini de söyledi Trump – ki Rus birlikleri halen Donbass içlerinde, 24 saatlik İstanbul senaryosunda Putin’in herhangi bir taviz vermesi gerekmez. Zelenski’nin Rusya’yı işgale kışkırttığını bile iddia etti Trump; “Hayatta gördüğüm en büyük satıcılardan biri. Tarihte kim almış bu kadar parayı” dedi. Kongre’nin bu yıl onayladığı 61 milyar dolarlık yardım paketini kastediyordu, savaşın ilk dönemlerinde de on milyarlarca dolar yardım gitmişti. Trump Ukraynalılara fena halde üzülüyordu, çünkü Zelenski kaybetmişti!
Wall Street Journal’ın haberine göre Trump ekibi ateşkes için çeşitli çözüm fikirleri geliştiriyor. Bunlardan biri Ukrayna’nın 20 yıl süreyle NATO’ya üye olmaması, karşılığında ABD’nin Kiev’e silah ikmaline devam etmesi şeklinde. Aynı plan, iki ülke sınırında askerden arındırılmış bir bölgeyi de içeriyor. Ancak nasıl bir gözlem gücü konuşlandırılacak belli değil – ABD birlikleri olmayacağı kesin, Trump ekibinin bir üyesi “Avrupalı birlikler olmalı” diyor.
Bu plan Ukrayna’nın pozisyonuyla pek örtüşmüyor; Kiev, ülkenin beşte birini işgal eden Rus birliklerinin tamamen çekilmesini istiyor ve Zelenski’ye göre NATO üyeliği savaşı sonlandırmanın temel taşlarından biri. Ancak büyük ölçüde ABD’nin silah sevkiyatına bağımlı oldukları için Trump bu kartı oynayarak baskı uygulayabilir. Rusya ile sıcak çatışmada Ukrayna’ya ilk silah sevkiyatı 2017’de Trump döneminde yapılmıştı; nitekim Ukrayna 2022’de Javelin tanksavar füzeleriyle savunma sayesinde Rusya’nın topyekün işgaline direnç gösterebildi. Biden Yönetimi Rusya saldırılarını tamamen püskürtünceye kadar silah desteği sözü vermişti. Trump’ın ise Zelenski’yi müzakere masasına oturmaya zorlamak için silah yardımını askıya alabileceğini öne sürülüyor.
Trump, Zelenski'yi taviz vermeye zorlayabilir miTrump çevresinin akıl yürütmeleri bir noktada Rus tarafının daha fazla işine gelebilir. Moskova yıllardır Ukrayna’nın NATO üyeliğini engellemek için uğraşıyor. Ancak işgal bölgesinin yanı başında Avrupa birliklerinin varlığını kabul etmesi pek olası değil. Kremlin ayrıca “Özel operasyonun bütün hedeflerine varılacak” retoriğini de sık kullanıyor ki, bu hedeflerden biri de “Zelenski rejimi”nin sona erdirilmesi. ABD’de seçim sonucu belli olduktan sonra Kremlin sözcüsü Dmitri Peskov’un mesajı ise kısa ve net oldu: “Savaşı bir gecede bitirmek mümkün değil.”
Gerçi Zelenski seçim sonrası Trump’la yaptığı telefon görüşmesinde nispeten rahatlamış. Malum, Elon Musk’ın da katıldığı, Zelenski’nin Starlink internet hizmeti için kendisine teşekkür ettiği görüşme. Geçtiğimiz iki ay içinde Trump ve ekibinin Zelenski ve danışmanlarıyla yaptığı özel görüşmeler de Ukraynalılar açısından rahatlatıcı olmuş. Zelenski, Trump’la seçimin hemen ertesi günü telefonda konuşmayı bile olumlu işaret saymış.
DİPLOMASİ MASASINA İŞARET
Bu arada ikili görüşmede Elon Musk’ın varlığı başlıklara çıktı ama Trump’ın seçim karargahını kurduğu Palm Beach’teki kulübü Mar-a-Lago’da dünyayla telefon tebrik trafiğini Musk’la beraber yürüttüğü anlaşılıyor. Macron, Orban ve Meloni’den Netanyahu, Modi ve Şi Cinping’e çok sayıda liderden kutlama telefonu geldi ama Musk’ın da dahil olduğunu bir tek Cumhurbaşkanı Erdoğan telaffuz etti. Kırgızistan ve Macaristan dönüşü uçakta, “Sayın Trump ile samimi bir görüşme yaptık. O esnada aile yemeğindeydiler. Elon Musk ve Musk’ın çocuğu yanındaydı” dedi.
Erdoğan’ın uçakta Ukrayna’ya dair verdiği mesajlar da Trump yönetimi öncülüğünde ve Türkiye’nin dahil olduğu diplomatik bir formatta hızlı çözümü öngörüyor:
“Biz en başından beri hem Ukrayna’nın haklılığını ortaya koyduk, hem de bu savaşta barışın yanında yer almayı tercih ettik. Savaşın tarafı olmamız konusundaki yönlendirmelere kulak asmadık ve her iki tarafla da teması sürdürdük. Diplomasi yoluyla çözüme yönelik inancımızın Batı tarafından yeterince paylaşılmadığını gördük. Trump döneminde meseleye çözüm perspektifinden yaklaşan bir ABD yönetimi görürsek, biz bu savaşı kolaylıkla bitirebiliriz. Daha fazla silah, daha fazla bomba, daha fazla kaos ve çatışma bu savaşı bitirmez. Daha çok diyalog, daha çok diplomasi, daha çok mutabakat barışın kapısını aralar. Biz her iki tarafı da aynı masa etrafından buluşturmayı başarmış bir ülkeyiz. Bunu defalarca yaptık ve yine yapabiliriz.”
BU SIRADA AVRUPA’DA
Elon Musk’ın Trump yönetimindeki rolünün dış politikaya uzanacağını gösteren başka bir vaka da yaşandı. Almanya’da koalisyon hükümetinin azınlığa düşmesi üzerine SPD’li Başbakan Scholz için “Olaf bir soytarıdır” dedi Musk, kendi X platformundan. Aşırı sağcı ırkçı bir hesaptan atılan “Sosyalist Alman hükümeti düştü” mesajını alıntılayarak Almanca “Olaf ist ein Narr” diye yazdı. Bu salvo “Musk, Scholz’a ‘aptal’ dedi” diye yansıdı, kendisi de muhtemelen “aptal” demek istedi ama Almanca’da birine aptal demenin en kısa yolu “dumm”dan geçer. Fakat Google translate dilinde “fool” aramasından “Narr” çıkınca, Türkçe’ye de “aptal” sıfatı düşer. Zaten “Der Narr” sıfat değil, cins isim. Ortaçağ’daki karnaval soytarılarının karşılığı. Zilli külahlı jokerleri gözünüzün önüne getirin, ta kendisi. Maskara, şaklaban, çatlak, kaçık da olabilir ama aptal biraz zorlama olur.
Avrupa cephesinde Trump’ın Orban’la politik ve zihinsel yakınlığı sayılmazsa ikinci döneme en serinkanlı bakan, en hazırlıklı taraf Fransa. Daha doğrusu Macron, Trump’ın yeni dönemde atacağı sarsıcı adımlara karşı AB’nin artık egemenlik dizginlerini eline almasına liderlik edecek şekilde konumlanmaya çalışıyor. Ayrıca Trump’ın potansiyel müttefiki aşırı sağcı Marine Le Pen’in seçimlerde yükseldiği ortamda Macron yeni ABD yönetimine angaje olma çabasında.
Macron ve Trump sık sık böyle sıcak pozlar verdiBirinci döneminde Trump ile ilişkileri kimi zaman fazla candan, kimi zaman hasmane hayli gelgitliydi. Şimdi ise Macron X’te ilk kutlayanlardan oldu, Ukrayna savaşı ve Ortadoğu krizi konusunda Avrupa’yla ortaklık üzerine telefonda “25 dakika” konuştukları özellikle vurgulandı. Macron, ikinci bir mesaj daha yayınladı, “Şansölye Scholz ile ABD seçimini konuştuk, daha birleşik daha güçlü ve daha egemen bir Avrupa için çalışacağız” dedi.
Ancak Scholz’un egemen Avrupa için çalışacak zaman ve zemini yok. Güven oylamasında hükümet düşünce Bundestag feshedilecek ve 60 gün içinde seçime gidilecek.
Koalisyon hükümetinin sonunu getiren bütçe krizinde yüksek sübvansiyonların yanı sıra, Ukrayna’ya 3 milyar Euro’luk ek yardım talebi de rol oynadı. Scholz’un kapıyı gösterdiği FDP lideri ve Maliye Bakanı Christian Lindner, anayasal borç freninde ısrarlıydı, 2025 bütçesinden Ukrayna yardımına karşı çıkıyordu. SPD ve Yeşiller ise yeni yatırımlar ve Ukrayna’ya daha fazla yardım için denk bütçeyi delmekten yanaydı.
Almanya hem mali hem de askeri alanda Ukrayna’nın en büyük destekçilerinden oldu. Scholz, Kiev’in hava savunmasını güçlendirmek için ittifak örgütledi, ancak kırmızı çizgileri vardı; Rusya topraklarını vuracak menzile sahip Taurus füzeleri verilmeyecek, Almanya doğrudan Ukrayna’nın yanında yer almayacaktı. Muhalefetteki CDU’nun lideri ve şansölye adayı Friedrich Merz erken seçime hazırlık niteliğinde ilk konuşmasında bu yüzden Scholz’u Putin karşısında korkaklıkla suçladı. Montaigne’den alıntıyla “Korkaklık, zulümlerin anasıdır” dedi.
Olaf Scholz ve rakibi Friedrich Merz (önde)Merz Stern’e açıklamasında da cesur ve atılgan lider profili çizdi: Başbakan olduktan sonra Trump’la eşit boy ölçüsünde bir araya gelecek ve Almanya’nın dış politikadaki çıkarlarını daha güçlü savunacaktı. Trump’ın hafızası kuvvetliydi, Kamala Harris’i destekleyerek yanlış ata oynayan Scholz’a yeni Amerikan yönetiminde kimse kulak asmayacaktı, zaten Scholz artık uluslararası bir “topak ördek”ti.