Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Bizim yaz klasiklerinden biri birkaç günlüğüne kardeşim Lalehan Gülle ve üç bıdık yeğenimin yanına Bodrum’a gitmektir.

        Bıdık dediğime bakmayın, en büyüğü Hazar artık ergen, yaş oldu 16. En küçük Pamir bıdık kategorisine girebilir, henüz 7 ama kendisi bir korsandır! Arada bir de ortancalara düşen uyumlu çocuk rolünü başarıyla yürüten yakışıklı Aras var.

        Lalehan tam bir Bodrum daha doğrusu Yahşi ve Bitez aşığı.

        Her sezon başı yazlık evlerine gider, sonuna kadar kalır ve İstanbul’u asla özlemez.

        Bu sene de yazı neredeyse bitirdik ama kardeşim diyor ki illa geleceksiniz…

        Çocuklar kuzenleri görecek, birkaç gün birlikte yüzülecek, ailenin o müthiş mutluluk veren karmaşası yaşanacak…

        İşte bu arka planla geçtiğimiz hafta 4 gün için Bodrum’a yola çıktık…

        Çıktık çıkmasına ama…

        Esasen bu kulaklar sinyali daha yola çıkmadan almıştı.

        Lalehan "Pamir iki gündür kusuyor ama bugün daha iyi, siz gelene kadar toparlar" deyince bir küçük mikrobun bizim tatilimize mikropluk yapacağını tahmin etmeliydim.

        Ama insan bir şeye şartlanınca hem sağır oluyor hem Pollyanna.

        Bir de benim öyle virüsten, bakteriden korkum yoktur. Her seferinde bünyeye girdiğinde nasıl süründürdüklerini siliyor beynim.

        Sanki biz birer Amazon savaşçısı, bu görünmez düşmanlar ise kağıttan kaplan.

        Sonuçta annemi de aldık, şen şakrak yola çıktık. Büyük bir enerjiyle Bodrum’a indik, Lale'ye ve yeğenlere kavuştuk.

        Pıtır Pamir de gayet iyiydi, "Geçmiş olsun" dedik.

        Ve fakat geçmemiş!

        Sadece bir gündüzün ardından akşam yemeğine otururken Aras bir anda "Midem çok kötü" dedi.

        İşte kabus o anda başladı.

        Gel bir şeyler ye, diyoruz cevap vermiyor, ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz, hareketsiz duruyor…

        Yarım saat karnını tutup karşıya baktıktan sonra odasına gitmek için ayağa kalktı ve tam o anda dev bir su borusu patlamış gibi oldu.

        Öyle bir kusuyor ki…

        Yetmedi, üç adım sonra tekrar..

        Koridoru tamamlamadan tuvalete gitme ihtiyacı başladı.

        Bağırsaklar ağır mesaiye geçti.

        Zavallı çocuk bir saat içinde öyle çok sıvı kaybetti ki ayakta duramaz hatta oturamaz hale geldi.

        Bizde panik tavan tabii.

        Hemen ambulans çağırıp annesiyle birlikte hastaneye gönderdik. Bekliyoruz ki gelsinler… Yok! Gece bitti, sabah oldu, haber yok!

        Öğlene doğru Aras aradı: “Bütün gece serum aldım, daha iyiyim ancak şimdi de annemi seruma bağladılar. Hastanede böyle hasta çokmuş, zor yer bulduk.”

        Hoppalaa…

        Bu kez de kardeşim!

        O da birdenbire aynı şikayetlerle kıvranmaya başlamasın mı?

        Akşama doğru hastaneden çıkıp eve geldi ama ayakta duracak hali yok, mide krampları geçiriyor. Bu kez eve hemşire çağırıp bir kez daha serum bağlattık.

        O gece uyudu, ertesi sabah bir nebze normale döndü.

        Biz de bari kalan 2 günümüzde tekrar bir deniz yüzü görelim dedik, çocukları alıp sahile indik.

        Fakat bu kez de bizim Yasemin "Anne karnım ağrıyor" diyor!

        Önce bu gerçek olamaz diye ciddiye almadım, bir saat kadar kaldık ancak öğle yemeğinde en sevdiği yemek olan pizzayı yemeyi reddedince ‘kalkın’ dedim, ‘gidiyoruz!’.

        Önce ateşi 38,5’a yükseldi, iki saat kıvrandı sonra kusmaya başladı.

        Yasemin için de çok sıvı kaybetmeden önlem alalım deyip hemşire çağırdık ve serum taktırdık.

        Ancak serumla aldığı sıvı ve takviyeler de fayda etmedi.

        Bütün gece kustu, ateşi hiç düşmedi…

        Ertesi sabah bir de ne görelim bu kez 74 yaşındaki annem "Midem hiç iyi değil" diye başlamasın mı?

        Kara komedi mi dersiniz, korku filmi mi…

        4 günlüğüne tatile geliyorsunuz ve bitmeyen bir kabusun içine düşüyorsunuz…

        Annem tüm gün yataktan çıkamadı, Allah'tan ateşi yükselmedi, o daha hafif atlattı ama çok ciddi mide bulantısı ve bağırsak şikayeti oldu.

        Tüm bu kısırdöngü içinde zaman doldu, yola çıktık, İstanbul’a döndük.

        Bu kez de ben!

        Pazartesi akşamüzeri çocukları başka bir sebepten hastaneye kontrole götürmüştüm. Aniden feci bir mide bulantısı…

        Göz açtırmıyor, ne kusturuyor, ne rahat bırakıyor…

        Eve zor yetiştim. Üç saat kıvrandım. Ateş yok, kusma yok, ishal yok ama feci bir bulantı…

        Epey sıkıntı çektim ama ayakta kalmaya gayret ettim. Bulantı sabaha kadar sürdü. İştah hala geri gelmedi fakat birkaç gündür iyiyim.

        Biz atlattık ama Bodrum’da böyle çok vaka olduğu söyleniyor. Genel kanı altyapı yetersizliği nedeniyle şebeke suyuna kanalizasyon karıştığı ve bunun enfeksiyona sebep olduğu yönünde.

        Belediye Başkanı Sayın Tamer Mandalinci’ye sesleniyorum:

        Lütfen bu konuda bir açıklama yapın ve şayet böyle bir sorun varsa derhal müdahale edin.

        Bu tedirginliğe son vermek sizin elinizde…

        Bodrum’a böyle bir hava yakışmıyor…