Dün Şam’da tarihi bir gün yaşandı ve Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı İbrahim Kalın Suriye’nin başkenti Şam’a gitti.
Yıllar yılı özellikle muhalefetin her vesileyle gündeme getirdiği “Emevi Camii'nde namaz” göndermesi ve eleştirisi malum. Hatta ne pahasına olursa olsun Esad rejimi kalsın diyenlerin sloganı haline gelmişti.
İşte dün Şam sokaklarında inanılmaz bir coşku ve kalabalıkla karşılaşan İbrahim Kalın, Emevi Camii’nde namaz kıldı. Dünyaya verilen mesaj sadece bununla da sınırlı kalmadı. MİT Başkanı, HTŞ lideri Colani’nin kullandığı araçta ön koltukta oturdu. Bu iki kare, tam o sıralarda Ankara yolunda olan ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’a ve bölgede hesabı olan herkese verilmiş mesajlar içeriyor elbette.
GERÇEK OYUN KURUCU
Suriye’nin gerçek sahipleri harekete geçtiği andan itibaren, Türkiye’nin süreçteki rolü sürekli kuşku bulutları altında bırakılmak istendi. Kimilerine göre İsrail’in ortağı, kimilerine göre tuzağa düşen ve Suriye’yi bölmek isteyen bir güç olarak suçlandı Ankara.
Herkes, daha doğrusu bölgeye dair hesabı olan her güç merkezi biliyor ki sahadaki gerçek oyun kurucu Türkiye. Üstelik bunu o güne kadar bu ülkeyi gizli-açık işgal edenler, kendi çıkarlarının maşası haline getirenler gibi değil; Suriye halkının meşru taleplerini esas alarak gerçekleştirdi. Devamı da öyle olacak. Meşru bir siyasi sürecin tüm aşamalarında Türkiye, Suriyelilerin yanında olacak. İbrahim Kalın’ı Şam sokaklarında karşılayan sevgi selinin anlamı bu zaten.
Evet, oyun kurucu ve sürecin sağduyuyla devamını sağlayan aktörler arasında özel bir yerimiz var. Herkesin dikkatini çeken, ama birbirinden farklı bahanelerle ifade etmek istemediği gerçek; şu anda sahada Türk devlet aklının tüm gücüyle Suriye halkıyla bütünleştiği.
BLİNKEN’A VERİLEN MESAJ
Kuşkusuz bu tabloda kendi güvenliğimizi tehdit eden yapıların bertaraf edilmesine dair bir planlama da var. Zaten gayet açık görüldüğü gibi o da işliyor. Suriye topraklarında hiçbir terör yapısına izin vermeyeceğini söyleyen Ankara, dün gece ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’a da aynı mesajı verdi.
Amerikan yönetimin Suriye konusunda elinde tuttuğu “DEAŞ tehlikesi” kartı sahibine kararlı biçimde iade edildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan “Suriye’de faaliyet gösteren ve Türkiye için tehdit kaynağı olan, PKK/PYD/YPG ile DEAŞ terör örgütleri başta olmak üzere tüm terörist yapılanmalara karşı Türkiye’nin öncelikle kendi milli güvenliği için önleyici tedbirler alacağını” ifade etti.
Türkiye, bir yandan bu kararlılığını korurken, diğer yandan Suriye’nin hem istikrarlı bir yönetime kavuşması, hem de yeniden kalkınması için gereken süreçleri organize ediyor. Bunun için gerek uluslararası, gerekse bölgesel düzeyde aktörlerin katkısını sağlamak için temaslarda bulunuyor. Katar’la olan işbirliğimizi bu anlamda özel bir yere koymak gerekiyor.
HTŞ’NİN NORMALLEŞME SÜRECİ
Suriye Milli Ordusu’nun ülkenin geleceğindeki hayati önemde rol üstleneceği ortada. HTŞ konusunda ise dün MİT Başkanı üzerinden verilen mesaj gayet açık. Şu anda gerek ABD, gerekse Birleşik Krallık yönetimleri, HTŞ’nin yasaklı statüsünü yeniden değerlendirme arayışında. Kuşkusuz HTŞ’nin de, ülkedeki diğer kurucu aktörlerin de atması gereken çok adım var.
Ancak yeni Suriye’nin kurucu aktörlerini binbir türlü yaftalayan ülkelerin, şimdi onlarla irtibat için sıraya geçmiş olduğu da bir başka hakikat. Önceki gün Avrupa’dan da benzer sinyaller geldi. Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un görüşmesinden sonra şu açıklama yapıldı: “Suriye’de temel insan hakları, etnik ve dini azınlıkların korunması temelinde yeni liderlikle işbirliği yapmak konusunda mutabık kalındı.”
Ankara, sürece dair ilgisinin zeminini diplomatik anlamda da genişletmeyi hedeflerken, dün Şam Büyükelçiliğine “geçici maslahatgüzar” sıfatıyla Burhan Köroğlu’nu atadı. Geçiş süreci açısından önemli bir hamle. Bu arada Katar da Şam’da büyükelçiliğini yeniden açıyor.
PKK/YPG’DEN PEŞ PEŞE AÇIKLAMALAR
Dünün en önemli iki gelişmesini de peş peşe aktaralım.
Terör örgütü PKK/YPG'nin siyasi kılıfı olan Suriye Demokratik Güçleri (SDG), bulundukları bölgelerde Suriye'nin yeni bayrağını kullanacaklarını açıkladı. Bu arada söz konusu yapının sözde komutanı Mazlum Abdi, bir yandan ABD’nin Suriye politikasını eleştirirken, diğer yandan “Türkiye’yle hasım olmadıkları” mesajını vermeye çalışıyor. Şimdi buraya küçük bir not iliştirelim. Bu yaklaşımların, terör örgütünün diğer tarafında, yani Kandil’deki karşılığı da dikkatle takip edilecek bir boyut.
Türkiye kamuoyunda bunlar dikkatle takip edilmese de önemli bir nokta daha var. Suriye Kürtlerinin önemli bir kesimi, terörden uzak ve istikrarlı bir ülkenin kurulmasına sıcak bakabilir. O nedenle YPG/PKK yapısına sadece Araplardan değil, bizzat Kürtlerden gelecek tepkiler de süreçte önemli rol oynayacak.
BAŞARININ ANA DİNAMİKLERİ
Nasıl oluyor da Türkiye bu denli avantaja sahip ve adım adım başarılı bir süreç yönetiyor?
Gayet açık. Öncelikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın güçlü liderliği ve devlet içinde sağladığı birlik. İkincisi Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, özellikle Ortadoğu coğrafyasının hafızası haline gelen tecrübesi. Üçüncüsü, Türkiye’nin bu denli uzun soluklu bir hamle yapabileceğine asla ihtimal vermeyen bölgesel ve küresel rakipleri.