Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nasuhi Güngör Paris, Jön Türkler ve CHP
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Jön Türkler tanımının, bu isimle anılan siyasi hareket ve grupların, isimlerin siyasi tarihimizde önemli bir yeri var kuşkusuz. Uzun uzadıya anlatmak benim alanım değil, zaten buraya da sığmaz. Genel olarak II. Abdülhamid’e muhalif olan siyasi hareket ve gruplar büyük ölçüde bu isimle anılmıştır. (Mektepten öğrencisi olarak Sina Akşin hocamın, ayrıca Şükrü Hanioğlu hocanın bu alandaki çalışmaları daima başucumdadır. )

        Kıymetli araştırmacı Murat Bardakçı, 2023 seçimleri öncesinde bir araya gelen muhalefete, 6’lı Masa’ya dair önemli bir yazı kaleme almış, 12 Şubat 2022’de Ankara’daki toplantılarını “Üçüncü Jön Türk Kongresi” olarak tanımlamıştı. (https://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/3351731-ucuncu-jonturk-kongresi )

        6'LI MASA VE JÖN TÜRKLER

        Jön Türk hareketini ve bir şekilde ona katkı sağlayan isimleri, okur-yazarlık, dünyadan haberdarlık ve benzeri herhangi bir başlık altında bugünün siyaseti ve siyasetçileriyle kıyaslamak onlara haksızlık olur. Bu tartışmayı açmadan kapatmış olalım.

        Diğer yandan II. Abdülhamid’e yönelik muhalefetin, birbirinden farklı akım ve ideolojiler üzerinden yürüyen tarafına bakınca, 6’lı Masa’nın şekil itibarıyla olsa bile böyle bir benzerliğe sahip olduğundan söz edilebilir. Sadece şekil itibarıyla, nitelik olarak değil. Aynı dönemde İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in “kahrolsun istibdat” sloganıyla ortaya koymaya çalıştığı siyasetin de böyle bir kökene atıf olduğunu söylemek mümkün. Karşılığı ortada.

        TÜM YOLLAR PARİS'E

        Jön Türkler açısından Paris’in özel bir yeri vardır. Birinci ve ikinci kongrenin bu şehirde toplanması kadar; bu hareketin pozitivizm merakının ve en genel tanımıyla “dinin yerini bilim almalı” tezinin ilham kaynağıdır. Din-bilim, devlet-din ilişkileri, dini hayat ve buna dair sorun ve tartışmalarda geldiğimiz nokta da ayrıca tartışmaya değerdir. Özellikle de AK Parti tecrübesi sonrası.

        Fakat sıcak bir yaz günü, sizi bu uçsuz bucaksız tartışmalara davet etmeyi düşünmüyorum. Meseleyi alıp getireceğim nokta, 2024 Paris Olimpiyatları ve ülkemizi temsil eden sporcuların müsabakalarını izlemek üzere orada bulunan CHP heyeti.

        Heyet deyince işin ve ipin ucunun nasıl kaçtığı malum. CHP Genel Başkanı, Ankara ve İstanbul Büyükşehir belediye başkanları, il başkanı ve cümle İstanbul ilçe belediye başkanları ve eşlerinden oluşan bir topluluktan söz ediyoruz.

        Ne kadar masraf yapıldığı, tüm bunların İstanbul’un olimpiyatlara evsahibi olması için gerçekleştirilen bir tanıtımın parçası olduğu ya da olmadığı doğrusu fazlaca ilgimi çekmiyor. Ortada ciddi bir israfın olduğu ve bunun "şartsız bağışlar" üzerinden açıklanmasının da pek makul görünmediğini düşünüyorum.

        BATI, AMA HANGİ BATI?

        Gelelim ilgimi çekenin ne olduğuna.

        Malumunuz şu sıralar, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığı konusundaki gündem bir anda hız kazandı. Üsküdar Belediye Başkanı’nın İmamoğlu’nun yerine hazır olduğu beyanından, medyadaki gündeme kadar süreç aldı başını gidiyor. Bir yandan da İmamoğlu cephesinde kendisinin adaylığının Batı dünyası (ABD, AB vs) tarafından desteklendiği de ifade ediliyor. Kimsenin aklına “hangi Batı” sorusu gelmeyince de tartışma böyle devam ediyor.

        Esas tuhaf olan taraf, Paris’te verilen görüntüler. Bir müsabaka esnasında ortaya çıkan heyecanlı tepkilere bir itirazım olamaz. Anın gereği deyip geçebiliriz. Fakat CHP heyetinin, özellikle de Genel Başkan ve İBB Başkanı'nın peş peşe verdiği kareler, olimpiyat konusunda Türkiye adına tanıtım ve sunumda bulunurken ortaya çıkan beden dilleri, üslupları ve ilgili mekanlar, sadece bana değil, pek çok insana rahatsız edici gelmiş durumda.

        Bahse Jön Türklerle başladık. Onların batı hayranlığındaki aşırılıklarına dair hayli tatsız örnekler vardır tarihimizde. Fakat burada Özgür Özel’in, Ekrem İmamoğlu’nun verdiği görüntüler, çizdikleri imaj biraz fazlaca “Biz batılıyız, yüzümüz oraya dönük” tadında değil mi sizce de?

        Dahası yerel seçim sonuçlarından sonra Türkiye’yi yönetmeye aday olan bir siyasi partinin ve onun en önemli aktörlerinin; bu tarz faaliyetler ve popüler üretimlerle toplumu ikna edecek bir siyaset inşa edebilmesi mümkün mü?

        Tablo şöyle: Türkiye’ye ve yakın coğrafyamıza dair hemen hiçbir ciddi meselede, kayda değer bir çerçeve, öneri ya da perspektif sunulabilmiş değil. Sadece siyaset ve devlet katında değil, toplumsal düzeyde geniş kabul gören politikaları hafife alan çıkışlar hariç elbette.