Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Oray Eğin Ayrıcalıklı dünyaya tek gecelik bir kaçış

        Caviar Kaspia at the Mark ★★★

        992 Madison Avenue. New York, N.Y.

        Geçen sene genel seçim öncesiydi, Paris’teydim. AK Partili bir kaynağımla konuşurken laf arasında Paris’te olduğumu söylediğimde Maison du Caviar’a gitmemi önerdi. Mutlaka ama mutlaka denememi birkaç kere vurguladı. “Fırında patatesin içine bile havyar koyup ikram ediyorlar,” dedi. Mücahitler sadece müteahhit olmadı, Ortaköy Meydanı’ndaki kumpiri de çoktan geride bıraktı.

        Haksızlık etmeyeyim, havyar son yıllarda demokratikleşti. Fiyatı hiç olmadığı kadar ucuz. Özellikle balık çiftlikleri yüzünden bir zamanlar mücevher kıymetinde olan balığın en kıymetli ürününe ulaşmak artık daha kolay. Tabii ki beyaz peynir değil, ama insan kırk yılda bir küçük bir teneke alıp kendisini ödüllendirmek istiyorsa, orta sınıf geliriyle bile, çok fazla tereddüt etmesi gerekmez.

        Havyarın hala bir ritüel olarak tüketildiği, bir şaşanın devamı, lüksün sembolü olan yerlerse ayrı bir dünya. Buranın Mekke’si ise AK Partili “dostumun” tavsiye ettiği gibi Maison du Caviar değil, sekizinci arrondissement’daki Caviar Kaspia.

        MODANIN MERKEZİ

        Hesabı başkalarına ödetmeniz gereken, bu sayede doya doya tadını çıkaracağınız ayrıcalıklı bir kulüp gibi bir yer Caviar Kaspia. O zaman daha lezzetli. Zaten yıllardır tanıdığım herkes buraya başkasının bütçesiyle gidiyor. Hep birilerinin davetlileri.

        Hesabı ödeyecek birini buldunuz, bir de masa ayırttınız. O halde kimlerle mi yan yana oturacaksınız? Rihanna ve A$AP, Gigi ve Bella, Jay ve Bey, Ye ve yanındaki çıplak Barbie bebek, tabii ki Naomi ve Carine. Ama 1953’te açılan mekan sadece yeni şöhretlerin yeri değil, büyük usta Saint Laurent da müdavimlerindendi. Vodkanın su gibi aktığı, hesabın birkaç dakika içinde binlerce Euro’ya çıktığı, ama görmek ve görülmek için hayati bir yer.

        Paris’te sürgünde olduğu yıllarda Yalçın Küçük öğrencilerini havyar almaya gönderirmiş. Şaşkınlık içinde tepki veren bu solcu gençlere de “Boşver,” dermiş. “Hepsinden çok bizim hakkımız.” Güneri Cıvaoğlu artık aramızda olmadığına göre burayı gidip deneyecek sadece bir gazeteci tanıyorum. O yüzden de New York’ta açıldığını duyunca kendimi The Mark’a attım.

        Kaspia’nın okyanus ötesi açılımı için The Mark Hotel’den daha uygun bir adres düşünülemezdi. 77 ve Madison’ın köşesinin Kaspia’ya uygun olacağına karar verene Mark’ın sahibi İzak Senbahar. 70’lerin sonunda Türkiye’den ABD’ye okumaya gelen ve zamanla şehrin önemli bir emlak yatırımcısı olan Senbahar’ın oteli New York’un en iyilerinden biri.

        Ama asıl şöhreti Mayıs ayının ilk Pazartesi birkaç blok ötede yapılan Met Gala’dan geliyor. Tasarımcılar ve modeller yılın en önemli moda etkinliği için burada katları kapatıyor, herkesin merak ettiği kostümlerin ilk provaları bu otelin odalarında yapılıyor, siyah dev SUV’ler bu otelin kapısında diziliyor ve konukları galaya götürüyor.

        Moda dünyasının en sevdiği mekanın modanın merkez otelinde açılmış olması uyumlu bir evlilik. New Yorklular da mekanı şimdiden bağrına bastı zaten.

        Lüks olur da Eric Adams olmaz mı? Bu kış moda haftasındaki partide gelip baş köşeye kurulan, Natasha Lyonne’la vodka shot’ları deviren başı Türkler yüzünden belada olan belediye başkanıydı. Paris’te Caviar Kaspia’da bazı geceler sabaha karşı 3:00’e kadar uzuyor, New York’taki de bir kutlama mekanı. Ama büyük ihtimalle Adams’ı Türkiye’de üretilen ahşap panellerin duvarları kapladığı bu şık salonda bir daha görmeyeceğiz.

        Özel günlerde gidilecek yerler vardır; mezuniyet, büyük bir sözleşmenin imzalanması, ya da bazıları için AK Parti’nin seçim kazanması. Caviar Kaspia bu özel günlerin mekanı. New Yorklular belki onun gidişini de burada kutlar.

        FIRINDA PATATES GERÇEKTEN ŞAHESER

        Artık şöhreti dünyaya yayıldığı gibi mönünün star’ı fırında iki kere pişmiş patates. Yanında krema ya da tereyağı, üzerinde de gramajını bütçenize göre seçebildiğiniz havyar. 50 gramlık Osetra biraz abartılıydı doğrusu ama hip-hop yıldızıysanız 80 gram da söyleyebilirsiniz. Göz doyması, böyle bir yerde tatmin olmak da önemli.

        Ama azıcık havyarla bile lüksün dünyasına dalmak mümkün, çünkü patatesin kendisi zaten olağanüstü. İçi kendiliğinden püre kıvamına gelmiş, damakta ipek gibi akıyor. Sedef kaşıkla sindire sindire, havyarı karıştırarak, iyice içine yedirerek, ağır ağır tadıyorsunuz. Büyülü bir karışım.

        Tabanı röşti patatesten oluşan “pizza” bir başka şaheser. Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, evde o kızarıklığa ulaşmak mümkün değil. Her dilimin üzerinde yine krema ve havyar var. Yetmediyse bir de üstünde ‘baeri’ havyarı, altında patates, arada krema ve ton balığının olduğu ‘millefeuille’ mekanın özgün yemeklerinden biri.

        Yine moda dünyasının mutlaka sipariş ettiği bir tabak altında koca bir bilini’yle gelen somon füme. Somon mükemmel kıvamda, altındaki bilini biraz fazla mı kalındı? Belki kişi başı bir tane söylemek doğru değildi çünkü çok doyurucu bir tabak. Neredeyse krep gibi sarıp yemek en doğrusu, ama o zaman da fırında patates ve havyara yer kalmıyor. Kesinlikle paylaşmalık.

        Kaspia’nın bir başka iddialı yemeği de trüflü pizza. Domuzun koklaya koklaya bulduğu tam kıvamındaki trüf mevsiminde olmadığımız için mantar daha masaya gelmeden kendisini belli etmiyordu. Hamurunun çıtırlığı harikaydı ama asıl sürpriz üzerindeki ‘puntarelle’ yeşilliğiydi. Radika ailesinden bu yeşillik Roma mutfağında çok kullanılıyor, ama başkaları çok farkında değil. Pizza’ya çok yakışmıştı.

        BİR DAHAKİ ZİYARET

        Tatlı da havyardandı. Daha doğrusu havyara benzeyen minik çıtır çikolata topları havyar tenekesine benzer bir sunumun içinde geliyor, altına daldığınızda daha da yoğun bir çikolatayla karşılaşıyorsunuz. Caviar Kaspia gece boyunca yeteri kadar vodka içmediyseniz Baba tatlısında da giderayak kafayı bulmanızı garanti altına alıyor: Bizdeki şerbetli Şam Baba, Paris’taki Rum Baba’nın aksine bu Baba vodkalı. Ve şaşırtıcı derecede sert ama çarpıcı.

        Gecenin sonundaki tek problem buraya ne zaman yeniden gelineceğiydi. Hangi özel vesile olabilir? Okuldan mezun olmuyorum, ufukta yeni bir kariyer anlaşması gözükmüyor, hamile değilim ve çocuk beklemiyorum, kimseye sunacağım bir yüzük de yok. Doğum günlerimi artık kutlamıyorum. O zaman hangi özel gün bahanesiyle yeniden Caviar Kaspia’da yiyeceğim o patatesi? Açıkçası en gerçekçi ve yakın tarih ihtimali şimdilik 14 Mayıs 2028 gibi duruyor. Umarım o kadar beklemem.

        Ortam

        Özel günlerde gidilecek ayrıcalıklı bir yer. The Mark’ın iç mimarisi meşhur zaten, Caviar Kaspia da çok şık bir yer. Özellikle aydınlatma tam olması gerektiği gibi, mükemmel. Erken uyumaya alışan New York’ta, Paris’te olduğu gibi sabaha kadar sürecek geceler olacak mı bilmiyorum. Ama New York mekanlarında olmayan bir özelliği var: sohbet edebilmek mümkün. Ortam gürültülü değil, müşteri bir an önce kaçsın diye müzik bangır bangır çalmıyor. Mekanın asaletine uygun olarak giyinip gelmek gerekiyor.

        Servis

        Saat gibi tıkır tıkır işliyor, hiçbir sorun olmadı. Her şeyi aynı anda sipariş verme baskısı da yoktu, yavaş yavaş kendi hızımıza bıraktılar.

        Öne çıkan yemekler

        Makarnalar, yumurtalar, et ve balık gibi birçok ana yemek seçeneği var geniş mönüde. Ama gerek yok. Buraya havyar ve patates yemeye geliniyor. Farklı çeşit havyar servisleri de var ama galiba önden paylaşmalık somon füme, röşti patatesli pizza sonra da birer tane fırın patates ve üzerinde havyar yeter. 30-50-80 gramlık havyar seçenekleri var. 50 gram tabii ki göz doyuruyor ama o kadarına gerek bile yok.

        Fiyat

        Bir anda binlerce dolara çıkabilmek mümkün. Röşti patatesli pizza 95, somon füme 46, havyarlı patates cipsi 45, ‘royal osetra’ havyarlı fırın patateslerse 180-460 dolar arası. Çeşidine göre 540 dolara çıkanı var. 500 gram ‘selection osetra’ havyar servisiyse 3300 dolar. Daha makul fiyatlı brunch ve öğle yemeği mönüleri de var.

        Açık

        Salı-Cuma arası 12:00-23:00 arası, Pazar ve Pazartesi 12:00-22:00 arası açık.

        Rezervasyon

        Resy’den yapmak mümkün. Özel gruplar ve günler için şart.

        Yıldız tablosu

        ★★★

        Yıldızlar sıfırdan dörde kadar. New York Times’dan esinlenilen değerlendirmeye göre sıfır kötü, vasat ya da tatminkar. Bir yıldız iyi, iki yıldız çok iyi, üç yıldız muhteşem, dört yıldız ise olağanüstü.