Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Muharrem Sarıkaya Siber değil, elektronik harp…

        ÖNCE şunun altını çizmeliyim ki, İsrail’in başta Lübnan ve Suriye olmak üzere, Hizbullah üyelerinin taşıdığı çağrı cihazları ve telsizlerini patlatması harp tarihinde önemli bir milat…

        Bundan sonra da buna benzer çok eylemle karşılaşırsak da şaşmayalım...

        İkincisi, ben de baştan beri bu eylemi bir “siber saldırı” olarak değerlendiriyordum.

        Ancak yıllarını bu konuya vermiş ve akademik eğitiminin bir bölümünü İsrail’de tamamlamış, Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi, Siber ve Elektronik Harp Uzmanı Doç. Dr. Salih Bıçakçı’ya göre bu bir elektronik harp gösterisi…

        Doç. Dr. Bıçakçı, İsrail’in benzer saldırıları geçmişte de yaptığını anımsattı.

        “Buna siber savaş dersek yanılırız” deyip gerekçesini sıraladı:

        “İkisinin kesiştiği yer var; ama bu tamamen elektronik harp. Siber savaş herhangi bir cihaza müdahale etmeden gerçekleşir. Bunun en iyi örneği Rus istihbaratının kontrolünde yapıldığı varsayılan SolarWinds saldırısı…”

        “SOLARWİNDS SİBER SALDIRIYDI…”

        Sözünü ettiği, kısa süre önce Microsoft’un da arasında bulunduğu şirketlere yazılım desteği sunan Teksas merkezli SolarWinds adlı şirketin karşılaştığı sorun.

        Abonelerinin güncellemeyi indirmeleri ile birlikte bütün sistemler çöktü, hava yolu şirketlerinin uçuşlarından, banka işlemlerine kadar bir çok ülkede ciddi çöküşler yaşandı.

        Rus istihbarat servisi SVR’nin yönlendirmesiyle bunun gerçekleştiği ileri sürüldü.

        Ciddi anlamda ekonomik kayba yol açtı…

        Lübnan’da yaşananın ise doğrudan cihazlara müdahale şeklinde olduğunu anımsatıp, “Bu durumda olanlara da biz elektronik harp adını veriyoruz…” dedi…

        Bu saldırının bir milat olduğu konusunda Doç. Dr. Bıçakçı da emin…

        BİRİM 8200’İN EYLEMİ…

        İsrail gizli servisinin benzer eylemlere geçmişte de imza attığını anımsattı, “Bu eylem tek başına Mossad’ın da işi değildir” tespitinde bulundu.

        Bunu da haklı bir gerekçeye dayandırdı:

        “İsrail’in sadece bu işler için çok uzun yıllar önce kurulmuş ‘Birim 8200’ adını alan başka bir istihbarat birimi var. Bir kolordu olarak görev yaparlar. Geçmişte de Hizbullah’a karşı benzer eylemlerde bulundular…”

        TAM 72 YIL ÖNCE KURULDU

        Sözünü ettiği “Birim 8200” adlı istihbarat teşkilatı, ABD askeri aletlerini kullanarak 1952 yılında kurulmuş…

        Evet, yanlış okumadınız, siber saldırı ve elektronik harp ve sinyal dinleyip kesme konusunda 72 yıldır hizmet veren bir istihbarat birimi…

        Türkiye dahil birçok batılı ülke çok değil, son 10 yıl içinde benzer yapılar kurarken, İsrail bu konuda bölgenin en gelişmiş yapısını oluşturmuş.

        Kişilerin internet hatlarına, bilgisayarlarına, kredi kartlarına veya cep telefonlarına ulaşıp tercih ettiği yiyeceklerden, gittiği mekanlara, yaptığı alışverişten girdiği sitelere kadar her bir gelişmeyi kayda almış.

        Dolayısıyla Hizbullah’ın çağrı cihazı siparişine ilişkin tüm evrelerden de haberdar olmakla kalmamış, dinlemeler sonucu bütün sürece de dahil olup satışın kendi eliyle yapılmasına kadar her bir aşamanın bizzat içinde olmuş…

        KARŞI SALDIRININ YANSIMASI

        İsrail bu kadar çok veriye sahip ise neden eylemi bu dönemde yaptı?

        Buna ilişkin farklı görüşler var.

        Batılı medyada dün yer alan iki haberde, Hizbullah’ın gelişmeden haberdar olması üzerine eyleme geçtiği ileri sürülüyordu.

        Ancak Doç. Dr. Salih Bıçakçı’nın bu konudaki görüşü farklı…

        Aktardığına göre kısa süre önce Hizbullah, İsrail istihbarat birim üyelerinden bazılarının peşine düşmüş ve operasyon yapmaya kalkmış, ancak kurtulmuşlar.

        Doç. Dr. Bıçakçı, bu duruma dikkat çekip devam etti:

        “İsrail’in kendisine karşı yapılmış her eylemden sonra bir taktiği vardır, ‘dehşet saldırısı’ yapar. Bu da o kapsamda yapılan saldırıya karşı yapılmış bir saldırıydı. Onun yansımasıydı…”

        Çağrı cihazları ile ilgili de çok sayıda senaryo var.

        New York Times ve Washington Post, İsrail’in Hizbullah’ın çağrı cihazı taleplerini karşılamak için paravan şirketler kurup, içlerine güçlü patlayıcı yerleştirdikten sonra teslimini sağladığı yönünde.

        Nitekim, dün hem çağrı cihazlarını üreten Tayvan şirketinin, Macaristan’dan cihazları temin ettiklerini belirten açıklaması, hem de patlayan telsizleri geçmişte üreten Japon şirketinin açıklaması İsrail’in cihazların üretim sürecine de doğrudan dahil olduğunu gösteriyor.

        “BU TELSİZİ 10 YILDIR ÜRETMİYORUZ”

        Nitekim patlayan telsizleri üreten Japon şirketi ICOM’dan yapılan açıklamada, “Bu telsizleri 2004-2014 yılları arasında üretip Orta Doğu da dahil denizaşırı pazarlara sattık” deniliyor.

        Daha ilginci, 10 yıldır bu model telsiz üretmediklerini belirtiyor.

        Bu arada son dönemde IC-V82 model telsizlerin sahte modellerinde artış görüldüğünü de gizlemiyor.

        Demek ki İsrail istihbaratının kurduğu paravan şirketler Japon firması gibi davranmış ve Hizbullah’a telsizlerin içine yerleştirdiği bombayı göndermiş…

        İsrail benzer eylemleri yeni de yapmıyor.

        Yıllar önce telefonların altına yerleştirdiği patlayıcılarla Münih baskınını yapanlarla birlikte Filistin ile Hizbullah’ın önemli komutanlarının da ölümüne neden olmuştu.

        Son yıllarda da benzer eylemlere imza attı, bunların içinde en belirgin olanı uydu aracılığıyla uzaktan kumandalı bir robot kullanarak İran’ın nükleer alanında çalışan önemli bir bilim insanını öldürmüştü.

        Hizbullah’ın çağrı cihazlarına geçmesi de İsrail’in yüksek teknoloji kullanmasına dayanıyordu; çok alçak teknoloji kullanarak yüksek teknolojinin yakalamasından kurtulmayı hedefliyordu.

        “CEP TELEFONLARINIZI GÖMÜN”

        Nitekim Hizbullah lideri Nasrallah geçen Şubat’ta yaptığı bir televizyon konuşmasında, cep telefonlarından daha büyük ajan olamayacağını belirterek bunlardan kurtulmaları gerektiğini söyledi.

        Hizbullah üyelerine de “Cep telefonlarınızı gömün” talimatı verdi ve hepsinin çağrı cihazına geçmesini istedi.

        Batılı basında yer alan haberlere göre İsrail, Hizbullah yönetiminin bu tutumu takınacağını önceden kestirdi.

        Hatta bir iddiaya göre içine yerleştirilen, İsrail ajanları Hizbullah yönetimini bu yönde karar almaya sevk etti.

        Zaten bütün düzen de hazırdı, çağrı cihazları 2022 yazından itibaren Lübnan’a girdi, iki yıldır da dağıtılıyordu.

        Hizbullah da savaşçılarına nereye gideceklerini çağrı cihazları üzerinden bildiriyordu.

        Yani İsrail bütün sürecin bizzat içindeydi…

        YAKALANANLARIN YARISI FİLİSTİNLİYDİ

        Güvenlik çalışmaları da yapan, Hacettepe Siyaset Bilimi öğretim üyesi Prof. Dr. Ali Çağlar, dün sohbet ederken bu duruma şaşmamak gerektiğini belirtti.

        Örneği de bir süre önce MİT’in Türkiye’deki İsrail ajanlarına yönelik operasyonunda yaşananlardan verdi:

        “Türkiye’de faaliyette bulunan ve ele geçirilen İsrail ajanlarının yarısının Filistinli olduğu gerçeğini görmezden gelemeyiz…”

        Türkiye’nin Siber Güvenlik Komutanlığını kurmakla önemli bir adım attığını da belirten Prof. Dr. Çağlar, geleceğin ordularında askerden çok dronların görev alacağını belirtti.

        Bazı ülkelerin içinde bomba yüklü katil dronlar aracılığıyla savaşları yürütme çabası içinde olduğunu anımsattı.

        Prof. Dr. Çağlar’ın Türkiye’de faaliyette bulunurken yakalanan İsrail ajanlarının çoğunun Filistinli olduğuna yönelik cümlesi bölgede işlerin nasıl yürüdüğünün de en önemli göstergesi…

        Birçok ülkenin siber güvenlikle ilgili birimini yeni kurarken, İsrail’in 72 yıl önce kurduğu anımsandığında son saldırıyı nasıl yaptığı sorusunun da anlamı kalmıyor.