Günlerdir millet olarak Narin’le yatıyor, Narin’le kalkıyoruz.
Ben hayatımın en zor ve tuhaf zamanlarından birinden geçerken izliyorum olanları, yapılan tartışmaları…
Ülkece 8 yaşındaki Narin’in uğradığı vahşete karşı birleşmemizi çok kıymetli buluyorum.
Öyle ya da böyle..
Herkes kendi dünya görüşüne göre ama bir şekilde sahip çıkıyor Narin’e.
Şimdi önemli olan bunca tartışma ve odaklanmanın kalıcı bir zihniyet dönüşümüne ve caydırıcı yasal düzenlemelere evrilebilmesi…
Caydırıcı yasal düzenleme ne mi olabilir?
Mesela kadına ve çocuğa şiddet ve cinsel istismar ile ilgili bir suçtan hüküm giymiş olanların devletteki tüm kayıtlarına bu bilginin işlenmesi, iş ya da bankada kredi başvurusu dahi yapacak olsa onunla ilgili bu bilginin çıkması.
Kısacası hayatları boyu faillerin fişlenmesi ve bu fişten kurtulamaması.
İstanbul Sözleşmesi maalesef çok yanlış bir bağlama oturtularak kaldırıldı ama mağdurun beyanının tek başına yeterli olmasının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlıyoruz.
Şayet hukuki olarak kadın ve çocukları koruyan net adımlar atılırsa bunca tartışma bir işe yarar.
Korumak en baştan başlamalı...
Ta evlenirken...
Çiftler evlenebilmek için sıkı psikolojik testten geçmeli, 'sağlıklı birey' notu almalı. Elbette tam ve tek çözüm bu değil ama en azından açıkça psikolojik problemleri olanların tedavi olmadan böylece çoğalmasının önüne geçilir.
İlla Narin gibi hunharca bir cinayet değil en ufak bir şiddet ve taciz suçlamasına karşı topyekûn ayağa kalkmak zorundayız sevgili dostlar! Aile içi şiddet, taciz, tecavüz hem hukuken hem ahlaken mahkum edilmedikçe daha çok ‘kol kırılıp yen içinde kalacak’!
Bunları başarabilecek miyiz?
Açıkçası pek sanmıyorum.
Ama doğrudan sonuca götürmese de her türlü yüzleşme iyidir.
Yarın bu köşede size dünyanın diğer ucundan çok kıymetli bir ismin Narin’le ilgili feryadını aktaracağım…
