Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nasuhi Güngör Suriye'de işleyen akıl

        Suriye gündemi, kimilerinin sandığı gibi kısa sürede parlayıp sönen bir başlık olmayacak. Çok uzun yıllara dayalı bir stratejik planın sahada adım adım gerçekleşmesi, gerek ülkemizde, gerekse bölgede tüm ezberleri alt üst etti.

        Kim ne kadar uğraşırsa uğraşsın, Türkiye’nin etkinliğini yok saymaya ve üzerini örtmeye yetmiyor. Elbette bunu görebilmekle, önümüzde zorlu bir sürecin olduğunu anlamak birbirine karıştırılmamalı. Yapılacak çok iş var. Özellikle Türkiye kamuoyunda herkesin üzerine düşen sorumluluklar var.

        TÜRKİYE’NİN KENDİ PLANI VAR

        Öncelikle şu cendereden kendimizi çıkaralım. Türkiye, başkalarına ait bir planın parçası değil, uzantısı ya da uygulayıcısı hiç değil. Suriye’de zaten hiç sahip olmadıkları ahlaki üstünlüğü tamamen yitirenler, Ankara’yı hedef tahtasına koyarak bunu örtmenin peşinde.

        Kendi kaderine el koyan Suriye halkının yanında olan Türkiye’yi, ABD-İsrail ekseninde hareket etmekle suçlayanlar, daha düne kadar Esad rejiminin, ordusunun ve bir azınlığın destekçisi olanlar, “terörist” dedikleri gruplarla görüşmek için kırk kapı zorluyorlar.

        Dar gününde yok saydığınızı, var gününde muhatap almak; dün her türlü ayrımcılık ve çıkar uğruna katlettiğiniz insanlara ulaşmaya çalışmak nasıl bir anlayışın ürünü acaba. Rusya’nın kendisinin yılmaz savunucusu olduğunu düşünenler, Ukrayna hattındaki yeni gelişmeler hakkında ne düşünüyor?

        SURİYE HALKININ İRADESİ

        Suriye halkı kendi geleceğini arıyor ve son derece dikkatli adımlar atılıyor. Tekrar ifade edeyim, bunun çok ciddi zorlukları olacak. Kimsenin elinde sihirli bir değnek yok. Ama azim ve kararlılık var, işgalcilerin bıraktığı karanlık mirasın yerine aydınlık bir gelecek kurma gayreti var.

        ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, cuma günü Ankara’ya geliyor. Gündemi sürpriz değil. Önceki gün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, bölgede teröre destek olanlara mesajını gayet açık biçimde verdi. Eşzamanlı olarak Kamışlı operasyonu gerçekleşti ve terör yapılanmasının rejimden kalan silahları taşıyan konvoyu yok edildi.

        Suriye denkleminde mevcut tüm dini, etnik ve mezhebi yapıların, farklı kimliklerin ve toplulukların yer alması gerektiğini Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan defaatle ifade etti. Burada olmazsa olmazımız, gerek ülkemizi, gerekse Suriye’deki barış ve istikrarı tehdit eden terör unsurlarının bu denklemin dışında tutulması. Meşru siyaset ve yeni sürece katılım taleplerine kapı sonuna kadar açık; elinde silah tutana sonuna kadar kapalı.

        TERÖRE KARŞI ORTAK TAVIR

        Geçmişte bir azınlık tarafından yok sayılan geniş kesimlerin, bugün kendi kaderini inşa etmesinin getireceği en önemli sonuçlardan birisi de, ortak gelecek tasavvuruna zarar verecek tüm unsurlara karşı birlikte hareket edilmesi. Bunu Tel Rifat’ta ve Münbiç’te gördük. Teröre karşı hassasiyeti olan sadece Türkiye değil, o bölgede yaşayan Suriyeliler. Zaten “Suriye, Suriyelilerindir” mesajının anlam haritasında bu tablo da yer alıyor.

        Yıllardır kanlı bir rejimin, çatışmaların gölgesinde yaşayan halkın artık bir huzura ihtiyacı var. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadesiyle “Arap, Türkmen, Kürt, Alevi, Sünni, Nusayri, Hristiyan ayırt etmeksizin hiç kimsenin dışlanmadığı, kimsenin hak ve özgürlüklerinin çiğnenmediği, zulme uğramadığı, farklı kimliklerin yan yana sulh içinde yaşadığı bir Suriye” ile bu huzurun sağlanması mümkün.

        Mevcut durumda Suriye’de yeni siyasi süreci şekillendiren aktörlerin sakin ve dikkatli oluşu bile kimi çevreleri çileden çıkarmaya yetiyor. Provokasyon peşinde olanların elleri boş kalıyor. Böyle devam etmesi kuşkusuz çok önemli.

        Bunun için de bu dengelerin şekillendiren aklı doğru anlamak ve görmek gerekiyor.