İsrail’in Hamas’a yönelik başlattığı orantısız savaş sonrası yaşanan gelişmeler dünya ticaretini derinden etkiliyor. Önce Basra Körfezi’nde başlayan deniz ulaşımına yönelik tartışmalar sonra Yemen’deki Husi militanlarının Kızıldeniz’de seyreden ticari gemilere yönelik saldırılarıyla zirveye ulaşmış durumda. Dünyanın en büyük koteyner gemilerine sahip olan işletmeciler başta olmak üzere diğer operatörler Kızıldeniz’deki seferlerini askıya aldı.
Konuştuğum deniz ticaretinin etkin yetkilileri bugün işler yoluna girse bile sıkıntıların etkisinin ocak ayı sonuna kadar devam edeceğini söylüyor. Zira deniz taşımacılığında gemiler için şu an karar verilmesi 30 gün sonrasını etkileyebiliyor. Türkiye’yi en fazla ilgilendiren durum ise Çin ve Hindistan başta olmak üzere bu bölgedeki diğer ülkelerden gerçekleşen deniz yolu trafiği.
Kasım ortasında Husilerin saldırılarıyla Kızıldeniz-Akdeniz arasında gemi seferlerinin aksamaya başlaması, hatta durma noktasına gelmesi hem ürünlerin teslimini geciktiriyor hem de navlun bedellerini iki kat yukarı çekmeye devam ediyor. Eğer gemiler Kızıldeniz-Süveyş Kanalı güzergâhını takip etmeyip, Afrika kıtasını dolaşmaya devam ederlerse bu durumdan Türkiye en fazla etkilenen ülkelerin başında olmaya devam edecek. Çünkü Ümit Burnu güzergâhını takip ederek Avrupa’ya ulaşan gemiler, zaman ve taşıma bedeli olarak Türkiye’ye göre daha avantajlı oluyor.
Türkiye’ye varacak olan gemilerin Cebelitarık Boğazı’nı geçip Akdeniz’i kat etmeleri gerekiyor. Bu da daha uzun zaman ve daha çok taşıma maliyeti demek. Bazı şirketlerden aldığım rakamlara göre Afrika’yı dolaşmanın bedeli konteyner başına ilave 1200 dolar anlamına geliyor. Mesela normalde Türkiye’ye seferleri olan dünyanın en büyük konteyner şirketi MSC (Mediterranean Shipping Company) Kızıldeniz-Süveyş Kanalı hattını kullanarak Yunanistan-Pire, Türkiye’de Tekirdağ Asyaport ve Derince Limanı rotasını kullanıyordu.
Eğer kısa sürede bir düzelme olmaz, Kızıldeniz geçişlerinde ABD CENTOM gemi operatörlerine bir garanti vermezse Afrika’yı dolanarak gelen gemilerin Türkiye’ye ciddi ekonomik yansımaları olacaktır. Özellikle ihracat ürünlerinin hammaddesi Çin ve Hindistan gibi ülkelerden temin ediliyor. İhracatımız bu durumda etkilenecektir. Ayrıca bisiklet gibi ürünlerin yedek parçası, aksesuarları bile Çin’den geliyor. Dolayısıyla iç tüketimde de bir pahalılık ve işletmecilerin düzenlerinde bir bozulma olacaktır.
Mesela MSC iki gün önce Husilerin gemilerine saldırı gerçekleştirmesi üzerine seferlerini durdurma kararı aldığını açıkladı. Varsayalım ABD CENTOM, büyük konteyner gemilerin operatörlerine ve diğer denizcilik işletmelerine Kızıldeniz’de onları koruyacağı sözünü verdi ve önlemler aldı. Bu durumda bile bu hattın sigorta bedelleri yükseldiği için yine bir ilave maliyet söz konusu. Kızıldeniz geçişlerinde sigorta rakamının da konteyner başına 500 dolara yükseldiği gibi güvenli geçiş için de belli bir zaman kaybı olacağı belirtiliyor. Kısacası İsrail’in Hamas’a yönelik başlattığı savaşın dünyaya olan etkisi devam edecek. Bugün her şey düzelse bile deniz taşımacılığının normale dönmesi en az 45 gün sürecektir.
Türkiye’nin ihracat avantajı kayboluyor
Kızıldeniz’de güvenliğin tamamen kaybolduğunu ifade eden ve Süveyş Kanalı’nı her iki yönde de kullanmayacağını açıklayan deniz taşımacılığının yarıdan fazlasına imza atan 5 büyük operatör; MSC, Hapag-Lloyd, CMA, CGM ve Maersk’in bu kararı ve Kızıldeniz’deki gelişmeler Türkiye’nin ihracat avantajını da etkileyecek.
Portekiz, İspanya, Almanya ve sair Avrupa ülkelerine Afrika rotasını takip ederek Çin ve Hindistan’dan ürün getirecek gemiler Türkiye’ye göre daha erken ulaşacak. Dolayısıyla taşıma maliyetleri de daha avantajlı olacak. Türkiye bu durumda dezavantajlı konuma düşecek. İhraç ürünlerinin hammaddesine ulaşmakta zorluk çekeceği gibi maliyetleri de yüksek olacak. Süveyş Kanalı geçişi diğer güzergâhlara göre 10 ile 15 gün daha avantajlı olurken, Türkiye de en fazla ihracat yaptığı Avrupa için deniz taşımacılığı noktasında zaman ve navlun bedeli açısından önemli bir avantaja sahipti. Afrika rotasının zorunlu hale gelmesiyle Türkiye’ye gemilerin varışı 20 ile 30 gün uzamış olacak. Maliyetler iki katına çıkacak. Yeni durumla tablo tersine dönmüş olacak!
Kızıldeniz’de Husi milislerinin saldırıları gerçekleşmeye başladığında bazı çevreler bu durumun Türkiye’nin lehine olacağını açıklamıştı. “Çin ve Hindistan’ın ürünleri Avrupa’ya geç ve pahalı ulaşacak, bu boşluğu da Türkiye dolduracak!” şeklinde izahatlar söz konusu olmuştu. Maalesef bir avantajımız olmayacak. İhracatımıza ithal ürünlerin katkısı yaklaşık yüzde 70 seviyesinde olduğu ve bunların da büyük oranda Çin ve Hindistan gibi ülkelerden geldiği dikkate alınırsa Kızıldeniz’in ulaşıma kapanması Türkiye’ye ancak zarar verir. Hatta bazı avantajlarının kaybolmasına sebep olur.
Bu gelişmelerden ders çıkarılıp, iç pazar ve yerli üretimi destekleme sürecine geçiş olursa kazanç sağlamış olabiliriz. Çünkü tahmin edemeyeceğimiz veya bugünden göremeyeceğimiz başka etkileri de ortaya çıkacaktır. Sadece hazır ürün, yarı mamul ve ihracat hammaddesi tedarikinde sorunlar olmayacak, genel hatlarıyla ticaret sıkıntıya gireceğinden ilgili bakanlıkların hızla önlem alması, bu konuya gündemde tutması gerekiyor.