Uçak içinde yolcular en konforlu şekilde uçmayı isterler. Havayolları da onları memnun etmek için konforlu uçuş sağlamaya çalışır. Ancak havayolları yolcu profillerini göre bilet satmadığı için bazı tecrübesiz yolcular uçuştaki konforu düşürebilir. Her ne kadar havayolları bu duruma çözüm arasa da çare bulamazlar. Bu konforu düşüren yolcular arasında en çok rahatsız edici olanlar ise başınızın üzerinde dikilen yolculardır. Bu genelde ekonomi sınıfında daha çok rastlanan bir durum olarak bilinse de diğer sınıflarda da yaşanır.
Havayolları yolcular arasındaki rahatsız edici durumları çözmek için üst sınıflar için bazı özel projeler uyguluyorlar. Bu durumu dikkate alan şirketler koltuk konfigürasyonuna özen gösterirler. Türk Hava Yolları da kendi tasarlayıp, geliştirdiği ve önümüzdeki yıl lansmanını yapacağı business class koltuğu Crystal modeli bu anlayışla uçaklarında kullanmaya başlayacak. Böylece business class’ta tamamen kendi özel alanı bulunan yolcular, diğer yolculardan etkilenmesi tamamen önleniyor.
Başka havayollarında da mahremiyeti önceleyerek, her bir koltuk için özel kişisel alan oluşturan ‘suite’ ismi verilen uygulamalar var. Ayrıca ailece veya 4 kişilik bir grupla birlikte seyahatte dikkate alınarak hem mahremiyet sağlanıyor hem de aynı ortamın paylaşılması korunuyor. Uygulamada bazı zorlukları olsa da birçok havayolu bu şekilde tasarımları first ve business sınıflarda kabin içinde kullanarak diğer yolcuların verebileceği rahatsızlığa çözüm buluyorlar. Ancak bu çözümler maalesef mahremiyet önceleyen konfigrasyona sahip olmayan business için geçerli değil. Özellikle ekonomisi sınıfında ise başka yolcuların verebileceği rahatsızlıktan korunmak için özel çaba, taktik ve yöntemler gerekiyor. Ben bu durumu çok gözlemledim. Yolcu başına dikilen, dikizleyen diğer yolcunun uçuş konforunu nasıl bozduğuna defalarca şahit oldum. Peki bu durumlarda ne yapmak lazım?
İniş ve binişte başınızda bekleyenler
Koridor kenarı tercih eden ve uçağa erken binen bir yolcu diğer yolcuların baş üstü dolaplarına el bagajlarını yerleştirme esnasındaki oluşan tıkanma nedeniyle başında bekleyen yolcudan dolayı sıkıntı yaşar. Bu kuyruk esnasında ayaktaki kişilerin ellerindeki bagajları, sırt çantaları veya poşetleri sürekli size çarpar. Kuyruk uzayınca başınızda bekleyen yolcunun süresi de uzar. Yakın temas başlar ve yolcunun hem kendisiyle hem de eşyalarıyla başınızda dikilip size dokunması canınızı sıkar. Bu durum iniş esnasında da aynı şekilde olur. Özellikle uçaktan hemen ineceğini düşünen sabırsız yolcular, diğer tecrübeli yolcuların kafasında uzun süre dikilerek onları rahatsız eder.
Koltuğunuza yaslananlar
Uçakta lavaboya, mutfağa yakın bölümlerin önünde ayakta duran yolcular olur. Bunlar ya tuvalet için sıra bekler ya da uzun uçuşlarda kabin içinde tura çıkan, biraz hareket etmeyi tercih eden yolculardır. Ancak sıra bekleyen veya ayakta duran dikkatsiz yolcular daracık kabin içinde diğer yolcuların alanına müdahale ederler. Koltuklarına ellerine koyarlar veya bedenlerini dayarlar. Bu durumlar özellikle tuvalete yakın koltuklarda yaşanır. Tuvalet kuyruğu uzadıkça da daha rahatsız edici hal alır. Uçak içi yürüyüşe çıkanlar da bu kuyruk sebebiyle beklemek zorunda kalır. Uzun süre bekleyen, ayakta kalan yolcular yorulur ve koltuğunuza tutunur. Bakışlarıyla sizi rahatsız eder. Bu tutunma, yaslanmalar nedeniyle koltuğunuz sallanır ve konforunuz bozulur. Uyuyorsanız uykunuz bölünür, keyfiniz kaçar. Bakışlar da ayrı rahatsızlık verir.
İzlediğiniz filme bakanlar
Özellikle uzun uçuşlarda yolcuların en keyif aldığı aktivitelerden birisi film izlemektir. Ancak film izlerken filmi adeta yaşayan insanlar rahatsız edilmekten de pek hoşlanmaz. Hatta bazı kişiler izlediği filme başka bir yolcunun bakmasından da hoşlanmazlar. Yakındaki veya ayaktaki bir yolcunun, koltuğundan keyifle izlediği filme göz atması anlık dikkat kesilmesi konforunu bozar.
Yan koltuktaki sabırsız yolcular
Geçtiğimiz hafta ABD’de ilginç bir olay yaşandı. Spirit Havayollarında bir yolcu, inişi tamamlanıp, uçak terminale yanaşıp park ettiği anda koridor kenarındaki yolcunun ayağa kalkmasını beklemeden başında dikilmeye başladı. Daha birçok yolcu otururken ayağa kalkıp, yolcunun başında dikilen kişiye oturan yolcu yol vermedi. Sabırsız, aksi yolcu da koridor kenarında oturan ve yol vermeyen yolcunun üzerine basarak koridora çıktı. Sorunlu yolcu koltuğundan ayrıldıktan sonra da uzun süre diğer yolcunun başında bekleyerek kendisine yol verilmemesini küfürleriyle kavgaya taşıdı.
Temasla rahatsızlık verenler
Başınızda bir yolcunun dikilmesi ne kadar rahatsız edici ise bunu temas ederek yapması daha da sıkıntı verir. Ayakta bekleyen veya yanınızda oturan yolcunun vücudunuzun bir noktasına dokunması sinir bozucu olur. Ve bu durum uzun sürerse çileden çıkarsınız. Özellikle ikram servisi sırasında tuvalete giden, tura çıkan yolcular, servis arabasıyla koridorda görev yapan kabin ekibinin işini zorlaştırır. Koridorda, sıkışarak geçme anında ise koltuğunda oturan yolculara temas edilmesi en çok yaşanan durumdur. Yanınızdaki yolcunun teması ise daha can sıkıcı bir durumdur.
Yukarıda saydığım rahatsızlık veren bu durumlar için havayollarının aldığı çeşitli önlemler var. Rahatsızlığa muhatap olan yolcuların bu sorunlar için tek başına yapacağı pek fazla bir şey yok. Siz rahatsızlık veren yolcu olmayın yeter. Rahatsızlık veren yolcular için havayollarının uygulamalarını geliştirmesi gerekiyor. Kısacası bilinçlendirme de uyarma görevi de havayollarına düşüyor.
Yunan adaları Şarm El Şeyh’e rakip olacak! İç turizm ucuzlayacak!
Bu yıl turizm sezonu açıldığında Akdeniz ve Ege’deki aşırı yüksek rakamlar insanlarımızı şaşırtmıştı. Bu pahalılık nedeniyle yerli turizm Bodrum gibi popüler yerlerde tepki olarak kendini gösterdi. Turistik tesislerinde doluluk oranları düşük kaldı. Diğer tatil yerlerinde de iç turizmden beklenen ilgi görülmedi. Yerli turistin Ege ve Akdeniz arasına sıkışmış olması, yerli turizmciye yüksek fiyat fırsatı sunarken, uygun rakamlarıyla Şarm El Şeyh kampanyaları başladı. Oyun bozuldu. Şimdi buna bir de Yunan adaları eklenecek olması iyi bir gelişme olacaktır. Yerli turist de hak ettiği ilgiyi görecektir.
Bu yılın başlarında Akdeniz ve Ege’deki fiyatlar astronomik yükseltilince Mısır’ın turizm merkezi Şarm El Şeyh için yapılan kampanyalar insanımızın dikkatini çekmeye başladı. Uçaklar dolu gidip gelir oldu. Sezon başında Pronto Tur Yönetim Kurulu Başkanı Ali Onaran görüştüğümde Türkiye’ye göre fiyatların yüzde 15 ile 25 arasında daha ucuz olduğunu söyledi. Hizmet kalitesi iyi ortamda Akdeniz’i aratmadığına göre birazcık uçuş süresi farkına takılmayanlar tatil için Şarm’a akmaya başladı. Benzer tabloyu önümüzdeki yıl Yunan adalarında göreceğimizden eminim.
Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Atina ziyareti sırasında, Yunan adalarını ziyaret edecek Türkiye vatandaşlarına tüm yıl boyunca 7 gün vize muafiyeti sağlanacağını söylemesi eminim en fazla bizim turizmcileri üzmüş, vatandaşımızı sevindirmiştir. Ancak süre en az 10 gün olsaydı, fena olmazdı. Muafiyet getirilen 10 Yunan adası için kapıda alınacak yaklaşık 60 Euro vize ile iç turizm için önemli bir rekabet sağlanmış olacak.
Mısır ile vize sorunu yok, tatiller ucuz yapılıyor. Uçaklar da dolu gidip geliyor. Yunan adaları da buna eklenince iç turizme rekabet dengesi gelecektir. Erken rezervasyon söylemlerine rağmen değişmeyen “yabancıya ucuz, yerliye pahalı” yaklaşımına en uygun çözüm ancak böyle olur…
İHA’larımıza Kanada kameraları ne kadar gerekli?
İnsansız hava araçlarında (İHA) kullandığımız Kanada malı kameraların teminine yönelik ilk problemi Azerbaycan’ın 30 yıllık işgaldeki Karabağ topraklarını kurtarmak için Ermenistan ile yaşadığı savaşta karşımıza çıkmıştı. Kanada, Türkiye’nin İHA’larıyla özellikle Bayraktar TB2’lerle Azerbaycan’a destek verdiği gerekçesiyle 2020’de Wescam firması tarafından üretilen optik kameraların ihracat lisansını askıya almıştı.
Kanada ile yaşanan bu gelişme üzerine benzer optik kamera üzerinde 15 yıl gibi uzun bir süre çalışan Aselsan geliştirdiği ürünlerin hazır olduğu ve kullanılmaya başlandığı açıklanmıştı. Ancak Aselsan üretimi kameraların Kanadalı Wescam’a göre biraz ağır olduğu, başta görüntü görüntü çözünürlüğü olmak üzere teknoloji olarak da geliştirilmesi gerektiğine işaret ediliyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son açıklamalarında anlıyoruz ki Türkiye, Kanadalı Wescam üretimi kameralarına ihtiyaç duyuyor, almak istiyor. Fakat ihracat kısıtlarına bu defa da İsveç’in NATO üyeliği gerekçe gösteriliyor.
Son gelişmeler şunu gösteriyor: Aselsan’ın optik kameralarını acilen Wescam seviyesine getirmesi gerekir. Aradan geçen 3 yılda mutlaka mesafe kat edilmiştir, ama yeterli olmadığını Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şu sözleri net bir şekilde ortaya koyuyor: “Kanada, Türkiye olarak kendilerinden almayı talep ettiğimiz İHA-SİHA kameraları meselesinde tutturmuş ‘İsveç de İsveç’… ABD de aynı şeyi söylüyor. Senin kongren varsa, benim de parlamentom var. Sen kongreden geçirdikten sonra F-16 meselesinde adım atacağım diyorsun, benim de parlamentom var.”