Napolyon menfaat uğruna ‘Müslüman oldum, Kur’an okuyorum’ demişti
Napolyon Bonapart 1798'de Mısır'ı işgale kalktığı zaman halkı yanına çekebilmek için bir bildiri yayınlamış ve "Buraya gaspedilmiş haklarınızı iade için geldim. Ben, Allah'a Mısır'ın başında olan Memlükler'den daha fazla inanıyorum. Hazreti Muhammed'e ve hayran olduğum Kur'an-ı Kerim'e büyük hürmet gösteriyorum" demişti
Murat BARDAKÇI / HT GAZETE
Menfaat düşüncesi insana neler yaptırmaz! Napolyon Bonapart’ın bir zamanlar “Müslüman oldum” demesi gibi, dinini değiştirdiği iddiasını bile ortaya attırır.
Bonapart’ın yıldızı, Fransız İhtilali’nden hemen sonra parladı. Yerini sağlamlaştırabilmek için o devirde Osmanlı İmparatorluğu’na ait bulunan Mısır’ın işgali fikrini gündeme getirdi. İşgalden amaç, İngiltere’nin Hindistan yolu üzerindeki kontrolüne son verilmesi ve Mısır gibi zengin ve stratejik bir bölgenin Fransız kontrolü altına girmesiydi.
‘İNANCA HÜRMET EDİN’
Mısır valisi olan Ebubekir Paşa’nın, Fransız işgali karşısında yapacağı pek bir şey yoktu. Mısır, o dönemde resmen Osmanlı toprağı sayılıyordu ama asıl güç zaten ülkeye asırlardan beri hâkim olan Memlükler’in elindeydi.
BEYANNAME YAYINLADI
Napolyon’un karaya çıktıktan sonraki ilk işi, gemide hazırlatmış olduğu Arapça bir beyannameyi halka duyurmak oldu.
Beyannamede şöyle deniyordu:
“Kafkas dağlarından ve Gürcistan’dan getirilmiş olan Memlükler, dünyanın en güzel yerini çoktan beridir zulüm altında tutuyorlar. Fakat her şeye kadir olan Allah artık bu hükümdarlığın son bulmasını emretti.
Ey Mısırlılar! Size, benim buraya dininizi yıkmak için geldiğim söylenecektir. Bu açık bir yalandır, inanmayınız. Zalimlere benim buraya gaspedilmiş haklarınızı iade için geldiğimi, Allah’a Memlükler’den daha fazla inandığımı ve Hazreti Muhammed ile hayranlığımı celbeden Kur’an-ı Kerim’e hürmetkâr olduğumu söyleyiniz. Nerede verimli arazi, kıymetli elbiseler, güzel esirler ve mükemmel evler varsa, hepsi Memlükler’e ait. Eğer Mısır onların çiftliği ise Allah’ın bunu onlara verdiğine dair tapu senetlerini göstersinler. Allah adildir ve merhametlidir. Bundan böyle herkes idareye ortak olacak ve mutlu şekilde yaşayacak.
İNGİLİZLER PERİŞAN ETTİ
Ey şeyhler, imamlar ve diğer önde gelenler! Halka Fransızlar’ın da hakiki Müslüman olduklarını ve Osmanlılar’ın şevketli padişahı ile her zaman dost bulunduklarını söyleyiniz. Amacımız, padişaha asi olan Memlükler’i ezmektir. Bize hemen destek verecek olanlar müsterih bulunsunlar. Fakat Memlükler’e katılacak olanların vay haline!. Onlar için hiçbir selamet yoktur ve dünyadan izleri silinecektir”.
Halkı yanına çeken Napolyon kısa sürede Memlükler’i mağlup etti ve 22 Temmuz’da Kahire’ye girdi. Mısır artık Fransızlar’ın elindeydi. Napolyon, Kahire’de kaldığı sürece sık sık dini törenler yaptırdı ve böylelikle halkın direnişe kalkmamasını sağladı.
Napolyon, Mısırlılar’ı dini propagandayla kandırmıştı ama İngilizler Ebukir limanındaki Fransız donanmasını ani bir baskınla perişan edince işin rengi değişti. Fransızlar’ın anavatanlarıyla irtibatı kesildi. Osmanlılar da bu sırada Fransa’ya karşı silâhlı bir koalisyon kurmuşlardı. Mısır’daki güvenliklerini sağlayabilmek için Suriye’yi de ele geçirmeye çalışan Fransız kuvvetleri ise Akka Kalesi’ni kuşattılar ama büyük kayıplar verdiler. Suriye harekâtı hezimetle sonuçlandı.
Çaresiz kalan Napolyon, takviye birlikler getirmek bahanesiyle idareyi generallerinden Kleber’e devretti ve 22 Ağustos 1799 gecesi birkaç adamıyla beraber Mısır’dan ayrılıp Fransa’ya döndü. Fransızlar’ın Mısır’da hâkimiyetleri ise bir süre daha devam etti ama 1801’de Kahire’den, aynı yılın Ağustos’unda da İskenderiye’den çekilmek zorunda kaldılar. Napolyon Bonapart, İslamiyet’i kullanma teşebbüsünün faydasını çok kısa bir süre görebildi ve Mısır seferi tam bir rezalet oldu.
HATTIN ÜSTADLARI: MEHMET TAHİR EFENDİ
Mahmud Celaleddin Efendi’nin önde gelen öğrencilerindendir. Meşkini tamamladıktan sonra bazı resmi görevler aldı, son görevi sarayda hat hocalığı idi. Sultan Abdülmecid’in yazı hocalığını da o yaptı.
Üsküdar Harem İskelesi Camii ve Galata’daki Arap Camii’nde bazı levhaları vardır. 1845 yılında 47 yaşındayken ölen Tahir Efendi, Eyüp sırtlarında Kırk Merdiven Mezarlığı’na gömüldü. Sülüs ve celi sülüste üstad mertebesinde olan Tahir Efendi’nin, küçük kıt’ada sülüs ve nesih yazısı yok denecek kadar azdır.
SARAYLIK İFTARİYELER: FATİH ZEYTUNESİ
MALZEME;
Kuzu inciği
Soğan, sarmısak
Zeytin
Dibek lâlesi soğanı
Bu yemeğin Fatih Sultan Mehmed’din mutfağından kalmış olduğu rivayet edilir. Kuzu incikler üç gün boyunca soğukta ve sarmısaklı zeytinyağı içerisinde bekletildikten sonra bir bakır tencereye yerleştirilir. Üzerleri çekirdekleri çıkartılmış tuzsuz siyah zeytinle ve “dibek lâlesi” denilen küçük cins soğanla kaplanır, su ilâve edilir ve orta ateşte dağılıncaya kadar kaynatılır. Piştikten sonra suyu süzülür ve etlerin tamamı kızgın sac üzerinde kavrulur ve kavurma sırasında kurumamalarına dikkat edilir.
AZ BİLİNEN MİNYATÜRLER
Hazreti Yusuf, kervancıların sarkıttığı kovanın içerisine girerken Cebrail ipi sağlamlaştırıyor.