Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Güntay Şimşek Türk sanayisi yabancı şirketlerden ne kadar etkileniyor?

        Tarihe not düşülen anların detaylarına perdeleme yapmadan, hakkını vererek bakmak gelişmenin ve ilerlemenin sağlıklı seyri için kıymetlidir. Bu hafta Türk Hava Yolları (THY) Genel Müdürlük Binası’nda Airbus ve Rolls-Royce tepe yöneticilerinin katılımıyla gerçekleşen tarihi buluşmayı bu sebeple iyi ele almamız gerekir.

        THY, Aralık 2023’te Airbus’a verdiği 150 adet A321neo ve 80 adet A350 kesin uçak siparişine paralel olarak bu uçaklarda kullanılacak motorlar için de Rolls-Royce ile yaptığı anlaşmaları bir başka aşamaya, Türk sanayisine verimli bir katkıya dönüştürmeyi amaçlıyor. Toplamda yaklaşık 70 milyar dolarlık siparişin 15 yıl boyunca Türk sanayisine yaklaşık 20 milyar dolarlık bir katkı sağlayacağı çeşitli vesilelerle açıklandı.

        Dünya havacılığına yön veren iki önemli şirketin yöneticilerinin, ekipleriyle İstanbul’a gelip THY ile birlikte Türk sanayisinde yeni bir sayfa açmak üzere imza atmaları çok değerli bir adımdır. Airbus CEO’su Guillaume Faury ve Rolls-Royce CEO'su Tufan Erginbilgiç’in, THY Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkanı Ahmet Bolat’ın davetlisi olarak İstanbul’da bulunmalarının etkilerini havacılık ve savunma sanayimizde kısa sürede göreceğimizi düşünüyorum.

        Henüz Boeing ile THY arasında uçak sipariş anlaşması gerçekleşmedi. Epeydir konu gündemde, ama bir neticeye henüz ulaşılmadı. ABD’li uçak motoru üreticisi General Electric (GE) ile de Boeing’le beraber masaya oturulacak. Boeing ve GE de bu buluşmanın parçası olabilseydi, daha farklı bir küresel yankılanmaya sebep olabilirdi. Türk savunma ve havacılık sanayisinin geldiği seviye itibariyle dünyaya vereceği mesajlar da daha dikkat çekerdi.

        Aslında yabancı dünya devi şirketler üretimlerini çok farklı ülkelerde gerçekleştiriyorlar. Küresel bir ekosistem söz konusu. Bir Airbus uçağında çok sayıda ülkede üretilen parça bulunuyor. Ülkemizden çeşitli kategorideki şirketler de Airbus, Boeing, GE, Rolls-Royce ve diğer küresel firmalarla yaptıkları önemli anlaşmalarla ihracatlarını her yıl artırıyorlar. Çünkü yabancı şirketler Türkiye’de ürettirdikleri ürünlerin kalitesinden ve işbirliklerinden oldukça mutlular. Ülkemizin 2023’te gerçekleştirdiği savunma ve havacılık sektörü adına yaptığı ihracat detaylarına bakıldığında THY’nin öncülük ettiği bulaşmanın önemi de kendiliğinden ortaya çıkıyor.

        2023 Savunma ve Havacılık İhracatı İlk 10 Şirket

        1- Baykar Teknoloji: 1 milyar 766 milyon dolar

        2- TUSAŞ: 864 milyon dolar

        3- MKE: 439 milyon dolar

        4- TEI: 337 milyon dolar

        5- BMC: 255 milyon dolar

        6- ROKETSAN: 161 milyon dolar

        7- RAM Dış Ticaret: 160 milyon dolar

        8- Pratt&Whitney/THY Teknik: 111 milyon dolar

        9- ASELSAN: 108 milyon dolar

        10- Samsun Yurt Savunma (CANİK): 104 milyon dolar

        Yukarıdaki listenin ikinci sırasındaki TUSAŞ’ta Boeing ve Airbus’ın, dördüncü sıradaki TUSAŞ Motor Sanayii A.Ş.’nin (TEI) ihracatında ise GE ile olan ortaklığının etkisi çok kolay görülüyor. Ayrıca TUSAŞ ve TEI’nin ihracatları da savunma alanından ziyade daha çok sivil havacılık sektörü adına gerçekleşiyor. Yani savunmadan ziyade sivil havacılık tarafı ağır basan ve tamamı yabancı şirketlerle; Boeing, Airbus ve GE işbirliğiyle gerçekleşen üretimlerin ihracatını kapsıyor.

        Yabancı şirketlerle etkin işbirlikleri de atılım yaptığımız savunma sanayimizi güçlendiriyor. Aynı zamanda dünyadaki savunma ve havacılık endüstrisinin etkin ve rekabetçi parçası haline gelmemizi sağlıyor.

        Henüz çoğu şirketimizin ihraç ettiği ürünler, Baykar’ın TB2’si gibi satılabilen müstakil ürünler değil. TUSAŞ’ın İHA’ları, helikopterleri, uçakları veya diğer platform araçları gibi ürünlerinin bu ihraç rakamları içindeki ağırlığı da henüz fazla değil. TUSAŞ’ın 864 milyon dolar ihracatının yaklaşık olarak 600 milyon dolarlık kısmı Airbus ve Boeing’e üretilen parçalardan oluşuyor. Aynı şekilde TEI’nin geliştirdiği motorları da henüz ihraç edilecek veya kullanılacak boyuta gelmediğinden ortağı GE’ye yapılan parça üretimlerinin ihracatını kapsıyor.

        Netice itibariyle yukarıdaki örnekler gösteriyor ki bu işbirlikleriyle hem ihracat rakamlarımızı artıracağız hem de özgün ürün üretebilmek için önemli kabiliyetler kazanmaya devam edeceğiz. Fakat bir başka dönüşüm hikâyesi daha var.

        Mesela Türk Havacılık ve Uzay Sanayi A.Ş. (TUSAŞ) Temmuz 2023’te Airbus için ürettiği ürünlerde birinci lige yükseldi. Önceden aldığı siparişleri ve ürettiği ürünlerini aracılar kanalıyla yaparken artık direkt Airbus’ın tedarikçisi konumuna geldi. Bu birçok açıdan önemli. Yaptığı ürünleri direkt Airbus’a verip, aracısız konuma gelmesi, yaptığı işte başarılı olduğunu, katalizörlere gerek kalmadığını gösteriyor. Doğal olarak bu durum gelirlerine de yansıyor. Bazı ürünlerde tek tedarikçi olması ise uçak gövdesi ve diğer bileşenlerinin yapımında özgünleşmesini sağlıyor. TEI için de benzer hususlar söz konusu. Yakın zamanda TEI de fikri mülkiyet hakları kendine ait olan motorlarını ihraç edecek duruma gelecektir. THY’nin bu adımıyla da motor konusunda Rolls-Royce ile havacılık endüstrimiz yeni kabiliyetler kazanacaktır.

        THY’deki büyük buluşmaya çok sayıda önemli isim katıldı. Bunlardan birisi de konuşulan işlerin tam da göbeğinde olan TUSAŞ Havacılık Yapısalları Genel Müdür Yardımcısı ve TEI Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Öztürk’tü. Airbus-TUSAŞ ilişkisinin Temmuz 2023’te farklı bir seviyeye yükseldiğinin, direkt ürün temin etmeye başladıklarının altını çizdi.

        TUSAŞ ile Airbus’ın ilişkisi 1998’te başlıyor. İlk görüşmeler yapılıyor. Airbus’ın bazı modellerinin “Section 18/19” olarak adlandırılan kısımları uzun süre TUSAŞ’ta yapılıyor. Uçağın arka kapısının olduğu bölüm (18) ve kapıdan sonra uçağın kuyruğunu kapsayan kısmın (19) başarıyla üretilmesi sonrası geçen yıl TUSAŞ ve Airbus ilişkisi ulaşabileceği en üst seviyeye yükseldi. TUSAŞ, dünyanın en önemli üreticisine direkt tedarikçi haline geldi. Uçağın kuyruk kısmı önemli detaylar içeriyor. Gövdenin en hassas bölümleri; yatay-dikey dengeleyiciler, kuyruk dümeni gibi hayati parçalar bazı Airbus uçak modelleri için sadece TUSAŞ’ta yapılıyor. Artık TUSAŞ, detay parçalar yerine komponent, büyük parçalar, bileşenlerin bir araya getirildiği bölümleri yapacak yetkinliğe erişti.

        Bu sebeple TUSAŞ sadece Boeing ve Airbus’a ürettiği yapısal parçalarla yarım milyar doların üzerinde ihracat rakamına ulaştı. Bunların üzerine uçak, helikopter, uydu gibi platformlar eklendiğinde rahatlıkla ihracatta birincilik koltuğuna oturabilir.

        Benzer şekilde TEI de GE ile ortaklığı çerçevesinde uçak motoru parçası üretip ihraç ettiği için Türkiye’nin havacılık ve savunma ihracat liginde ilk 5’te yer alıyor. TEI, sadece ortağı GE’nin önemli tedarikçisi değil, aynı zamanda teknolojisini, altyapısını da geliştirdiği destekçisi durumunda. Alanındaki uzman yabancı bir şirket ile ortaklığın getirdiği iki imkânı; kabiliyet kazanma ve gelir elde etme gibi avantajı TEI iyi kullanıyor. Yerli ve milli teknoloji ürünlerine dönüştürmek için çaba sarf ediyor.

        Rolls-Royce’un Türkiye’de ağırlığını hissettirmesi TEI için de farklı bir açılım sağlayacaktır. Mesela TEI, geliştirdiği PD170 İHA motorunun 5 adetlik ilk ihracatının yapıldığını duyurmuştu. Böylece bu ürünlerin dünyaya satılmasında da bu işbirlikleri önemli hale gelecektir. Neticede çok ürün olması bir anlam ifade etmiyor. Az, öz satılabilir, rekabetçi, kaliteli ürünler şirketlerin önünü açıyor. Mesela savunma sanayi şirketlerimiz arasında çok ürünü olmasına ve yurtiçinde en büyük ciroları yapmasına rağmen ihracat rakamları çok düşük olan şirketlerimiz de var.

        Yabancı şirketlerle yüksek teknoloji alanında işbirliği yapılması aynı zamanda verimli üretim modellerinin gelişimine de katkı sunuyor. Özellikle savunma sanayi şirketlerimizin TSK’ya sattıkları ürünlerin çok pahalı olduğu biliniyor. Çünkü maliyetli olarak imal ediliyor ve ihracat şansları da az oluyor. Baykar İHA’ları gibi maliyet etkin değiller. Bu da istihdam politikası, liyakat gibi detaylar içeriyor. Yabancı şirketlerle işbirliğinin bu tür negatiflikleri da azaltacağını söylemek mümkün.

        Elbette 3 bakanın; Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’nun da törene katılımı, ülke olarak artık bu işlere önem verdiğimizin göstergesiydi. Zaten son yıllarda havacılık ve savunma alanlarında yaptığımız hamleler de bunu gösteriyor. Ancak programdaki yoğunluk sebebiyle dünyanın iki önemli şirketinin CEO’sunun değerlendirmelerinin biraz geri planda kalmaması gerekirdi.

        Mesela Airbus Üst Yöneticisi (CEO) Guillaume Faury, THY’nin açıkladığı yeni STEP programı aracılığıyla Türkiye ile ortaklıklarını üst seviyeye taşımaktan onur duyduklarını söylerken, gerçekten bunun altını doldurma çabası gösterdiklerini biliyorum. Yukarıda kaydettiğim üzere artık TUSAŞ, direkt tedarikçi konuma geldi. TUSAŞ’a yeni şirketler de eklenebilir. Faury’nin sadece THY ile değil Savunma Bakanlığı ve sektörün diğer birleşenleri ile de çalışacaklarını özellikle vurgulaması önemli. Dünya devinden gelen bu net adım diğer şirketleri de bu yola sokacaktır.

        Rolls-Royce CEO'su Tufan Erginbilgiç de Türkiye'yi faaliyet alanları içinde stratejik açıdan önemli gördüklerini söyledi ve sahaya inmeye karar verdiklerini gösteren açıklamalar yaptı. THY, son siparişiyle Rolls-Royce Trent XWB motorunun dünyadaki en büyük operatörü konumuna geliyor. Doğal olarak böyle bir konumu iki şirket de iyi kullanmak isteyecektir. Dünyanın en büyük motor üreticilerinden birini daha THY’nin ülkemize yatırıma çekmesi elbette alkışlanır. Bakalım Rolls-Royce, nasıl bir adım atacak? KAAN’ın motoru konusunda işbirliğinde pek fazla gelişme kaydedilmemişti, ama THY’nin katkılarıyla neler yapacaklarını, ne kadar derinleşeceklerini merak ediyorum.

        THY’nin açtığı yolun takipçisi olup, gelişmeleri aktarmaya devam edeceğim. Ülkemize hayırlı olsun…