Süreç adım adım ilerledikçe, Suriye’de ortaya çıkan yeni dönemde Türkiye’nin ne denli aktif ve güçlü bir role sahip olacağı daha iyi anlaşılıyor.
Öncelikle, artık geçmişte kalan kanlı rejimin gerçek yüzünü gözler önüne seren hapishaneler konusunda tekrar birkaç söz söylemek istiyorum. Zira geçen her an bu dehşetin yeni boyutlarıyla yüzleşiyoruz.
Şam’daki rejim, sadece bu ülkeyi kendi çıkarları doğrultusunda parselleyen Rusya ve İran eliyle değil, pek çok ülke tarafından uzun yıllar adeta pamuklara sarılarak korundu. Esad rejimi onlara göre Ortadoğu’da laik ve modern kimliğiyle öne çıkan nadide bir çiçekti.
Nitekim birkaç gündür, söz konusu yönetimin insanları yerin kat kat altına gömen, havasız, susuz ve aç bırakan, kadınlara akla hayale gelmeyen zulümleri reva gören o cezaevlerinin içyüzünü görmelerine rağmen aynı vurdumduymazlığı göstermeye devam edenler var.
Unutmayalım ki, tarihin en korkunç tablolarından birisi karşısında tavır gösteremeyen, binbir bahane ile bu katliamları mazur göstermeye çalışan herkes kendisini bu zulmün parçası haline getirir.
Böylesine bir dehşeti kendi insanlarına reva gören bir rejimin kapağını kaldırıp gerçek yüzünü görmemize vesile olan herkes, özellikle de Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve bunca kardeşini tüm kışkırtmalara rağmen bağrına basan milletimiz her türlü takdire layıktır.
TERÖRLE MÜCADELE VE MÜTTEFİKLERE MESAJ
Türkiye’nin yeni Suriye’nin geleceğinde oynayacağı rolün kodlarını birkaç gündür aktarmaya çalışıyorum. Yine aynı yerden ve farklı açılımlarla devam edelim.
Dün AK Parti’nin genişletilmiş il başkanları toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin tavrına ve kararlılığına dair şunları söyledi:
“İnşallah ülkenin diğer kısımlarındaki DEAŞ ve PKK/PYD gibi terör örgütlerinin de en kısa sürede başı ezilecektir. Böylece Suriye'nin toprak bütünlüğü ve egemenliği ülkenin her tarafında tümüyle güçlendirilecektir.”
Gayet açık iki vurgu. Terörle mücadele konusunda geçmişte olduğu gibi PKK/PYD ve DEAŞ’la kararlı mücadele. İkincisi, son derece kararlı biçimde vurgulanan toprak bütünlüğü.
Dün MİT, Kamışlı’da gerçekleştirdiği operasyonla sınırlarımızın ötesinde birilerine yaslanarak ülkemizi tehdit eden terör yapısına ağır bir darbe vurdu.
Aynı saatlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan, yine aynı konuşmasında terörün destekçilerine açık bir uyarıda bulundu:
“Suriye halkının birliğini, bütünlüğünü, kardeşliğini yeniden tesis etmeye bu kadar yaklaştığı bir dönemde, akıl ve vicdan sahibi hiçbir gücün, terör örgütleriyle iş tutmaya devam edeceğini düşünmüyoruz.”
YAKIN GELECEK
Yakın geleceğe dair söylenebilecekleri beş noktaya dikkat çekmek istiyorum.
Bir: Türkiye’nin kuşkusuz büyük emeği olan Suriye Milli Ordusu, yakın gelecekte ortaya çıkacak olan Suriye ordusunun omurgasını oluşturacak. Bunun getireceği en büyük avantaj, Suriye’nin bütünlüğüne katkısı olacak.
İki: Tam da bu nedenle, önümüzdeki dönemde silahların teslim edilmesine dair süreçler hızlanacak. Nitekim bireysel anlamda silahlar toplanmaya başlandı bile. Bunun geleceğe dair öneminin yanı sıra, mevcut durumda güvenliğin sağlanmasıyla bağını kurmak mümkün.
Üç: Geçici hükümetin almaya başladığı kararlar, ilk günden itibaren dikkat çeken “siyasi akıl” ve dikkatin devam ettiğini gösteriyor. İnsanların hayat tarzına müdahale edilmemesi ve kadınların giyim kuşamlarına karışılmaması yönündeki yaklaşımlar, yeni dönemin kodları arasında önemli bir yere sahip.
Dört: Esad rejiminin, aynı zamanda bir narko-devlet olduğunu, bu durumun ortaya çıkardığı sermaye akışının ve tehditlerin ülkenin geleceğinde mücadele edilmesi gereken en önemli sorunlardan birisi olduğunu da kayda geçelim.
Beş: Milyonlarca insanın temel ihtiyaçlarının giderilmesi ve geleceğe dair umutlarının ayakta tutulması belki de en önemli başlık. Türkiye, bu sürecin mevcut aktörlerin, eski adıyla muhaliflerin organizasyonu ve işbirliğinin yanı sıra; bölgesel ve uluslararası düzeyde aktörleri hızla harekete geçirerek yönetilmesinden yana. Bunun için gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerekse Dışişleri Bakanı Hakan Fidan muazzam bir diplomasi atağı başlatmış durumda.
PROPAGANDA AĞI
Şimdilik özeti şu. Türkiye, halihazırda gerek terör örgütlerine, gerekse binbir çeşit propaganda ağının çalışmasına rağmen adım adım bu ülkenin kaderinde rol oynamaya devam ediyor. Söz konusu propagandanın hem ülkemizi, hem bölgeyi etkileme kapasitesi ne yazık ki hala yüksek.
İletişim Başkanı Fahrettin Altun hoca ve ekibi böyle dönemlerde çok hızlı refleks vermeye ve doğru bilgilendirmeyle karşılık üretmeye hayli hazırlıklı ve tecrübeli. Yine de işlerinin her zamankinden daha zor olduğunu unutmamak; mümkün olduğunca kirli bilgi akışı karşısında onlara destek olmak gerekiyor.