Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Esin Övet 31 yıl sonra gelen itiraf
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Tam da Narin'e üzüldüğümüz ve 8 yaşında bir kız çocuğunun neden, niçin ve kimin tarafından öldürdüğü belli olmayan şu günlerde Netflix'te "Into The Fire The Lost Daughter"ı izledim. İnanın Narin ile yatıp kalktığım şu günlerde iki bölümlük belgeselin hala etkisindeyim.

        Charlize Theron'un da bir gazetede hikayeyi okuyup prodüktörlüğe soyunmasına neden olan "Ateşe Doğru: Kayıp Kız - Ryan White"ın hikayesi yüzünüze bir tokat gibi çarpıyor. Ve sizi derinden yaralıyor.

        Ryan White'ın yönettiği belgesel de aslında bir annenin evlatlık kızının kayboluşunu araştırması ile konu başlıyor. İlk başta gayet sakin ilerliyor konu. Kadın 16 yaşında dünyaya getirmek zorunda olduğu, 9 aylık bebeğini annesinin zoru ile evlatlık verdiğini anlatıyor. Çünkü daha iyi şartlarda bakılacak, kızı çok daha mutlu olacak ve iyi eğitim alacak. Annesi buna inandırıyor 16 yaşındayken ve o da bebeğini bir kuruma teslim ediyor.

        Tabii kural olarak kendisinden bir daha haber almıyor, alamıyor. Ta ki yıllar sonra, kurumdan gelen bir mektup ile işin rengi değişiyor.

        Kurumdan gelen mektupta; tarlada bir ceset bulduklarını ve bu cesedin de yıllar önce evlatlık verdiği kızının olabileceği ihtimaline karşı DNA testi yapılmasını gerektiği bildiriliyor.

        Ve olay da tam burada başlıyor. Kızının mutlu, mesut harika bir hayatı olduğunu hayal eden kadın aslında kızının 1989 yılında ortadan bir anda kaybolduğunu öğreniyor ve yıllardır gizlenen karmaşıklıkta düğüm de çözülmeye başlıyor. Kız öldü mü, gerçekten evden mi kaçtı ya da kayboldu mu? Kızına ne olmuştu?

        İşte bu noktada spoiler vermek istemiyorum ancak şöyle özet geçecek olursam; günlerdir dinlediğimiz Narin'in hikayesinde de ciddi bir sır var. Ortaya çıkmadığı ve kimsenin konuşmadığı. İşte bu hikayede de ciddi bir sır var! Kız gerçekten kayıp mı oldu, öldü mü? Ya da kim öldürdü! Ve bu sır 31 yıl sonra çözülüyor. O da evlatlık verdiği kızını arayan bir annenin inadı ile.

        Hem de ne çözülme...

        Bu 31 yıllık sır perdesi ardından sadece bir kıza ne olduğu değil, sayısız taciz, tecavüz ve faili meçhul bir sürü cinayet de ortaya çıkıyor. Ve daha çıkmayan, sayısı kaç ölüm, taciz ve tecavüz olduğu da bilinmiyor.

        Üstelik yıllarca herkesin gözü önünde yapılan korkunç olaylar! Çok acayip ve çirkin bir dünyada yaşarken insanoğlunun neler yapabileceğini bir kez daha izliyorsunuz. Sinirleriniz dayanır ve dayanabilirseniz korkunç ve tüyler ürperten iki bölüm sonrasında;

        -Bir caninin 31 yıl sustuğuna.

        -Hatta arama çalışmalarına katıldığına, sokak sokak dolaştığına, göz yaşı döktüğüne.

        - Ve yine caninin 31 yıl sonra itiraf ettikten sonra da; "En iyi yalan doğruya en yakın olandır" diyerek daha çok gizlediği sırların olduğuna büyük bir soğukkanlılıkla işaret ettiğini izliyorsunuz.

        ***

        Manipülasyon ustası

        Sizi bilmiyorum ama ben son yıllarda gerek gündüz kuşakları, gerek normal hayatta aşırı manipülasyon ustalarının yanımızda, yanı başımızda, hayatın tam ortasında olduğunu görmeye başladım.

        Bu iki bölümlük gerçek bir yaşamı anlatan belgeselde de caninin tam bir manipülasyon ustası olduğunu izliyorsunuz. Ve içiniz ürperiyor.

        İnsanların nasıl kötü olabileceğini hatta bazılarının sınırlarının dahi olmadığını.

        Allah hepimizi böylelerinden özellikle çocuklarımızı korusun!!!

        ***

        Kimin kim olduğu gerçekten belli değil

        Aynı zamanda dört bölümlük "Gelmiş Geçmiş En Kötü Partner"de de insanların neler yapabileceğini ve sınırlarının olmadığını izliyorsunuz.

        Yine gerçek hikayenin yer aldığı dört bölümlük mini dizide evlendiğin, aşık olduğun hatta çocuk dünyaya getirdiğin kişinin bir canavar oluşu ile yüzleşebileceğini anlatıyor.

        Gerek kadınların, gerekse erkeklerin yaşadıklarını konu olan "Gelmiş Geçmiş En Kötü Partner"de şunu bir kez daha görüyorsunuz ki, insan kötülüğünün sınırı yok.

        Yapabileceklerinin ise hiç sınırı yok.

        Bir de, kötü bir çocukluk hikayeleri var ise, aman da aman. Korkunç, kaçın ve uzaklaşın. Sevgisiz büyümüş bir insan her türlü çirkinliği yapabiliyor. Tabii herkes için geçerli değil ancak dört bölümlük dizide anladığım kadarıyla bu caniler ciddi sevgisiz büyümüş. Özellikle anne sevgisinden yoksun olan erkeklerin bazıları canileşiyor. Anne otoritesinden bulanan kadın ise sınırlarını çizemiyor. Ve aşırı çirkinleşiyor.

        Siz siz olun, az da olsa sezgileriniz sizi uyarıyorsa peşine takılın. O sezgi boşuna gelmiyordur.