Türkiye’de geçen yıl yaşanan depremde elektrikler kesilmiş, baz istasyonu kuleleri yıkılmış ve ortaya çıkan kaos ortamında bölgeyle iletişimin de kesilmesi sebebiyle Turkcell, Vodafone ve Türk Telekom oldukça fazla eleştirilmişti. Hatta tüm operatörlerin ortak kullanabileceği sistemin (National Roaming) neden devreye girmediğine dair tartışmalar da yaşanmıştı.
Yeni yıla Japonya’da yaşanan depremle birlikte girdiğimizde bu defa teknolojinin zirve yaptığı bir ülkede deprem sonrası 3 gün boyunca kesilen iletişim konuşulmaya başlandı. Sebepleri irdelendi. Türkiye’den başta Türk Tekekom olmak üzere diğer iki operatörden oluşan bir teknik heyetin Japonya depremi sonrası iletişim altyapısını incelemek üzere bu ülkeye gideceğini öğrendim. Depremin yaşandığı bölgede 3 gün boyunca iletişimin neden kesildiği, ne tür sorunlar yaşandığı ve bir daha olmaması için ne tür önlemler alınacağı incelenecekmiş,
Öte yandan İstanbul’da 30 Eylül 2019’da meydana gelen depremde mobil telefon hatlarında erişim sorunları ortaya çıkmış, acil durumlarda haberleşmenin kesilmemesi için Japonya’daki acil haberleşme sisteminin örnek alınacağı açıklanmıştı. Deprem sonrası Türk Telekom, Turkcell ve Vodafone aboneleri cep telefonlarıyla iletişim kurmakta sorun yaşayınca, benzeri durumlarda üç iletişim operatörünün ortak ve ücretsiz bir iletişim hattı kurmasına karar verildiği kamuoyuna yansımıştı. Geçen yıl büyük, yıkıcı deprem olduğunda gerekli adımların atılmadığı ortaya çıkmıştı.
Hâlbuki depremler karşısında aldığı başarılı önlemlerle adı anılan Japonya’daki “171 Afet Acil Haberleşme Sistemi” örnek alınacaktı. AFAD çatısı altında da Türkiye’ye özgü benzer bir haberleşme altyapısı kurulacaktı. Haberi bizatihi dönemin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay duyurmasına rağmen araya pandemi gibi olaylar da girince gerekli adımlar atılamadı. Geçen yıl büyük depremi yaşadığımızda bu konuda eksik olduğumuz ortaya çıktı.
Ancak bu yıla Japonya’daki depremle girdiğimizde, Japonya’nın mevcut sistemine rağmen deprem sonrası iletişim sorunları yaşandığı ortaya çıktı. Umarım bu defa Türkiye’den giden heyet, yaşananları yerinde görüp, 3 GSM operatörünün acil durumlarda ortak kullanacağı bir haberleşme sistemi için adım atmasına vesile olur.
Japonya’nın Ishikawa Eyaleti’nde 1 Ocak’ta meydana gelen depremde mobil iletişim hizmetleri kullanılamadı. İki büyük telekomünikasyon şirketi NTT Docomo ve KDDI uzun süre abonelerine iletişim sağlayamadı. Hizmetlerin yeniden sağlanabilmesi için de Wajima açıklarında konuşlandırılan bir gemiyi acil durum operasyonu için devreye soktular. Kıyıdan yaklaşık 1,7 kilometre açıkta demirlemiş gemiye uydu iletişim ekipmanı yerleştirerek iletişim hizmeti vermeye başladılar. Merak edilen ve incelenmek istenen hususlardan birisi sanıyorum bu gemi olacak. Bir denizaltı kablo döşeme gemisinin üzerine kurulan baz istasyonu aracılığıyla her iki şirketin krizle mücadelesi yol gösterici olabilir.
Japonya’daki depremde bu gemiyle birlikte Monzen şehrinde baz istasyonlarıyla donatılmış drone’larla iletilişim hizmeti sağlandı. Fakat bölgesel olarak atılan bu adımlar ülke genelinde kullanılan çözümler olamadı. Mesela 603 baz istasyonunun devre dışı kaldığı Noto bölgesine uzun süre iletişim hizmeti verilemedi.
Bizde de depremden önce drone’larla tanıtımlar, reklamlar yapanlar olmuştu, ama deprem olduğunda ortaya bir tane dahi drone koymadılar. Umalım Japonya’daki uygulamalardan ve geçen yaşadığımız büyük depremden bir ders çıkarılır ve 3 GSM operatörü Turkcell, Türk Telekom ve Vodafone acil durumlar için ortak iletişim altyapı kurulması hususunda anlaşırlar.
***********
“BİP’leyecek adam lazım!
İletişim ve haberleşmede en önemli unsur güven. Topluma bu konuda güven verilmedikten sonra en iyi sistemi kursanız, en güzel uygulamayı, aplikasyonu geliştirseniz de başarılı olmak zor. Yerli ve milli iletişim uygulamalarında önemli bir güven sorunu olduğunu düşünüyorum. Turkcell’in BİP aplikasyonu da bu sebeple çok indirilmesine rağmen az kullanılıyor. Hatta kullanılma oranı rakiplerine göre yok konumunda.
Turkcell Genel Müdürü Dr. Ali Taha Koç, son olarak AA'ya verdiği demeçte Türkiye’nin verilerinin Türkiye’de tutulmasının ülkenin milli güvenliği ve geleceği açısından önemli olduğunu belirtti, ama işte bu verilerin güvenliği konusunda da vatandaşın güveninin kazanılması gerekiyor. WhatsApp, Telegram veya diğer benzer yabancı uygulamaların BİP’in yerine tercih edilmesinin gerekçelerinin de iyi irdelenmesi lazım. Mesela ben de BİP’i indirdim, ama bu platform üzerinden haberleştiğim kişi yok. Hatta mesaj gönderdiklerimden cevap alamayınca, diğer platformlar üzerinden haberleşmek zorunda kaldığım için kullanmıyorum.
Bu durum sadece BİP için geçerli değil. Yerli ve milli ödeme sistemi TROY da aynı dertten muzdarip. Çünkü en başta kamu kurumlarının yerli ve milli sistemlere sahip çıkması lazım. Örnek vermek gerekirse yerli ve milli baz istasyonu ULAK’a Turkcell ne kadar sahip çıkıyor? KKTC’deki 4,5G ihalesinde ne kadar ULAK kullanıldı? Devam edelim; Turkcell ortağı olduğu yerli ve milli TOGG’lardan 400 adet alma hakkı olmasına rağmen yönetim kadrosunda neden kullanılmıyor. Yönetim kadrosu niçin halen daha Audi Q8’lere biniyor da TOGG tercih edilmiyor. Turkcell yönetimi ortağı olduğu yerli ve milli bir ürüne böyle tavır takınırsa kendi aplikasyonları BİP’e olan ilgisizliğe bir şey deme hakları olabilir mi?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, MİT’in 97. Kuruluş Yıl Dönümü Etkinliklerinde yaptığı uyarıya sonuna kadar katılıyorum. Katılmak bir yana yıllardır bu konularda da yazılar yazıyorum. Uyarılar yapıyorum. Kendi iletişim ve haberleşme ürünlerimiz olmasına rağmen, marifetmiş gibi riskli olan yabancı teçhizatlar halen daha tercih ediliyor.
MİT’in yeni yerleşkesindeki haberleşmesinde, iletişim sistemindeki santrallerde, çekirdek şebekede, telefon ve internet altyapısında yerli ve milli sistemler kullanıldığını biliyorum. Bir kısmını da daha önce yazmıştım. Ama halen daha en kritik kamu kurumlarında, bakanlıklarda bilgilerin rahatlıkla sızabileceği yabancı ürünler tercih ediliyor. Dolayısıyla yerli ve millilik hassasiyetine ilk önce kamudan başlamak şart…