Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Mesut Yar Cezasızlık Şımarıklığı!
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        27 yaşındaki polis memuru Şeyda Yılmaz bir firari tarafından şehit ediliyor…

        Firarinin çoğu yüz kızartıcı suçtan 26 kaydı var…

        Kayıt sayısını 27 yapan da son ve en korkunç suçu…

        19 yaşında bu katil zanlısı gibi binlerce çocuk, genç ve yetişkin kabarık suç dosyalarıyla aramızda…

        Kavun da değiller koklayarak tanıyalım kim olduklarını…

        Ama ağır bir gerçeğe yeni kurbanlar vermemek için hepsini tanımamız gerekiyor…

        Artık her suç için alına damga vurmak mı dersiniz ya da elektronik tasmayla gezdirmek mi bilemiyorum?

        Mevcut Ceza İnfaz Kanunu’nun istemeden bile olsa tersini yaptığı “suçu cezasızlıktan çıkaracak” her formüle varım sıradan bir vatandaş olarak…

        Hatta Anayasa’dan önce Ceza İnfaz Kanunu’nun yeniden güncellenmesini istiyorum…

        Anayasa devleti, kanun milleti hayatta tutar. Hukuk da hepsini birden!

        Hak, Hukuk, Adalet kavramını sulandırmadan pratiğe sokmalıyız kamunun vicdanında. En azından şu soruyu hayatımızdan çıkarmak için;

        Biz bu kadere mahkûm muyuz, biz kader mahkûmu muyuz?

        ***

        Lanetlemeden önce düşünün!

        Tarihin lanetlenmiş liderleri vardır yazılı kaynaklarda…

        Yüzden fazla isim aklımda. Yaşadığımız çağda bile birkaç tane var…

        En ünlülerini say desen; Çılgın Nero, Kazıklı Voyvoda Vlad, Korkunç İvan, Palyaço Anna, Sapkın Caligula hatta Büyük İskender akla ilk gelenler. Hitler ve çağdaşlarını saymıyorum…

        Geçen akşam Habertürk TV’de yayına giren “Başka Meseleler” isimli programda hepsini konuşup, psikanalizlerini yaptık…

        Caligula
        Caligula

        Caligula ve Vlad Tepeş dışındakiler kısmen temize çıktı. Bilim insanları hepsini kendi çağının argümanları ve tıp teknolojisi parantezinde değerlendirdi…

        Çılgın dediğimiz mimari deha, korkunç dediğimiz diplomasi ustası, Palyaço dediğimiz de bildiğin melankolik çıkınca, kimseyi lanetlenmiş olarak anmamaya karar verdim…

        Sadece kendileriyle çağdaş olmadığım için kısmen şanslı hissettim. Kalan kısmi şansımı da şair Cahit Zarifoğlu’nun “Ben bu çağdan nefret ettim/ etimle kemiğimle nefret ettim” dizeleriyle yaşadığımız çağa atfettim…

        ***

        Doksanlarda takılıp kalmak!

        1990’lı yılları gelmiş geçmiş tüm zamanlardan ayıran vazgeçilmezleri vardır. O yıllarda yapılan müzikten, yazılmış kitaplara kadar…

        Yaşıtlarım iyi bilirler. Bugünle 180 derece zıttır doksanlar. Her şeyin ışık hızıyla unutulduğu günümüzün tersine, her güne bir unutulmaz sabitlemiştir o yıllar…

        Şiirle sabitlemiştir. Diziyle sabitlemiştir. Şarkıyla sabitlemiştir. Filmle sabitlemiştir. Tiyatroyla sabitlemiştir. Dansla sabitlemiştir. Siyasetle sabitlemiştir. Skandalla sabitlemiştir. Aşkla sabitlemiştir ve tam da sona doğru şiddetli depremlerle sabitlemiştir…

        O yıllarda hayatımıza giren yerli ve yabancı isimlerin sonbaharı gibi bir mevsimden geçiyoruz şu sıralar. Genci de yaşlısı da dökülüyor yaprakların…

        Metin Arolat
        Metin Arolat

        Son olarak Metin Arolat ve Tomris Giritlioğlu’nu kaybettik. Ahu Tuğba’yı misal, daha toprağa teslim edemedik bile…

        İnsanın eksilmesinin ne olduğunu iyi bilirim. Doğanın eksikleri hızla kapattığına da şahidim bir yandan da…

        Ama ne bileyim son birkaç zamandır, doğanın bile kapatamayacağı eksikler peyda oldu hayatımızda. Doksanları doğa da unutmak istemiyor sanırım…

        Şu açılıp da kapanmak bilmeyen yaraların başka da bir izahı yok!

        ***

        Yıllar sonra bir TV yazısı!

        Deha (Show TV). Uzun süredir TV hakkında yazmayan beni bile heyecanlandırdı. 20 yıl TV eleştirmenliği yaptım. Sonra bıraktım yazmayı. İzlemeyi de öyle…

        Son beş yıldır takip ettiğim dizi sayısı üç ya da dörttür. Bittiğinde hayıflandığım da en çok iki. Mahkum ve Hekimoğlu. Dijitalde takip ettiğim çok iş de yok bu arada…

        Ama Deha. Ne bileyim eskiden ilk bölümünü izlediğimde ne kadar gideceğini netlikle kestirdiğim dizilerden çok farklı. Zamansız geldi daha ilk bölümünden bana…

        Aras Bulut İynemli
        Aras Bulut İynemli

        Aras Bulut İynemli’yi ya da Taner Ölmez’i çok sevdiğimden, Onur Saylak’a büyük saygı duyduğumdan dolayı değil bu hissiyat…

        Sağlam bir ajanda duygusu yaşattı bana bu dizi. Şu sıralar gündemde olan birçok meseleye göz kırptı. Tarihi dizilerden izlemek yerine yazılı kaynaklardan öğrenmeyi tercih eden bendenizi bile raydan çıkardı bir an için…

        Mevcut meselelerimiz üzerinden fikri takip yaparsa, oturup kötü kalemlerden çıkmış makaleler yerine Deha’nın diyaloglarını okurum…

        Esinlenilmiş diye eleştirenler de var. 45 dakikalık diziyi 200 dakika çekmek zorundaysan, bırak esintiyi kasırganın gözüne oturturlar adamı. Deha’nın esintisi bana göre meltem be güzel kardeşim!

        ***

        BİR RİCA

        Tek tip takıntısının her türünden nefret ederim. Misal bugünlerde eskilerin “Tas Kafa” dediği saç kesiminden nefret ettiğim gibi…

        Nereye baksam, kafalara konmuş tas gibi duran bu tıraş stilini görüyorum. Ciddi bir “sorunlu” algısı yaratıyor ilk bakışta…

        Kötülüğün eşkâlini ver deseler bu saçlardan başlayacağım anlatmaya. Canım kardeşlerim kendinize bu zulmü yapmayın…

        Vallahi yakışmıyor, yemin ediyorum bak; dizide durduğu gibi durmuyor kafada! Attırın berberinize kafanızın tasını. Nokta!