Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nasuhi Güngör Cumhur İttifakı'nın uzattığı el
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Önce geçtiğimiz salı günü MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, ardından dün partisinin grup toplantısında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın verdiği mesajlar, Türkiye’nin gündeminde yeni bir tartışmayı başlattı.

        Devlet Bahçeli, grup toplantısında önce siyaseti nasıl tanımladıklarına dair bazı örnekler aktardı. Özetle, siyaseti bir savaş biçimi olarak görmediklerini, Batı’nın sınıf çatışmalarına dayanan temeller üzerinde siyaset inşa edilmesini kabul etmediklerini ifade etti.

        Bu tanımların ardından şu cümlenin altını çizelim: “Siyasette hiç kimseyle, hiçbir partiyle kategorik olarak alıp veremeyeceğimiz, konuşup çözemeyeceğimiz bir şey yoktur.”

        Konuşmanın devamında, bugünün şartlarında İlk Meclis’in kendileri için bir ilham kaynağı olduğunu ifade eden Bahçeli, şu değerlendirmeyi yaptı:

        “Gazi Meclis’te o dönem görev alan merhum ve muhterem mebuslar birbirlerinin kökenine, yöresine, anasının diline bakmadılar. Birbirlerinin siyasi meşrebini, etnik ve mezhebi aidiyetini sorgulamadılar. Birbirlerinin giyimini, kuşamını, fesini, sarığını, şapkasını, şivesini dert etmediler.”

        KÜRESEL TEHDİTLER

        Peki bu hatırlatmanın bugünkü karşılığı nedir? Niçin böyle bir çerçeve bugüne aktarıldı?

        O da şu cümlede: “İlk Meclis ne yapmışsa, bölgesel ve küresel cari tehditler karşısında bizim de yapmamız, bizim de başarmamız gereken odur.”

        Küresel cari tehditlerin ne olduğunu aktarmaya gerek yok sanırım.

        Bu noktada Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 1 Ekim’de TBMM’de yaptığı açılış konuşmasından da alıntılar yaptı: “Yanı başımızda sınırlar yeniden çizilmeye çalışılırken, küresel sistem kökten sarsılırken Meclisimiz, vakar, sağduyu, uzlaşma içinde hem ülkemize hem de coğrafyamıza yol gösterici olacaktır.

        DEM’E UZATILAN EL

        Bu tartışmanın bir diğer önemli boyutu, 1 Ekim’de meclis çatısı altında ortaya çıkan beklenmedik tabloydu. Bahçeli, bu tabloyu şöyle aktardı:

        "MHP Genel Başkanı olarak, Cumhur İttifakı’nın bu duruş ve engin duyuşuna müzahir şekilde DEM sıralarına giderek elimi uzattım. Doğaçlama olmayan bu iyi niyetli tutumumu siyasi nezaketten öte önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı çarpışması ve yeni anayasa için cephe genişletme çabası olarak görenler mayın tarlasında söğüt gölgesi arayan zavallı biçarelerdir. Uzattığım el, gelin Türkiye partisi olun, gelin teröre cephe alın, gelin bin yıllık kardeşliğimizde kenetlenenin temenni ve teklifidir.”

        Uzun alıntılar yaptığımın farkındayım. Ancak meselenin anlaşılması ve MHP liderinin ortaya koyduğu stratejik perspektifin doğru aktarılması için sizlerle paylaşıyorum.

        “BİR ELDE SİLAHLA SİYASET OLMAZ”

        Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın grup toplantısındaki şu cümlelerini aktardıktan sonra, birkaç değerlendirme yapmak istiyorum. Erdoğan, bir elinde silah tutarak siyaset yapılmayacağını ifade ettikten sonra şunları söyledi:

        “Türkiye Yüzyılı'nda, şiddetle arasına mesafe koyan anlayışa elbette yer vardır ama sırtını dağa yaslayan terör siyasetine asla ve asla yer yoktur. MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin gerek Meclis'in ilk günü, gerekse dün yaptığı açıklamaları takdirle karşılıyor, Türk demokrasisi ve 85 milyonun kardeşliği adına çok kıymetli buluyoruz. Cumhur İttifakı'nın uzattığı elin değerinin muhatapları tarafından da layıkıyla anlaşılmasını ümit ediyoruz.”

        Birbirini hedef ve yaklaşım olarak destekleyen bu ifadeler, AK Parti ve MHP'nin ortak söylemi olarak ortaya konuluyor Erdoğan'ın konuşmasında. "Cumhur İttifakı'nın uzattığı el."

        Türkiye’nin etrafındaki tehditleri de dikkate alınca, gerek zamanlaması, gerekse de çerçevesi itibarıyla çok önemli. Bunu iç politikanın gündelik tartışmalarıyla bağlantılı olarak görmek de makulden uzaklaşmak olur.

        “MHP BU SORUNU ÇÖZER”

        MHP’nin kavramsal olarak “Kürt Sorunu” ifadesini kullanmadığını biliyoruz. Fakat dün itibarıyla pek çok yerde, sözgelimi ekranlarda “Bu sorunu MHP çözebilir” diyenlere rastladım. Bunların MHP’ye yakın isimler olmadığının da altını çizeyim.

        Pek çok yazıda MHP’nin siyaset tarzını, devlet tasavvurunu ve iktidarda olmaktan daha çok bu zihin dünyasını ayakta tutmayı önemsediğini ele almaya çalıştım. Şunu da savundum ve hala aynı görüşteyim. Türkiye’de önemli bir sorunun çözümünde veya bir değişim sürecinde MHP’nin katkısı çok kritik düzeyde olabilir. Cumhur İttifakı’nda bu ağırlığın sağladığı stratejik avantajlar, özellikle 2023 seçimlerinde sonucu fazlasıyla etkiledi.

        YOLUN BAŞINDA PROVAKASYON

        Hemen şunu da ekleyeyim. Ankara’da peş peşe gelen mesajlar üzerinden birileri “yeni bir çözüm süreci geliyor” algısı oluşturmaya çalışıyor. Bu yaklaşımların gerçekle uzaktan yakından ilgisi yok. Bir yanıyla da hayati önemdeki bir hamleyi daha yolun başında provoke etmenin arayışı.

        Tam da bu nedenle, Cumhurbaşkanı ve Bahçeli eliyle tanımlanan bu siyasi hamlenin, öncelikle kavramsal çerçevesi dikkatle oluşturulmalı. Ayrıca coğrafyamızdaki gelişmeleri de dikkate alarak ve muhataplarını doğru seçerek ilerlemesi gerekiyor.