Niyeyse 20.06’da başlayıp 20.57’de biten ilk yarıda futbola ait taktiksel dayanakları sahada gördük dersek yalan olur. Rus ruleti kıyısında bir 51 dakika izledik. Futbolsever olarak mutlu olduk. Gittili geldili idi. Heyecanlı da…
Son vuruşlar, o vuruşlardaki hız kalitesi, dikkatsizliklerin oluşturduğu atak sonlanmaları en az 3-4 gol izleyeceğimiz 51 dakikada bizleri golsüzlüğe mahkum etti. Sıkıldık mı ? Hayır!
Peki teknik ayrıntılar… Hikmet hoca, G.Saray’ı iyi çalışmış. Başta sol bek kanadındaki arazları olmak üzere geçirgen orta sahasına kitlenmiş. Kerem Demirbay’ın son 2-3 haftadaki formsuzluğunun ilk yarı itibariyle zirveye çıktığı anlardaki geçişleri çok kolay yapabildi merkezden (G.Saray geçişte kötü müydü; HAYIR) 12.dakikada Kerem’in topu direkten döndü ama orta alandaki işlevselliğinden söz etmek güçtü gurbetçi oyuncunun…
G.Saray’ın iyi tarafları ise Barış Alper Yılmaz ile sonucunu alamasa da yaptığı heyecan verici hücumlardı. İddiamı tekrarlıyorum. Bu oyuncu eğer Almanya, Hollanda türü bir yerde altyapı eğitimi alaydı, tıpkı Kerem Aktürkoğlu gibi 40 milyon Euro bonservisten başlarlardı 20 yaşlarına…
Barış muhteşem işlerini iyi bitiremedi ilk 51’de… Ters istikamette ise HAKİM, duruma pek hakim değildi. Torreria’nın çalışkanlığına defans ikilisinin dikkati ilave edilince gol yemeden bitti maçın ilk yarısı… (Köhn’e rağmen!)
İkinci yarının başlarında ilk 45 artı 6’daki tablo sürdü. Köhn’ün 2-3 hatasını, kademe yanlışlarını, zamanlama eksikliklerini Muslera kapattı. 0-0 iken Balotelli’nin 49’da kaçırdığı pozisyon maçın kırılmalarından biri oldu. Hakim’in uzaktan, Kerem’in yakın mesafeden vuruşlarıyla maç rahatladı. İlerleyen dakikalarda Demirspor’un fiziki düşüşü G.Saray adına maçın tehditkâr özelliğini ortadan kaldırdı.
Adana’da Cuma 22.00 itibariyle fark 7 puan oldu. Şimdi baskı İstanbul’da cumartesi 19.00’da… Kadıköy’de… F.Bahçe üzerinde…