Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Cumhurbaşkanı Erdoğan geçenlerde evliliklerin azalmasından yakındı; “Yardımcı olmak istiyoruz, ‘aracı olalım’ diyoruz ama maalesef kızlara erkek, erkeklere kız beğendiremiyoruz. Bu işi çok uzatmayalım. Bakıyoruz 30, 35, 40 alıp başını gidiyor. Bir an önce evliliği yapmak lazım” dedi.

Evliliklerin azalması global trend; Türkiye ve Yunanistan’dan İran’a, Güney Kore’den Çin ve Japonya’ya, Avrupa’nın tamamından Amerika ve Avustralya’ya, bütün kıtalarda evlilikler geriliyor. Afrika hariç. Küresel araştırmalarda görülüyor, coğrafyasına göre nüanslar olmakla birlikte Milenyum ve Z Kuşağı’nda genel olarak evliliği öteleme eğilimi yükseliyor. Hem anne ve babalarının gerisinde kalan ekonomik koşullar nedeniyle, hem ev geçindirip çocuk yapmak yerine kariyeri tercih ettikleri için, bir ölçüde de evlilik kurumuna köhnemiş gelenek gözüyle baktıkları için. Artan boşanmaların kötü örnek olması da etken ama ömür boyu bekar yaşamak istemediklerini de söylüyorlar.

Evliliklerdeki azalmanın doğal sonucu doğurganlık oranları düşüyor, nüfusun yenilenmesi için gereken ortalama çocuk sayısı 2.1. Türkiye’de 1.9’a kadar indi, 204 ülke arasında 116’ncı sıradayız. En şiddetli alarm zillerinin çaldığı ülke Güney Kore; evlilikler dibe vurdu, doğurganlık oranı 0.9. Son sırada 0.8’le Hong Kong var. Güney Kore gibi ülkelerde nüfus geriliyor ama doğumlardaki bölgesel farklılıklar nedeniyle BM tahminlerine göre, bugün 8.2 milyar olan dünya nüfusu 2080’de 10.3 milyara ulaşacak, sonra 10.2 milyara gerileyecek ve on yıl önce tahmin edilen nüfustan 700 milyon kişi eksik olacak.

DÜNYA NÜFUSUNU AFRİKA AYAKTA TUTUYOR

Bölgesel farklılıklar derken, dünya nüfusunu Afrika ve kısmen bazı Asya ülkeleri ayakta tutuyor; Nijer’in doğurganlık oranı 6.6. Ardından 6.0 ile Çad, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Somali geliyor. Düşük gelir grubundaki Sahra Altı ülkelerin sağlık hizmetleriyle yaşam standartlarındaki gelişme ölüm oranlarının düşmesini sağladığı için nüfus artışları hızlanıyor. Buna karşın gelişmiş ülkelerde doğurganlık düşerken nüfuslar hızla yaşlanıyor; “demografik kış” menziline giriliyor. Türkiye de yaşlanıyor; ortanca yaş 34’e dayanmış durumda ve yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı yüzde 10.2’ye çıkarak ilk kez çift haneyi gördü. BM tahminlerine göre 2070 yılında dünyada 65 yaş ve üstü nüfus ilk kez 18 yaş altı nüfusu geçecek.

Dünyanın en fazla yaşlı nüfus barındıran ülkesi Japonya
Dünyanın en fazla yaşlı nüfus barındıran ülkesi Japonya

Lancet’te yayınlanan bir araştırmaya göre 2100 yılına gelindiğinde ülke ve bölgelerin yüzde 97’si nüfusun yenilenmesi için gereken doğurganlık oranının gerisinde kalacak ve Afrika dünya nüfusunun itici gücü olmaya devam edecek. Fakat dünyadaki “demografik yarılma” ekonomik ve sosyal alanda devasa sorunlara yol açacak. Özellikle Sahra Altı Afrika ve Güney Asya’da kötü yönetilen kentleşme ortamında kaynaklara olan talep artacak, çevresel etkiler olumsuz yönde evrilecek. İklim krizinden en fazla etkilenen ülkeler tarıma dayalı olduğu için gıda güvenliği tehlikeye girecek, göç hareketleri ivme kazanacak.

DÜĞÜNLER AZALDI, PIRLANTA DÜŞTÜ

BM sınıflandırmasına göre Çin, İtalya, Güney Kore ve İspanya “doğurganlık oranı ultra düşük” ülkelerin başında geliyor. Doğumlar üzerindeki sıkı kontrolü geride bırakan Çin çiftlere izin verdiği çocuk sayısını üçe kadar çıkardı. Evlilikleri artırmak için de bölgelere göre değişen miktarlarda cüzi para ödülleri veriliyor; gelin 25 yaş altındaysa 1000 yuan (137 dolar) mesela. Çocuk sahibi olmaları için ise teşvikler yükseliyor. Ülke çapında birçok bölgede doğum teşviki olarak bir seferlik 30 bin yuan (4.147 dolar) ödeniyor.

Çin’de düğün sayısındaki düşüş pırlanta piyasasını vuruyor. Ayrıca her evlilik teklifi tek taşla taçlanmıyor, çiftler daha ucuza sentetik taşlara yöneliyor. Oysa Çin 9 milyar dolarlık hacmiyle ABD’den sonra ikinci büyük pazar konumundaydı. Neticede doğal pırlanta fiyatları dünya çapında düşüyor. Analistlere göre son iki yılda pırlanta fiyatlarının yüzde 40 oranında gerilemesi, Çin’de evliliklerin azalmasından ve ekonominin hız kesmesinden kaynaklanıyor. Çin’de düğünleri zenginleştiren şekerleme imalatı bu yüzden dramatik düşüşte. Endonezya’da da evlilikler azaldığı için düğün sektörü krizde, bazı oteller iflas bayrağını çekmek üzere.

Dünyanın en yaşlı nüfusuna sahip Japonya’da da doğurganlık oranı 1.2’ye düştüğü için devlet evlilikleri teşvik için önlemler alıyor. Mesela Tokyo belediyesi yapay zeka destekli çöpçatan uygulamasıyla 18 yaş üstü gençleri tanıştırıp evlendirmeye çalışıyor.

GÜNEY KORE’DE ULUSAL ACİL DURUM

Dünyanın en düşük doğurganlık oranına sahip Güney Kore’de yaşanan demografik kriz ise hiçbir ülkeyle kıyaslanmayacak kadar derin. Nüfus ilk kez 2021’de gerileme kaydedince potansiyel ekonomik etkilerine dair alarm verildi. En büyük 10’uncu ekonomi olarak çifte badireyle karşı karşıya Güney Kore; hem iş gücü açığı var hem de yaşlanan nüfusun refah payı artarken vergi mükelleflerinin sayısı azalıyor. Gençler ise kentlerdeki yaşam maliyetinin artması, yüksek kiralar, sosyal eşitsizlik ve ekonomik güvensizlik nedeniyle evlenmiyor. 52 Milyonluk ülkede her yedi kişiden biri bekâr; kadınların dörtte biri, erkeklerin ise üçte biri. Evlenenler ise eğitim ve bakım masrafları yüksek olduğu için çocuk yapmaktan kaçınıyor. En kötümser projeksiyonlara göre ülke nüfusu 2070’de 32 milyona düşecek.

Dolayısıyla devletin meseleye el atması gerekiyordu. 3 Aralık’taki sıkıyönetim ilanı nedeniyle görevden uzaklaştırılan Devlet Başkanı Yon Suk Yeol, demografik kriz nedeniyle geçen yaz ulusal acil durum ilan ederek Nüfus Stratejileri Bakanlığı’nı kurmuş “Kore ulusunun varoluşunu tehdit eden bu krize karşı bütün imkanlar seferber edilecek” demişti. Böylece hükümet teşvik paketi hazırladı. Ebeveyn ödeneği 1000 dolardan 1660 dolara çıkarılacak, üç yaş üstü çocuklara gün boyu ücretsiz kreş hizmeti verilecek, çocuk sahibi olanlara elverişli kredi imkanı ve vergi indirimleri sağlanacaktı. Ancak ekonomistlere göre bu tedbirler ancak orta ve üst gelir grubundaki çiftler açısından çekici olabilirdi, alt gelir gruplarını evliliğe teşvik edecek nitelikte değildi.

Aslında daha ileri önlemler de var. Busan kentinde evlenecek çiftlerden önce, romantik ilişkiye niyetli bekârlar için bütçe ayrıldı. Kent Konseyi kararıyla düzenlenen “Blind-date” etkinliklerinde tanışan 23-43 yaş arası kadın ve erkekler ilişkiyi sürdürmek istedikleri takdirde 680 dolar alıyor. Daha ileri aşamada aileler tanıştırılırsa ödeme 1360 dolara çıkıyor. Hele evlilik de olursa meblağ on katına, 13.600 dolara yükseliyor ve ayrıca beş yıl süreyle kira yardımı veriliyor.

Siyaset eli açık davranıyor ama demografik krizin nedenleri maddi kaygılardan daha derin gibi görünüyor. Koreli üç akademisyenin araştırmasına göre 2000 yılı sonrası ülkede zihinsel bir dönüşüm yaşanmıştı: Evlenmek ve çocuk sahibi olmak geleneksel bağlamda hayatın doğal akışı kabul edilirken, bireyler özgür iradeleriyle evlilik ve çocuk kararı alabilecekleri bilincine varmıştı. Ülke çapında 15 bin genç yetişkinle yapılan araştırmaya göre çocuk sahibi olma isteği büyük ölçüde topluma duyulan güvene ve kişinin kendisini ve kendi ideallerini gerçekleştirmesi imkanına bağlıydı. Anlaşıldığı kadarıyla her ikisi de sınırlı ölçüde mevcuttu.

Bolca övgüye mazhar olan ve fakat çocuklarla birlikte anne babaları da uykusuz bırakan Kore eğitim sisteminin ağır baskısı da önemli bir faktör. Güney Kore’de ebeveynler çocuklarının okul başarısı ve başarısızlığından sorumlu tutulduğu için çocuksuzluk bir tercih nedeni olabiliyor. Çocuğun geleceğiyle ilgili kaygılar maddi durumdan bağımsız olduğu zaman devletin aldığı önlemler de etkisiz kalıyor.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar