Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık Genel Sağlık Diyabet ve tansiyon hastalarının yüzde 60’ında böbrek yetmezliği var, Ceyda ERENOĞLU, kontrolsüz ilaç, böbrek hastalığı, böbrek yetmezliği, hemodiyaliz, böbrek taşı tedavisi, böbrek nakli, Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk,Türk Böbrek Vakfı Mütevelli Üy | Sağlık Haberleri

        Ceyda ERENOĞLU / HT GAZETE

        “Diyet tuz” zararsızdır inanışıyla aşırı tüketmek tehlikeli sonuçlar doğuruyor...

        CREDIT çalışmasına göre ülkemizde 13 milyon böbrek hastası risk altında bulunuyor. Araştırma sonucu, hastaların 100 bininin diyalize ihtiyacı olduğunu ve düzenli nefroloji kontrolünden geçmeleri gerektiğini gösteriyor. Böbrek hastalığının yanında diyabet ve tansiyon gibi hastalıkları bulunanların daha dikkatli olmaları gerekiyor.

        Özellikle yüksek tansiyonu olanların fazla tuzlu yiyeceklerle beslenmeleri kontrolsüz tansiyona yol açarak felç, körlük, kalp krizi ve böbrek yetmezliği gibi sonuçlar doğurabiliyor. Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk ve Türk Böbrek Vakfı Mütevelli Üyesi Yrd. Doç. Dr. Bilal Görçin, “Bu durumdan korunmak için düzenli ilaç kullanımı, böbrek sağlığının aralıklı kontrolü, bol su içilmesi ve beslenmede tuz miktarına dikkat edilmesi gibi önlemler gerekiyor” diyor.

        BÖBREK FONKSİYONLARININ YÜZDE 90’INI KAYBEDENLER HEMODİYALİZE GİRİYOR

        Böbrek fonksiyonlarının yüzde 90’ını kaybeden hastalara hemodiyaliz işlemi ya da böbrek nakli yapılıyor. Hemodiyaliz; haftada 3 gün ve 4 saat boyunca hasta kanını temizleme işlemi olarak tanımlanıyor. Bu uygulamada hastaların yaşam kalitelerini etkileyen en önemli sorunun kandaki kalsiyum, fosfor ve D vitamini değerleri olduğu belirtiliyor. Bu minerallere bağlı kemik deformiteleri hastalarda sık görülüyor. Sorunu ortadan kaldırmak amacıyla son 10 yıldır yapılan ilaç çalışmalarının kemik ve damarlarda kalsiyum fosfor çöküşünü belli oranda engellemesi “umut verici” olarak değerlendiriliyor.

        Böbrek yetmezliği olan hastaların çoğunda anemi (kansızlık) görülüyor. Anemi tedavisinde kullanılan “eritropoetin” hormonunun kronik böbrek yetmezliği tedavisinde de kullanılıyor olması, uzmanlar tarafından devrim olarak nitelendiriliyor. İğne şeklinde uygulanan bu hormon sayesinde hastalara yapılan kan transferinin önüne geçiliyor ve bu sayede kanla bulaşan hastalıklar önlenmiş oluyor. Ayrıca böbrek naklinden sonra yeni böbreğin reddine yol açan bağışıklık maddelerinin de geçişi olmadığı için nakillerin başarı oranı yükseliyor. Eritropoetin hormon tedavisinin bir diğer olumlu yanı ise hastaların iştahını düzelterek eski sağlıklarına kavuşmalarına yardım etmesi olarak görülüyor. Bu tedavinin 15 gün veya ayda bir yapılan formlarının olması, günümüzde eskiye oranla çok daha az sayıda iğneyle tedavi anlamına geliyor.

        EN RİSKLİ GRUP ŞEKER VE TANSİYON HASTALARI

        Şeker ve tansiyon yüksekliği olan hastaların yüzde 60’ında böbrek yetmezliği geliştiği için diyaliz veya böbrek nakline ihtiyaç duyuluyor. Kişide bu iki sağlık sorununun bir arada bulunması durumunda şeker ve tansiyonun çok iyi kontrol edilmesi, dikkatli ilaç kullanılması ve düzenli muayene yapılması öneriliyor. İyi bir tedavi planı ile ömür boyu tedavi gerektiren böbrek yetmezliğinden korunmak mümkün oluyor. Hastalığa kontrolsüz ve düzensiz yaklaşımda bulunulması ise erken yaşta böbrek yetmezliğine yol açabiliyor.

        DİYET TUZLARA ALDANMAYIN

        Sadece tansiyon ve şeker hastalığı bulunanların değil, sağlık durumu iyi olan kişilerin de gelecekte sorun yaşamamak adına böbrek sağlıklarına dikkat etmeleri gerekiyor. Uzmanlar; yemekleri mümkün olduğunca tuzsuz yapmayı, salatayı tuz yerine limon ve baharatla tatlandırmayı, tuz oranı yüksek yiyeceklerden (turşu, salamura, dondurulmuş gıdalar, tuzlu kuruyemişler) kaçınmayı ve soda sirke gibi sodyum oranı yüksek ürünleri kullanmamayı tavsiye ediyor. “Diyet tuz” olarak satılan ürünlerin içeriğinde de sodyum bulunduğu için kullanılan miktara dikkat etmek gerekiyor. Bu nedenle tuzsuz diyet yapan kişilerin her tür tuzdan uzak durmaları öneriliyor.

        EVDE DİYALİZ RAHATLIĞI

        Diyalizdekullanılan sıvılar, setler, temizleme zarları ve diyaliz makineleri gün geçtikçe geliştiriliyor. Ancak diyaliz süresi ve sıklığının azaltılması konusunda henüz bir yenilik olmadığı belirtiliyor. Bu aşamada diyaliz hastalarına kolaylık sağlayan en iyi yolun “ev hemodiyalizi” olduğuna dikkat çekiliyor. Bu uygulamayla hastanın kendi kendisine diyaliz yapması mümkün hale geliyor. Bu hastaların kendisi veya yakınına diyaliz makinesi eğitimi veriliyor ve diyaliz sisteminin kurulumu hastanın evinde gerçekleştiriliyor.

        BÖBREK TAŞI YOK ETMEDE GÜNCEL TEDAVİLER

        Günümüzde böbrek taşları tedavisine yaklaşım, minimum doku kaybını sağlayarak taşı vücuttan çıkarma esasına dayanıyor. Bu amaçla taş kırma (ESVL), laparoskopik böbrek veya idrar yollarındaki taşların kırılması veya alınması gibi yöntemler kullanılıyor. Her tür böbrek ameliyatı (böbrek tümörü, böbrek nakli, taş kırma, böbreğin bir kısmının veya tamamının alınması) endoskopik yöntemlerle yapılıyor. Hatta bu sayede iki böbreğine de müdahale edilmesi gereken bazı diyaliz hastalarına göbek deliğinden girişim yapılarak aynı seansta tüm işlemlerin gerçekleştirilmesi mümkün oluyor. Operasyon sonrası hastanın yalnızca bir gün sonra taburcu edilmesi ise avantaj olarak görülüyor.

        Böbrek fonksiyonlarının yüzde 90’ını kaybeden hastalara hemodiyaliz işlemi ya da böbrek nakli yapılıyor.

        AŞI

        Böbrek yetmezliği hastalarının her türlü aşıyı yaptırmalarında sağlığa zararlı bir durum bulunmuyor.

        İDRAR SÖKTÜRÜCÜ

        Uzun süre yüksek doz idrar söktürücü kullanımı aşırı tuz kaybına yol açarak halsizlik, bitkinlik, bulantı, kusma ve bilinç bulanıklığı yapabiliyor.

        HEMODİYALİZ

        Hemodiyaliz; haftada 3 gün ve 4 saat boyunca hasta kanını temizleme işlemi olarak tanımlanıyor.

        Aynı seansta ikili nakil mümkün

        Böbrek nakillerinde ‘marjinal donör’ adı verilen bir verici grubu bulunuyor. 10 yıl önce böbrek naklinde verici sınıfına giremeyen ileri yaştaki bireyler, bazı hafif hastalığı olan kişiler ve tümörlü hastalar günümüzde marjinal donör olarak kullanılıyor. Ayrıca tıp tekniklerinin gelişmesi sayesinde ülkemizde aynı seansta böbrek pankreas veya karaciğer böbrek nakillerinin de karşılıklı olarak başarıyla gerçekleştirilebildiği belirtiliyor.

        Kök hücreden böbrek oluşturma

        4-5 yıl önce hayvandan insana böbrek nakli için büyük umutlarla çalışıldığına ancak nakil denemelerinin başarısızlıkla sonuçlandığına dikkat çekiliyor. Ayrıca kök hücreden böbrek oluşturulması konusunda gerçekleştirilen çalışmaların da henüz istenen sonucu vermediği görülüyor.

        BÖBREK SAĞLIĞINIZ İÇİN İHMAL ETMEMENİZ GEREKENLER

        Böbrek taşı oluşumu genetik geçişli bir sorun olduğu için ailesinde böbrek taşı sorunu olanlarda taş oluşma olasılığı yüksek bulunuyor. Bu kişilerin taş oluşumundan korunmak için bol su içmeleri, idrarlarını tutmamaları ve 5-10 yılda bir ultrason yaptırmaları öneriliyor.

        Ailesinde polikistik böbrek hastalığı, işitme kaybı ile giden böbrek yetmezliği ve Ailevi Akdeniz Ateşi hastalığı öyküsü olanların hiçbir sağlık sorunları olmasa bile aralıklı kan, idrar ve ultrasonografi ile böbreklerini kontrol ettirmeleri tavsiye ediliyor.

        Ailesinde tek böbrek, küçük böbrek gibi sorunlu bir durum olan veya böbrek ameliyatı geçirmiş biri bulunan kişilerin böbreklerinin önlem amaçlı kontrolü gerekiyor.

        ORGAN BAĞIŞI YETERLİ DEĞİL

        Gelişmiş ülkelerde yapılan böbrek naklinin yüzde 80-85’i kadavradan, yüzde 10-15’i ise canlı vericilerden gerçekleştiriliyor. Ülkemizde ise bu oranın tam tersine işlediği belirtiliyor Türkiye’de yeterli kadavra organ bağışı yapılmadığı için kadavradan böbrek nakli oranının yüzde 20 civarında olduğuna dikkat çekiliyor.

        Gelişmiş ülkelerde böbrek naklinin yüzde 80 85’i kadavradan, yüzde 10 15’i ise canlı vericilerden gerçekleştiriliyor.

        Türkiye’de yeterli kadavra organ bağışı yapılmadığı için bu oran %20 civarında.

        NAKİL SONRASINDA ÖMÜR BOYU KORTİZON

        Böbrek naklindeki yeni gelişmeler, nakil sonrası vücudun böbreği reddetmemesi için geliştirilen ilaçlar üzerine odaklanıyor. Yeni geliştirilen ilaçlar umut verici olsa da böbrek nakli sonrasında hastaların her durumda ömür boyu kortizon kullanmaları gerekiyor. Bunun yanında nakil sonrası kullanılması gereken ve bağışıklık sistemini baskılayan iki adet ilaç bulunuyor. Bu ilaçlar nedeniyle hastalar enfeksiyon ve tümör gibi tehditlere karşı korumasız hale geliyorlar. Deri, göz, kemik ve mide–bağırsak sistemlerini bile olumsuz etkileyen bu ilaçlara karşı dikkatli olmak gerekiyor.

        KAN UYUMSUZLUĞUNA ÇAPRAZ NAKİL ÇÖZÜMÜ

        Verici ve alıcı arasında nakil yapılabilmesi için öncelikle taraflar arasında kan grubu uyumunun bulunması gerekiyor. Böbrek nakli yaptırmak isteyen eş, akraba, gönüllü ve karşılıksız bağış gibi durumlarda etik kurulun onayının da alınması isteniyor. Sonrasında kan grubu uyumu olan taraflar arasında doku grubu uyumu aranmaksızın böbrek nakli gerçekleştiriliyor. Yapılan nakillerin doku uyumu bulunan gruplarda daha başarılı olduğu görülüyor. Son yıllarda eş veya akraba vericilerin arasında kan grubu uyumsuzluğunun bulunması halinde başvurulan çapraz nakiller de hastalara umut veriyor. Bu durumda vericiden kan grubu uyuşan iki aile bireyi alınıyor ve birinin böbreği diğerine, diğerinin böbreği de hastaya naklediliyor.

        BÖBREK HASTALARI KUVVETLİ AĞRI KESİCİLERE KARŞI DİKKATLİ OLMALI!

        Şeker ve tansiyon hastalarının birçoğunda kullandıkları ilaçların böbrek sağlıklarını bozacağı yönünde hatalı bir algı bulunuyor. Ancak böbrek sağlığını asıl etkileyenin ilaçlar değil şeker ve tansiyon hastalığının seyri olduğu belirtiliyor. Bu nedenle şeker ve tansiyon ilaçlarının düzenli kullanılması öneriliyor.

        Uzun süre etkili şeker ilaçlarının böbrek hastalarında kullanılamayacağı da karşımıza hatalı bir inanış olarak çıkıyor. İnanışın tersine böbrek rahatsızlığı bulunan şeker hastaları, ensülin ve diğer ilaçlarını kullanabiliyor. Bu noktada, böbrek fonksiyonları bozulmuş olan hastalarda şeker düşürme amaçlı ilaçların etkisinin daha fazla olacağı ve bu nedenle ciddi şeker düşüklüğü görülebileceği gerçeğinin unutulmaması gerekiyor.

        Bazı tansiyon ilaçlarının (ACE inhibitörleri ve ARB grubu) kullanımı böbrek fonksiyonunu gösteren kan tahlillerinde üre ve kreatinin seviyesini artırıyor. Ancak uzun vadede böbrekler ve diğer organlara yönelik yararlı etkileri çok daha fazla olduğu için ilaç kullanımının bırakılmaması gerekiyor.

        Böbrek yetmezliği bulunan ya da şeker ve tansiyon hastalığı olan kişilerin kuvvetli ağrı kesiciler konusunda dikkatli olmaları gerekiyor. Özellikle piyasada yaygın olarak kullanılan romatizma ilaçları bu gruba girdiği için dikkat etmek gerekiyor. Bu kişiler için en güvenilir ağrı kesicilerin ‘parasetamol’ içerikli ilaçlar olduğu belirtiliyor. Ayrıca yine bu tip hastalarda tomografi, MR, koroner anjiyo ve damar anjiyolarında kullanılan boyalar böbreklere geçici zarar verebileceği için bilinçli olunması tavsiye ediliyor.

        Böbrek yetmezliği olup kan sulandırıcı ilaç kullanan hastaların dikkatli olması gerekiyor. Aksi takdirde düşük dozlarda bile bu kişilerde ciddi kanamalar görülebiliyor.

        Trigliserid ve kolesterol seviyesini düşüren ilaç dozlarının böbrek rahatsızlığı olan hastalarda iyi ayarlanması tavsiye ediliyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ