Abdülhamid'in hanımından Menderes'e: 'Oğlum, geçinemiyorum, beni âciz bırakma!'
Munat Bardakçı yazdı
BAŞBAKANLIK Cumhuriyet Arşivleri’nin TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’na gönderdiği 27 Mayıs darbesiyle ilgili binlerce belgenin arasından, tarihimizde eşine ender rastlanacak derecede hüzünlü bir mektup çıktı.
Mektup, Osmanlı hükümdarı İkinci Abdülhamid’in hanımı olan ve 1961’de vefat eden Müşfika Kadınefendi, yahut cumhuriyet dönemindeki ismi ile Müşfika Kayasoy tarafından 26 Ekim 1954’te zamanın Başbakanı Adnan Menderes’e yazılmıştı.
‘TARİHİN EMANETÇİSİYİM’
Sultan Abdülhamid’in hanımı, mektubunda örtülü ödenekten kendisine her ay 200 lira verildiğini, tek gelirinin bu olduğunu ama artık geçinemediğini söylüyor; “Ben merhametli milletimize tarihin emaneti gibiyim. Devletten ve milletten başka dayanağım yoktur. Âciz bir şekilde yaşamama rıza göstermeyin” diyor ve 200 liralık aylığına zam yapılmasını rica ediyordu.
Çektiği sıkıntıyı son derece açık bir şekilde ifade eden Müşfika Kadınefendi, mektubunu Başbakan Adnan Menderes’e hitaben “Oğlum... Hâlimi arzettim. ...Sevgi ve dualarla gözlerinizden öperim” sözleriyle bitiriyordu.
‘MİLLETİMİ TERKETMEDİM’
Kadınefendi’nin mektubunun altına elyazısı ile yazılmış olan “Sayın Müsteşar’a (yani, Adnan Menderes’in Başbakanlık Müsteşarı Ahmet Salih Korur’a) arzedildi. Ayda 50 lira olmak üzere üç ayda 150 lira ilâveyi tensip buyurmuşlardır. 4 Aralık 1954” şeklindeki nottan, Osmanlı Devleti’nin “sabık imparatoriçesine” ayda 50 lira zam yapıldığı anlaşılıyor.
İşte, bir zamanlar sadece Türkiye’nin değil, dünyanın en güçlü ve en zengin devlet başkanı olan Sultan İkinci Abdülhamid’in hanımının Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na yazdığı mektup:
“Sayın Başvekil, Ben, Osmanlı hanedanının son hükümdarlarından II. Abdülhamid’in dördüncü zevcesiyim. O devrin ebediyen kapandığına kail (razı olmuş) bulunmaktayım. Devir kapanırken, mezkûr hanedana mensup olanlar hasbelicap (durumun gereği olarak) memleketi terketmek mecburiyetinde kaldılar. Ben, ol bâbdaki (o konudaki) kanunun bahşettiği müsaadelerden bilistifade (istifade ederek) şefik milletimin âgûşuna (merhametli milletimin kucağına) sığınarak sevgili milletimi terketmeyip daimî surette onun sâye-i himayesinde (himayesi altında) kaldım.
Yedi yüz senelik bir devrin yegâne yadigârı olan bendeniz sayın vekâletinizin mestûresinden (örtülü ödeneğinden) lûtfettiği 200 liradan başka bir gelirim yoktur. Bu tahsisatla mahmûl (yüklenmiş) bulunduğun tarihin şerefini vikaye ederek (koruyarak) yaşayabilmek için cemiyette yaşayan bir insanın bütün ihtiyaçlarını terkederek senelerden beri tamamen münzevî bir halde devlet ve millete duâhan olarak (dua ederek) yaşıyorum. Lâkin son günlerde zarûrî ihtiyaçlar karşısında lütuf buyurulan 200 lira ile böyle bir hayatı idame ettirmeğe (devam ettirmeye) kâfi gelememektedir. Millet ve devletten başka istinâdgâhım (dayanağım) yoktur.
Tarihin şefîk (merhametli) milletimize vedia (emanet) olarak bıraktığı 85 yaşındaki bir insanın asîl milletimiz ortasında zebûn (âciz) olarak yaşamasına necîp milletimizin rıza göstereceğine asla ihtimal veremem. Onun için:
Oğlum... Hâlimi arzettim. Yeniden milletin âgûşuna dehâlet ediyorum (kucağına sığınıyorum). Milletimin hakikî mümessilleri olan sizlere müracaat ediyorum. Mümkünse verilen tahsisata bir miktar daha ilâvesine delâletlerinizi rica ederken sevgi ve dualarla gözlerinizden öperim.
Müşfika Kayasoy Beşiktaş, Serencebey Yokuşu No: 53 İstanbul”
200 liralık aylığı İnönü bağlattı, Menderes buna 50 lira zam yaptı
ABAZA asilzadelerinden Şehid Mahmud Bey’in kızı ve Sultan İkinci Abdülhamid’in dördüncü hanımı olan Müşfika Kadınefendi, 1867’de Hopa’da dünyaya geldi.
Kadınefendi, Sultan Abdülhamid ile 1886’da Yıldız Sarayı’nda evlendi ve 1887’de tek çocuğu olan kızı Ayşe Sultan doğdu. 1909’daki 31 Mart ayaklanmasından sonra tahtından indirilen Abdülhamid ile beraber Selânik’e sürgüne gitti, devrik hükümdarın Beylerbeyi Sarayı’nda gözaltında tutulduğu günlerde de hep yanında bulundu. Abdülhamid, 1918’in 10 Şubat’ında vefat ettiği sırada başucunda “en sevdiği ve en yakın hanımı” olarak bilinen Müşfika Kadınefendi vardı.
Osmanlı Hanedanı 1924’te sürgüne gönderilirken eşleri artık hayatta olmayan padişah ve şehzade hanımlarının Türkiye’de kalmalarına izin verildiği için Müşfika Kadınefendi memleketten ayrılmadı ama tek çocuğu olan kızı Ayşe Sultan, hanedanın diğer mensupları ile beraber sürgüne gitmek zorunda kaldı. Müşfika Kadınefendi, Beşiktaş’ta, Serencebey Yokuşu’nda Hazine’ye ait bir konağın
müştemilâtı olan ahşap eve yerleşti ve sürgündeki kızının yanına gitmesi için yapılan bütün telkinleri “Efendimiz hayatta olsa idi, memleket dışına çıkmamı istemezdi ” diyerek reddetti. Kızını tekrar ancak 28 sene sonra, sürgünün hanedanın kadın mensupları için sona erdiği 1952 yılın da göre bilen Kadın efendi, Ayşe Sultan’ın 1960’ta vefat etmesinden sonra 11 ay yaşadı ve hayattan 16 Temmuz
1961’de ayrıldı. Müşfika Kadın efendi, Serencebey Yokuşu’ndaki ahşap evde geçirdiği 37 yıl boyunca dışarıya sadece birkaç defa çıktı, tek bir gazetecinin “Hiç sokağa çıkmadan evde nasıl vakit geçiriyorsunuz?” şeklindeki tek bir sorusunu kabul etti ve soruya “Namaz kılıyorum, Kur’an okuyorum, efendime dua ediyorum evlâdım” cevabını verdi.
Serencebey yıllarını maddî sıkıntılar içerisinde geçiren Müşfika Kadınefendi, Sultan Abdülhamid’in efsanevî mirasından hükümdarın vârisleri ile beraber hisse alabilmek için 1940’lı senelerde bazı avukatlar vasıtası ile Büyük Millet Meclisi nezdinde girişimlerde bulunmuştu. Meclis, bu konuda hukukî savunma mahiyetinde bir risale de yayınlamış olan Müşfika Kadınefendi ile diğer vârislerin
taleplerini 2 Mayıs 1949’da aldığı 245 sayılı “tefsir kararı” ile reddetmiş ama Cumhurbaşkanı İsmet
İnönü’nün emri ile Kadınefendi’ye örtülü ödenekten 200 lira aylık bağlanmıştı.