Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık Anne ve Çocuk Çocuk Hastalıkları Tip 1 diyabet kimlerde görülüyor? | Sağlık Haberleri

        Çocuk Endokrinolojisi Kliniğinden Uzm. Dr. Gülsüm Figen Günindi, şeker hastalığının erişkinlerde daha sık görüldüğü için, daha çok erişkinlerin hastalığı olarak bilindiğini, bu nedenle de çocuklarda şeker hastalığı olabileceğinin pek akla gelmediğini belirtti. Günindi "Çocuklarda ve genç erişkinlerde en sık rastlanan diyabet tipi, tip 1 diyabettir. Ancak obezite sıklığındaki artış nedeniyle çocuklarda tip 2 diyabet riski de artmaktadır" dedi.

        DAHA ÇOK ÇOCUKLARDA VE GENÇLERDE GÖRÜLÜYOR

        Tip 1 diyabetin, 6 aydan sonra görülen bir diyabet türü olduğunu söyleyen Dr. Günindi "Çoğunlukla 'otoimmün' (bağışıklık sistemi hücrelerinin pankreasın insülin üreten beta hücrelerini zedelemesine bağlı) bir hastalık. Daha çok çocuklarda ve gençlerde görülüyor ve 2-4, 6-8 ve 10-12 yaşlarında olmak üzere üç dönemde pik yaptığı gözleniyor" diye konuştu.

        Uzm. Dr. Gülsüm Figen Günindi şöyle devam etti: "Pankreastaki insülin üreten hücreler zedelendiğinden çocuklar yaşam boyu insüline bağımlı yaşamak zorunda kalıyorlar. İnsülin olmayınca besinlerle alınan şeker hücrelerin içine giremez ve enerji kaynağı olarak kullanılamaz. Fazla şekeri atmak için sık ve bol idrar çıkarma başlar. Sıvı kaybı nedeni ile sürekli susama hissi, ağız kuruluğu, çok su içme, sık sık ve bol miktarda idrara çıkarma, geceleri birkaç kez uykudan uyanıp idrar yapma, yatağını ıslatma ve sık yemek yemeye rağmen kilo kaybı gibi bulgular ortaya çıkar. Bu belirtiler genellikle bir aydan kısa sürelidir. Fark edilmediği veya zamanında tanı konmadığı durumda bulantı, kusma, ağızda aseton kokusu, karın ağrısı, dalgınlık, hızlı ve derin solunum, ve ardından diyabetik ketoasidoz denilen koma hali gelişir. Daha nadir olarak kan şekeri yüksekliğine bağlı bulanık görme, inatçı enfeksiyonlar, özellikle bebeklerde düzelmeyen bez bölgesi dermatiti, ergenlik öncesi kızlarda vajinal kandidiyazis, enerji eksikliğine bağlı halsizlik, davranış değişiklikleri gibi belirtiler görülebilir. Diyabetlilerde esas sorun glikoz metabolizması ile ilgili olmakla birlikte, hastalığın seyrinde protein ve yağ metabolizması da bozuluyor ve uzun dönemde kılcal damarların duvarlarında zedelenme olabiliyor."

        "ANNEDE DİYABET VARSA ÇOCUĞUNDA GÖRÜLME İHTİMALİ YÜZDE 3"

        Tip 1 diyabetin çeşitli faktörlere bağlı olarak ortaya çıktığını söyleyen Dr. Günindi "Doğuştan var olan, diyabete yatkınlık sağlayan doku grupları diyabet gelişme riskini artırır. Bizi hastalıklardan koruyan bağışıklık sistemimiz bazı durumlarda insülin salgılayan hücreleri yabancı algılayarak yok edebilir. Bunun dışında diyabete genetik yatkınlığı olan kişilerde virüslere bağlı enfeksiyonlar, gıdalardaki katkı maddeleri, stres, diyabeti başlatan tetikleyici faktör olabilir. Yakın akrabalarında (anne, baba, kardeş, çocuk) Tip 1 Diyabet olan kişilerde diyabet gelişme riski daha fazladır. Babada veya kardeşte tip 1 diyabet varsa, çocukta görülme ihtimali yüzde 6, annede tip 1 diyabet varsa çocuğunda görülme ihtimali yüzde 3 olarak bildirilmektedir" şeklinde konuştu.

        Dr. Günindi şu bilgileri verdi: "Günümüzde çocukluk çağında obezite sıklığı hızla artmakta (ülkemizde son 10 yılda iki kat artmıştır) ve bunun en önemli nedenleri arasında enerji içeriği yoğun besinlerin (abur cubur besinler, şekerli içecekler, fastfood ürünleri, hazır yiyecekler vs.) tüketiminde artma ve hareketsiz yaşam bulunmaktadır. Bütün araştırmalar çocuklarda Tip 2 Diyabet için en önemli risk faktörünün obezite olduğunu göstermektedir. Bu durumda sağlıksız beslenmenin hem obezite, hem de Tip 2 Diyabet için en önemli risk faktörü olduğunu söyleyebiliriz. Bunun dışında inaktivite, ailede Tip 2 Diyabet ve obezite yükü diğer risk faktörleridir."

        DİYABET TANISI

        Uzm. Dr. Gülsüm Figen Günindi "Diyabet tanısı açlık, tokluk veya rastlantısal olarak bakılan kan şekeri düzeyine göre konur. Normal kan şekeri değerleri en az 8 saatlik açlık sonrası 80-100 mg/dl arasında, toklukta (yemekten 2 saat sonra) 140 mg/dl altında olmalıdır. Açlık kan şekeri 126 mg/dl üzerinde veya Oral Glukoz Tolerans Testinin 2. saatinde 200 mg/dl üzerinde olması; bunun dışında çok su içme, çok idrar çıkarma şikayetleri olan kişilerde herhangi bir zamanda ölçülen kan şekerinin 200 mg/dl üzerinde olması diyabet olarak tanımlanır" açıklamasını yaptı.

        İNSÜLİN BAĞIMLILIK YAPMAZ

        Uzm. Dr. Gülsüm Figen Günindi "Tip 1 diyabette insülin eksikliği vardır ve ihtiyaç olan insülinin dışarıdan verilmesi gerekir. Sağlıklı kişilerde açlıkta sürekli olarak aynı düzeyde (bazal) ve yemek sonrası kan şekerinin yükselmesini önlemek için hızlıca ve bol miktarda (bolus) insülin salgısı olmaktadır. Diyabetli kişilerde insülin tedavisi fizyolojik insülin salınımına en uygun şekilde kullanılmaktadır. Ülkemizde rekombinan DNA tekniği ile elde edilen insülin analogları kullanılmaktadır. Sığır ve domuz insülini ile domuzdan elde edilen semisentetik insülin kullanılmamaktadır. İnsülin hayati bir hormondur ve bağımlılık yapmaz" dedi.

        Dr. Günindi açıklamasını şöyle tamamladı: "Tip 1 diyabet kronik bir hastalıktır ve sürekli insülin tedavisi yanında, diyabetik hasta ve ailesinin eğitimi, beslenme planlaması ve egzersiz tedavinin önemli bileşenleridir. Günümüzde diyabet tedavisinde giderek esnek beslenme planlanması tercih edilmektedir. Bu yaklaşımda diyabetlilere sağlıklı beslenme ilkeleri anlatılmakta ve besinlerdeki karbonhidrat miktarını sayarak insülin dozlarını nasıl ayarlayacağı öğretilmektedir. Yani çocuklar, suistimal etmemek koşulu ile dondurma, çikolata gibi besinlere yiyebilmektedirler. Bununla birlikte yalnızca diyabetli çocukların değil hepimizin kan şekerini hızlı yükselten glisemik indeksi yüksek besinlerden uzak durmasında yarar vardır. Bu ilke diyabetliler için daha fazla geçerlidir."

        İHA

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ