Tam üç aydır Türkiye’nin yeni bir siyasi sürecin içinde olduğunu konuşuyoruz. Yani 31 Mart seçimlerinin ardından. Bu süre içinde yapılan tartışmaların sandık sonuçlarına sıkı sıkıya bağlı olması elbette çok normal. Yaklaşık 22 yıldır devam eden bir siyasi akışın, ilk defa farklı yönde seyrettiğini gördük çünkü. AK Parti kendi başına ya da bir ittifak içinde olduğu tüm seçimlerden ve referandumlardan galip çıkarken, son yerel seçimlerde bu özelliğini yitirdi.
Buradan hareketle devam eden iki ana tartışma var. Hemen tüm başlıklar bunların altında şekilleniyor. Birincisi muhalefetin aldığı bu sonuçlarla birlikte, erken ya da zamanında gerçekleşecek genel seçimlerde başarılı olup olmayacağı. İkincisi, ilk kez yenilgiyle tanışan AK Parti’nin kendisine yeni bir yol haritası (söylem, eylem, değişim) çizip çizmeyeceği.
TÜKENEN ENERJİDEN DEĞİŞİME
Bugün CHP ile başlayalım.
14-28 Mayıs 2023 seçimleri, muhalif blok açısından beklenmedik düzeyde ağır bir yenilgi oldu. 6’lı masanın, özellikle cumhurbaşkanlığı seçimlerinde HDP gibi ortalama % 10’u yakalayan bir parti tarafından desteklenmesine rağmen kaybetmesi, 2019 Ankara ve İstanbul sonuçları üzerinden yükselen muhalif enerjiyi hayli düşürmüş görünüyordu.
Devamı malum. Ölçümlerde dikkat çekici herhangi bir karşılığı görünmeyen 4 siyasi parti, hayal bile edemedikleri sayıda milletvekiline sahip oldu. İYİ Parti, 2018 seçimlerinde aldığı sonucu aşamadığı gibi, çok sert parçalanma sinyalleri verdi ve halihazırda bu devam ediyor.
CHP’de ise yenilginin faturası Kemal Kılıçdaroğlu’na kesildi. Hem önceki yılların seçim sonuçları, hem de 2023’te kendisinin adaylığının olumsuz getirileri üzerinden eleştirildi. Kurultaya gidildi. Özgür Özel, özellikle İstanbul delegesinin tercihinin kendisine yönelmesiyle yeni genel başkan oldu. Bu sonucu daha kurultay salonunda verdiği karelerle Ekrem İmamoğlu’yla paylaşmaktan da çekinmedi Özel.
Sonrasında yerel seçim hazırlıklarına döndü yeni genel başkan ve ekibi. İstanbul’da ilçeler düzeyinde küçük çatışmalar olsa da İmamoğlu’nun etkinlik alanına dokunmamayı tercih ettiler. Diğer büyükşehirlerde ve önemli ilçelerde benzeri bir etkinlik arayan İmamoğlu beklediğini alamadı. Esasen bunda kuvvetli bir ısrarı da olmadı.
GEÇİCİ DENGELER VE ÇOK BAŞLILIK
Dengeler geçici de olsa böyle şekillenince parti içindeki çok başlı tablo rahatsız edici sonuçlar üretmedi. Özgür Özel, aday belirleme sürecinden seçim kampanyasına kadar olan dönemi beklenenden daha üst düzeyde bir performansla yönetti. (Partinin kampanya sürecini, İmamoğlu’na destek olan bir ekibin yönetmesinin de bunda ayrıca katkısı oldu.)
CHP seçimlerden galip olarak çıkarken, tabanda muhalefeti birleştirmeyi başardı. Bu sonucun üç ana aktörü vardı. İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye başkanlarının sadece kendi bölgelerinde değil, ülke çapında oluşturdukları rüzgar. Yani Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş. Ancak üçüncü aktör, o güne kadar ‘geçiş sürecinin genel başkanı’ gibi görülmek istenen Özgür Özel oldu.
İşte burası sürprizdi dersek abartılı olmaz. Dahası seçim gecesinden başlayarak Özel’in gerek partisine, gerek geniş anlamda muhalefete, gerekse de Türkiye’ye verdiği mesajlarla başlayan süreç, her adımda kendisine yönelik ‘geçici’ tanımlamasını kırdı.
Özgür Özel, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la iki kez masaya oturdu. Müzakereler yapıldı, karşılıklı adımlar atılırken, sert eleştiriler de ortaya çıktı. ‘Erken seçime gidemeyen seçim galibi’ olarak uğradığı ağır eleştirileri sakince göğüsledi. Unutmadan bu tepkilerin sadece ‘bidon kafalılar’ yazarından ibaret olmadığını, aksine CHP kamuoyunda hayli geniş karşılık bulduğunu not edelim.
ERKEN SEÇİM
Ancak bundan fazlası da var. CHP'nin daha şimdiden cumhurbaşkanı adayını belirleyip yola devam etmesi konusunda İstanbul ekibinin ciddi bir baskısı ve arayışı bulunuyor. Bu talebi erken seçim gündemiyle yürütseler de, parlamento aritmetiği açısından mümkün olmadığını pekala biliyorlar. Ancak bu ekibin asıl hedefi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'la Özgür Özel arasındaki normalleşme sürecinin sona erdirilmesi.
CHP’nin ihtiyacı olan değişimi sağlamak için elbette zaman sorunu var. Böyle bir değişime ihtiyaç olup olmadığını tartışmaya gerek duymadan yol almak isteyenlerle, Özgür Özel arasındaki görüş farkı nereye kadar gider? Bu yönetilebilir olmaktan çıkabilir mi? CHP’nin yeni hikayesinin en kritik başlığı bu olabilir. Ancak Özel, artık ilk seçildiği güne göre çok daha güçlü bir genel başkan. Bunu görmekte yarar var.
AK Parti’nin yeni yol haritasının dinamikleri, elbette belli bir yere kadar CHP’nin gidişatıyla da ilgili. Ama asıl başlık net: Yeni bir inşa süreci mi; yoksa mevcudu korumak mı?
Bu ayrı bir yazı konusu.