Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Güntay Şimşek E-Devletten dijital devlete geçiş sancısı…
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Ülkeler arasında dijital dönüşüm için çok ciddi bir rekabet söz konusu. Zira önemli kazanımlar sağlıyor, ama daha önemlisi mutlaka bir gün dijital dönüşüm olacağı için erken geçen ülkeler her açıdan daha fazla yol kat etmiş oluyor. Dijital dönüşüm için başta toplumun dijital okuryazarlığı önemli. Eğer halk çeşitli vesilelerle dijitalleşmeye ayak uyduramayacak durumdaysa netice alınamıyor. Ortaya çıkabilecek kazanımlar da elde edilemiyor. Dolayısıyla halkın dijital dönüşüme ayak uydurabilmesi için imkânlar ve fırsatlar sağlanarak, beceriler kazanmasına destek olmak gerekiyor. Türkiye’nin de dijital dönüşüm karnesini geliştirmesi önemli.

        Türkiye’nin dijital beceri sahipliğine ilişkin göstergeler şöyle: Bireylerin yüzde 30’u en az temel düzeyde dijital beceriye sahip. Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde bu oran yüzde 54 düzeyinde. AB’nin resmi hedefi ise 2030’da bu oranı yüzde 80’e çıkarmak. Türkiye’nin dijital gelişimine 2016-2021 dönemindeki gibi devam etmesi halinde 2030’da ancak yüzde 56 seviyesine ulaşabileceği tahmin ediliyor. AB’nin çok gerisini ifade eden bu düzeyin geliştirilip, yüzde 80’e çıkarılabilmesi için her yıl en az 3,7 milyon kişinin temel dijital becerilerini geliştirmesi gerekiyor. Bunun için de eğitim politikalarının gözden geçirilmesi, akıllı telefon, tablet ve bilgisayar gibi cihazlara halkın erişiminin kolaylaştırılması icap ediyor.

        Uzun bir süredir incelemekte olduğum önemli bir rapordan yukarıdaki detayları çıkardım. Vodafone Türkiye’nin destekleriyle Politika Analiz Laboratuvarı (PAL) tarafından yapılan “Dijital Türkiye 2030: Ekonomik Etkiler ve Politika Çerçevesi” araştırmasına göre Türkiye’nin dijital dönüşüm sürecinin en önemli üç unsuru var. Bunlar toplum, şirketler ve devlet. Rapor bu çerçevede dijital dönüşümü ele almış. Dört eksen altında incelemiş. Türkiye’nin dijital dönüşümdeki durumu, potansiyel gelişim alanları, olası ekonomik etkileri ve gelişmiş ülkelerle karşılaştırması. AB ortalaması kıyaslandığında Türkiye dijitalleşmede büyük oranda en gerilerde yer alıyor.

        Mesela Türkiye’de internet kullanan şirketler içinde hızlı internete (30 mbps ve üzeri) erişenlerin oranı 2021 yılında yüzde 60 iken bu oranın AB’de yüzde 86 seviyesinde olduğuna dikkat çekiliyor. Hızlı internet kullanımının verimlilik üzerinde yüzde 2,6 düzeyinde etkili olduğu notunu da düşmekte fayda var. Türkiye’de hızlı internet kullanan firma oranının yüzde 100’e çıkması halinde verimlilik artışlarının Türkiye GSYH’sine yüzde 0,5 seviyesinde (4,2 milyar dolar) katkı sağlayabileceği belirtiliyor. Ciddi bir rakam söz konusu.

        Dijital devlet kavramını biraz açmak gerekirse, devletin elektronik ortama geçişini tanımlayan e-devlet kavramının ötesini ifade ettiğini belirtmek gerekir. Çağımızda proaktif bir devletin en önemli unsuru hızla dijital devlete geçiş olarak tanımlanıyor. Türkiye’nin e-devlet hizmet sunumunda önemli bir yol katederek gelişmiş ülkelerin seviyesine geldiğine raporda özellikle vurgu yapılıyor. AB göstergelerine göre e-devlet kullanım oranı Türkiye’de yüzde 58, AB’de yüzde 59 seviyesinde olduğu dikkate alınırsa bu alanda önemli bir başarı yakalandığını söylemek mümkün. Vatandaşlar için sunulan kamu hizmetlerine yönelik değerlendirmede Türkiye 100 puan üzerinden 79 ile yüzde 75 olan AB ortalamasını geçmiş durumda. Fakat bu durum işletmelerde aynı seviyede değil. Türkiye 56 puan ile 82 olan AB ortalamasının gerisinde kalıyor.

        Her açıdan dijitalleşme hedeflerine ulaşılabilmesi için en önemli olarak internet altyapısının geliştirilmesi şart. Dolayısıyla internet altyapısının yaygınlığı, dijitalleşme politikasında öncelikli bir mesele olarak dikkat çekiyor. Rapora göre ülkemizde mobil ve sabit genişbant internet abone sayısı 2011-2021 döneminde 66 milyon artmış. Artışın 55 milyonu mobil genişbanttan kaynaklanmış. Ulusal Genişbant Stratejisi ve Eylem Planı’nın sabit ve mobil abonelikteki 2020 hedefleri gerçekleşmiş olsa dahi Eylem Planı’ndaki 2023 hedeflerini yakalamanın ve OECD ortalamasına yakınsamanın ise mümkün olmadığı ifade ediliyor. Mobil genişbant abone oranında Türkiye’nin OECD ortalamasına erişebilmesi için 2030’a kadar her yıl abone yoğunluğunun yüzde 10 büyümesi gerekiyor. Eğer böyle bir gelişim kaydedilirse Türkiye GSYH’sine her yıl yüzde 1’lik ilave katkı (7 milyar dolar) sunacağına dikkat çekiliyor. Netice itibariyle dijitalleşme aynı zamanda ekonomik olarak da gelişmeyi, rekabet avantajını ve verimliliği ifade ediyor.

        Kaliteli, hızlı internet denince akla fiber altyapı ve buna erişim geliyor. Türkiye’de fiber abone yoğunluğu OECD ortalamasının yaklaşık yarısı kadarmış. Türkiye’de 100 kişi başına fiber abone sayısı 6 iken OECD ortalamasının 12 olduğuna vurgu yapılıyor. En yüksek 10 OECD ülkesinde ise bu rakam 28 düzeyinde. Sabit internet aboneliğinde rakamlar Türkiye’nin gelişmesi gerektiğini gösteriyor. Bunun için yeni nesil şebekelere geçiş ve etkin spektrum kullanımına ilişkin yol haritası belirlenmesi ve eskiyen 3G altyapılarının yeni nesil teknolojilerle güncellenmesi gerektiği ifade ediliyor.

        Özellikle ihtiyaç duyulan frekans kaynaklarının tahsis edilmesi ve 5G teknolojisine geçiş sürecinin planlanmasının önemli olduğu örneklerle anlatılıyor. Avrupa Birliği’nde 5G yatırımlarına 2020’de nüfus ve sanayinin en yoğun olduğu yerlerden başlandığı ve 2022 Haziran ayı itibarıyla nüfusun yüzde 66’sının 5G kapsama alanına girdiğine dikkat çekilerek Türkiye’nin de 5G ile ortaya çıkacak kazanımları yakalamada geç kalmaması gerektiğine vurgu yapılıyor.

        Rapordan anladığım şu: Türkiye ciddi ekonomik avantajlar sunan dijitalleşme alanında geç kalmamalı. Bunun için fiber altyapıya önem verilerek eski teknolojiler güncellenmeli ve 5G’ye geçişte geç kalmamalı…