Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nihal Bengisu Karaca Başımıza taş yağsa ancak o zaman teselli olurum
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        19 gün boyunca videolarını izledik. Gülüşünü sevdik. Adı gibi narin duruşunu taşıyan bedenindeki tüm azalar yerli yerinde, aklı karışmamış halde bulunsun, lütfen sadece kaybolmuş olsun, eziyete uğramamış olsun istedik.

        Ama aslında ilk günden beri biliyorduk.

        Belki de bu yüzden hayatımızda ilk kez birinin ‘beden bütünlüğü’ için dua ettik.

        Narin’in ölmüş, daha doğrusu öldürülmüş olabileceğini, evet, ilk günden beri galiba biliyorduk. İçten içe hissediyorduk. Çünkü Kemal Tahir "Kurtlukta düşeni yemek kanundur" derken aslında kurtlar hakkında çekilen bir belgesele metin yazmak için bu cümleyi kurmuyordu. Bu coğrafyayı anlatıyordu. İşin aslı, düşeni yerlerdi. Kız çocuğu olarak doğmak ise, daha doğarken düşmekti.

        Nitekim 19 gün sonra Narin’in cesedine ulaşıldı. Daha önce aranmış olan bölgede, torbanın içinde, elif bası, Kuran-ı Kerim’i ve terlikleriyle beraber. Canı dışında, canlı geçirdiği son saatleri tanımlayan her şey torbadaydı.

        Kısacık hayatı, küçücük bedeni, ağır çeksin de, derenin dibine batsın diye konulmuş taşlar vardı torbada. İnsanlığı ağır çekimde dibe batanlar, içine bir çocuk tıkıştırdıkları çuvalın üzerini de taşlarla örtmüşlerdi. Yağacak taş da mı kalmadı gök yüzünde?

        *

        Narin’in cesedi deforme olmuş, sol bacağı kopmuş. Boynunda lezyonlar…

        Söylenecek tek bir şey var aslında…

        Allah hepimizin belasını versin.

        Çocukları koruyamadığımız için, kurtaramadığımız için, evlatlarını handiyse "Çocuktur ölür" gibi bir ön kabulün kucağına bırakan ebeveynleri yeterince güçlü şekilde izlemediğimiz için, yakalarından tutup sarsmadığımız için. Tehlikenin hep dışarda olduğunu sandığımız için. Ebeveyn olmanın sadece dışarı değil, içeri de bakmayı gerektiğini hala anlayamamış olduğumuz için. Ailenin kutsallığının, ailenin geri kalanına hükmeden aile reisleriyle değil, birbirini kendi gözünden, elinden ve kendi kanından olanlardan bile kollamakla mümkün olacağını hala idrak edemediğimiz için.

        BU SORULAR CEVAPLANACAK MI?

        Soruşturma kapsamında gözaltına alınan sayısı 24 ‘e yükseldi.

        Narin'in annesi Yüksel Güran, babası Arif Güran, iki ağabeyi, üç amcası ve 2 Eylül’de ‘kasten öldürmek'ten tutuklanan köy muhtarı amcası Salim Güran’ın eşi de artık gözaltında. Daha önce serbest bırakılan Narin’in ağabeyi Enes Güran da yeniden gözaltına alındı.

        Kamuoyunun kalbi karardı, yürekler çöktü, zihinlerde ise pek çok cevaplanmamış soru var.

        Bu cinayetin motivasyonu nedir?

        Kim neden küçük bir çocuğun canına kasdetti?

        Herkesin aklında bu var: Narin’i kaçıran kim/kimlerdi ve ne amaçla öldürdü/ler?

        Narin ifşası halinde skandal yaratacak bir şeye mi tanık oldu? Bu yüzden mi birileri, varlığına son vermeye karar verdi?

        Bağlar ilçesine bağlı Tavşantepe köyü ahalisi süreç boyunca neden bu kadar sessizdi? Bu sessizlik "Aman başımız ağrımasın" türü bencillik yüklü bir sessizlik miydi, yoksa bir şeyden mi korkuyorlardı? Korktukları, aynı zamanda muhtar olan Salim Güran mıydı?

        Ceset ortaya çıktıktan sonra kalabalıkta "Yalan konuşmaya devam edin" diyen ve fiziksel müdahale ile susturulan bir kadın var. Yetkililer o kadına ulaştı mı? O kadın ne demek istiyordu?

        Neden bu dosyaya yayın yasağı getirildi? Gazeteciler neden Tavşantepe köyü ahalisi tarafından bile istenmeyen, hoş bakılmayan kişiler gibi muamele gördü? Güran ailesi güçlü bir aile ve bu gücü köyü susturmak için kullandılar mı?

        Daha önce teknolojik aletler ve eğitimli köpeklerle üç kez aranmış olan dere kenarında, ne oldu da son aramada Narin’in cesedi bulundu? Ceset dere yatağına ‘ne zaman’ atıldı? Eğer sonradan atıldıysa, şüpheli S.G tutuklu olduğuna göre asıl sorumlu dışarda ve özgür ya da S.G’nin en az bir suç ortağı var.

        Narin’in ağabeyinin kolundaki ısırık izi hakkında "Narin’e ait değil" denmedi, “Narin’e ait olup olmadığı belirlenemedi” denildi. Ama yine de "izlerin ağabeye ait olmadığı yönünde" haberler yayımlandı. Bu haberlerin resmi açıklama ile teyit edilmemesi ise dikkat çekti. O izin önemli olduğu konusunda yetkililer hemfikir mi? Daha önce gözaltına alınan ağabey E.G bu yüzden mi tekrar gözaltına alındı?

        Bir de gizemli 12 dakika meselesi var.

        Narin'in kaybolduğu günün akşamı en son köyden 16 yaşlarında bir genç jandarma ifadesinde Narin'i köyün içindeki çeşmenin yanında gördüğünü söylüyor. Gördüğü saat 18.40 civarı.Güvenlik kameraları da bu veriyi doğruladı. Narin’in arkadaşlarıyla beraber en son görüldüğü saat 18.47’ydi. Şu an soruşturma kapsamındaki tek tutuklu olan amca Salim Güran’ın ise köyden ayrıldığı saat 18.59.

        Bu iki saat arasındaki 12 dk’da Narin ile amcası arasında ne yaşandığı en önemli konu gibi görünüyor.

        Çünkü amca S.G’nin aracında Narin’in DNA’sı bulundu. S.G ayrıca aynı gün köyden ayrıldıktan bir süre sonra telefonunu uzun bir süre kapatıyor, aile üyeleri ile yaptığı düşünülen bazı yazışmaları silmesi de şüphe çekici.Hakkında benzin istasyonu çalışanı Murat Çınar Çatalca’nın iddialarını içeren bir sosyal medya paylaşımı da günlerce konuşuldu.

        Yargısız infaz dünyanın en kötü muamelesi. Bundan kaçınmak hepimizin boynunun borcu. Evladını kaybeden ailenin tümünün suçlanması, şu an en büyük acıyı yaşayan kişilerin cinayet ithamı ya da suçlaması ile baş etmek zorunda kalması hiç kuşkusuz korkunç bir durum. Ancak maalesef oklar hep ailenin etrafında dönüyor.

        Dahası, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yayımladığı açıklamada, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un ifadelerinde aileye dilenmiş bir başsağlığının olmayışı çok şey anlatıyor.

        Umut ediyorum ki, sorumlular ortaya çıkarılır ve en ağır cezayı alır. Hangi ceza yeterli gelir, hangi matematik formülü bir çocuğu kasten öldürmeye mütenasip cezayı hesaplayabilir, hangi terazinin iki kefesi bu suça uygun bir ceza ile dengelenebilir, elbette bir fikrim var, ama ötesini söylemeyeceğim.