Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Şam’ın güneyine doğru yola çıktık.

Merkezden yarım saat uzakta olan Şii mahallesini biraz geçtikten sonra şoförümüz Firaz geniş tozlu yoldan sola saptı.

Karşımızda dev bir mezarlık.

“İşte” dedi, rehberimiz Mouatez, “Bu mezarlığın arkası olmalı.”

İnsanları üst üste atıp  beton döktükleri çukurlar
İnsanları üst üste atıp beton döktükleri çukurlar

Esad dönemine ait toplu mezar bulunduğunu duyduğumuzda önce kanım dondu, sonra günlerdir şahit olduklarımı düşündüm ve kim bilir daha neler çıkacak dedim içimden…

Görmek istiyorduk ancak yerini tam olarak bulmak hiç de kolay değildi.

Ortada net bir adres yok, sadece kulaktan dolma bilgilerle aşağı yukarı konumu biliyoruz.

Güneye, Şii mahallesine doğru yola çıktık.

Önce artık HTŞ’nin kontrol ettiği bir zamanlar Hizbullah’ın üssü olan sokaklara girdik.

Şii mahallesinde HTŞ’nin açtığı fırın

Bölgeyi çok iyi bilen sevgili meslektaşım Mehmet Akif Ersoy’un dediğine göre buralarda bir Hizbullah ofisi olmalı…

Sokaklar iki gün önceye göre daha da hareketlenmiş. Uzun fırın kuyrukları dikkatimi çekti. Sağ tarafta erkek, sol tarafta kadın kuyruğu.

Metrelerce…

Read more!

HTŞ belediye hizmetlerine başlamış, hem gönüllülerle sokakları temizliyor hem de fırın açmış ekmek dağıtıyor.

Rejim zamanı 10000 Suriye lirası olan ekmek burada artık 4000 liraya satılıyormuş.

Köşede güvenlikten sorumlu silahlı kişiler gördük. Hizbullah ofisini sorduk.

HTŞ’nin komutanı ile Şii mahallesinde
HTŞ’nin komutanı ile Şii mahallesinde

Komutan ile yaptığım röportaj

Bizi önce kendi toplanma merkezlerine götürdüler. Komutandan izin almaları gerekiyormuş.

Dışarıdan bakan için son derece ürkütücü bir görüntü.

Ellerinde silahlar ile dört bir yanımızda dolaşan HTŞ. Hatta içlerinden bir tanesi el bombaları ile geldi, önce yanımızda durup arkadaşıyla bir şeyler konuştu, sonra demir kapının ardına gitti. Sanırım mühimmat deposu olarak kullandıkları bir yer burası.

Görüntülerine tezat şimdilik son derece ılımlı gidiyorlar. Komutan yanımıza geldi ve bize röportaj verdi. Şii, Dürzi, Hıristiyan ayırt etmeden hizmet götürmek istediklerini anlattı.

Rejim ve Hizbullah’ın istihbarat ve gözaltı merkezine girdik

Sonra bizi bir araca bindirip Hizbullah’ın eski merkezine götürdüler.

Üzerinde silinmiş Nasrallah ve Esad fotoğraflarının olduğu bir kapıda durduk.

Rejim, İran ve Hizbullah’ın istihbarat ve gözaltı merkeziymiş.

Yani işkencenin ilk durağı.

İstihbarat ve gözaltı merkezi
İstihbarat ve gözaltı merkezi

Potansiyel düşman gördükleri muhalifleri önce buraya getiriyorlar, sorgulayıp hücrelere atıyor ve işkenceden geçiriyorlar.

Dayanamayan burada vefat ediyor, dayanan Sednaya ya da Adra gibi hapishanelere gönderiliyor ve işkence orada devam ediyor.

İçinde binlerce istihbarat raporunun olduğu ofisleri gezdim. Çoğu dokümanı kaçarken yakmışlar.

Ölüm hücreleri

Karanlık ve havasız hücrelere girdim. Oradaki kokuyu tarif edemem. Ölüm adeta kulağına "Buradayım" diye haykırıyor. Başka bir işkenceye gerek yok, o deliklerde kalmak başlı başına insanlığa hakaret.

Buranın ardından bizi getiren görevli toplu mezarın yerini tarif etti.

İşte yukarıda anlattığım tozlu yoldan sapana kadar şahit olduklarımız bunlardı.

Tümseklerin altındaki binlerce ölü

Mezar taşlarının bittiği yerde karşımıza tümseklerle dolu koskoca bir boş alan çıktı.

Arabayı kenara çektik.

Baktım rehberimiz Mouatez titriyor.

12 yıldır İstanbul’da yaşayan bir muhalif televizyon editörü.

Yavaşça dışarı çıktık. Tümseklerin olduğu alana geçtik. Toplu mezar alanı burasıymış.

Her bir tümsek 20 metre derinliğinde uzun bir mezar çukurunun toprağı.

Hapishanelerde öldürdüklerini buraya getirip adeta çöp gibi üst üste atıp üzerine beton döküyorlarmış.

Nazi kamplarından, Auschwitz’den, Dachau’dan hiç farkı yok!

Bir boş çukur vardı. Rejimin askerleri kazmış, içine öldürdükleri mahkumları atamadan kaçıp gitmişler.

Baktım Moutez ağlıyor.

“Biliyor musun” dedi, “Böyle başka toplu mezarlarda var, Halep’te, burada, Humus’ta. Benim bu mezarlarda çok arkadaşım yatıyor. İstanbul’a gelmesem ben de buradaydım.”

Konuşmanın imkansız olduğu bir an…

Karşımda uçsuz bucaksız, isimsiz ve mezar taşsız binlerce insan…

Suriye’de, yanı başımızda insanlık dramının en büyüklerinden biri yaşanmış.

Bir milletin üzerine topluca beton dökülmüş, haberimiz yok…

Not: HTŞ komutanı ile röportaj, istihbarat ve gözaltı merkezi ve toplu mezar ile ilgili haberlerimizi Habertürk TV’nin Youtube sayfası ve sosyal medyasından izleyebilirsiniz.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar