Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Murat Bardakçı Felâketin yıldönümünde bir teselli: Belgelere göre İstanbul depremi 1894'te olmuş ve geçmiş, gitmiş!

        Onbinlerce can alan büyük âfetin üzerinden bir sene geçti ama getirdiği acılar, çektirdiği ıztırap ve memleketin üzerine dağ gibi çöken elemler hiç azalmadı. Her tarafı saran hüzün bulutu hâlâ üzerimizde ve felâket sanki dün yaşanmış gibi...

        Marmara’daki 1999 depreminin ardından deprem tarihine merak salmış, Osmanlı Arşivleri’ndeki deprem ile ilgili evrakı elden geçirmeye başlamıştım...

        Jeologların bu konudaki yayınlarında da İstanbul’un her 250 senede bir sallandığı ve bu uğursuz periyodun bin küsur seneden buyana hiç şaşmadığı yazılı idi...

        Bu yayınların etkisi altında kalarak ben de senelerce bu 250 yıllık periyoddan bahsettim ama son zamanlarda elimdem daha çok belge geçtikçe kanaatim değişti.

        Erhan Afyoncu da aynı şekilde düşünmüş... Geçenlerde İstanbul depremlerinin 250 senede bir geldiği görüşünün hatâlı olduğunu söylüyor; şehri harap eden son dört büyük depremin, yani 1296, 1509, 1766 ve 1894 zelzelelerinin 213, 257 ve 128 yıl arayla olduğunu yazıyordu.

        Aklımı kurcalayan bir muamma daha var: 1894’te yaşanan, deprembilimcilerin merkezinin İzmit olduğunu söyledikleri ama İstanbul’un altıda birini yıkan sarsıntının “İstanbul depremi” olarak kabul edilmemesinin sebebi...

        10 Temmuz 1894’dte öğle vakti saat on ikiyi on dokuz geçe, İstanbul şiddetli bir deprem ile sarsılmıştı. Âfetin gündüz vakti ve insanların dışarıda oldukları sırada meydana gelmesi can kaybının fazla olmamasını sağlamış, sadece 161 kişi vefat etmiş ama İstanbul’daki evlerin altıda biri hasar görmüş ve 22 bin 500 bina yıkılmıştı.

        Zamanın hükümdarı Abdülhamid, sarsıntıların ardından bir deprem raporu hazırlanmasını istedi...

        İstanbul Rasathanesi’nin başında Dr. Coumbary isminde bir Fransız vardı, yardımcısı da Emile Lacoine adında bir başka Fransız idi ama bu işi tek başlarına yapabileceklerine ihtimal verilmediği için Atina Rasathanesi’nin müdürü Dr. Eginitis de İstanbul’a davet edildi. Üçü beraberce çalıştılar ve hummalı bir araştırmanın neticesinde hazırladıkları raporu 15 Ağustos 1894’te Abdülhamid’e takdim ettiler...

        Rapor, sanki bugünlerden bahsediyor gibi idi: Depremin böyle tahrip yapmasının en büyük sebebi, inşaatta kullanılan malzemelerin eski ve fena olması, yani çürük yapılaşma idi!

        Fransız ve Yunanlı uzmanların hazırladıkları rapor Osmanlı Arşivleri’ndedir, numarası Y.EE.11-24/4’tür, eski harfleri bilen herkes okuyabilir, okuyamayanlar da Dr. Hamiyet Sezer’in 1996’da yayınladığı “1894 İstanbul Depremi Hakkında Bir Rapor Üzerine İnceleme” başlıklı makalesine müracaat edebilirler...

        ŞENER ÜŞÜMEZSOY HAKLI GİBİ...

        1894 depremi İstanbul’u perişan etmişti ama deprembilimciler felâketin merkezinin İstanbul değil, Kocaeli olduğunu söylüyorlar...

        Son zamanlarda elimden geçen belgelerin deprem periyodu hakkındaki kanaatlerimi değiştirdiğini söyledim ya; 1894 depremi ile ilgili raporun ardından bu konudaki bazı önemli yayınları, meselâ Dr. Sema Küçükalioğlu Özkılıç’ın temelini doktora tezinin teşkil ettiği “1894 Depremi ve İstanbul” isimli eserini okuduktan sonra 19. asrın sonunda yaşanan felâketin merkezinin İzmit ve çevresi değil, İstanbul olduğuna kanat getirdim!

        Deprem konusunu bilmem, jeoloji, sismoloji, vesaire ile bir alâkam yoktur, üstelik bilmediğim konularda konuşmak da âdetim değildir ama arşivdeki belgeler açıkça “1894 depremi bir İstanbul depremidir” diyorlardı!

        Bu konuda deprem uzmanlarının gözardı ettikleri önemli bir husus vardı: 1894’teki depremde İstanbul’da 22 bin 500 bina yıkılmıştı ama sarsıntının merkezi olduğna inanılan İzmit’te, Adapazarı’nda, Karamürsel’de, Geyve’de ve Kandıra’da hasar gayet az idi ve sadece 600 civarında hasarlı bina tesbit edilmişti.

        Jeologlarla tarihçilerin arşivde yapacakları ciddî araştırmaların neticesinde 1894’teki âfetin merkezinin İstanbul olduğunda uzlaşıldığı takdirde şimdiye kadar mevcut olan bazı şablonlar değişecektir. Meselâ, 1894’ten bir önceki büyük İstanbul zelzelesi 1766’da olduğuna, yani 1894’ten 128 sene önce yaşandığına göre, 250 senelik periyodun kesin kabul edilemeyeceği ortaya çıkacaktır. Aynı şekilde, 1999 felâketinin ardından bir sonraki depremin Düzce’de olacağını söyleyerek en doğru tahmini yapan Prof. Şener Üşümezsoy’un İstanbul’da en azından yüz-yüz elli sene deprem olmayacağı kanaati de doğrulanacaktır.

        Böyle ise, yani 1894’teki âfet hakikaten İstanbul’da oldu ise şanslıyız; zira şehrin başına en azından 100-150 sene bir şey gelmeyecektir, İstanbul şimdilik rahattır ve tedbir almak için önümüzde hayli zaman var demektir...

        Ama 1894 depreminin merkezi İstanbul değil de İzmit yahut Sakarya gibi yakınlardaki bir yerler ise o zaman hâlimiz harap! 250 senelik periyot tamamlandı, hattâ geçti bile ve başımıza her an birşeyler gelebilir...