Türkiye'de her yıl 4 bin kişi ANEVRiZMA riski altında
İşte anevrizma tedavisinin detayları...
Ceyda ERENOĞLU / HT GAZETE
Anevrizmanın ilaçla tedavisi yok. Bu sorundan kurtulmanın tek yolu cerrahi müdahale. Hastaya aort anevrizması tanısı konulduğunda eğer damarın çapı belirli bir değere ulaşmışsa tedaviye en kısa zamanda başlanması gerekiyor. İşte tedavilerin detayları...
Aort anevrizmaları, hayatı tehlikeye atan ve ani ölüm riski taşıyan hastalıklar olması nedeniyle tedavilerinin doğru ve zamanında yapılması büyük önem taşıyor. Hastaya aort anevrizması tanısı konulduğu anda eğer damarın çapı belirli bir değere ulaşmışsa tedaviye en kısa sürede başlanması gerekiyor. Tedavi planında ise anevrizmanın bulunduğu bölgeye göre farklı tıbbi önlemler alınması gerekiyor.
Anevrizmanın tedavisi ilaçla yapılamadığı için tedavi sadece cerrahi yöntemlerle gerçekleştiriliyor. Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selim İsbir, “Burada hastalıklı olan bölgenin yani anevrizmanın devre dışı bırakılması ya da değiştirilmesi gerekir” diyor. Müdahale esnasında stent greft veya suni damarlar kullanılıyor.
ANEVRİZMA TEŞHİS YÖNTEMLERİ
Anevrizmaların tanısı anevrizmanın bulunduğu yere göre radyolojik yöntemlerle konuluyor. Buna göre örneğin karın bölgesinde bulunan anevrizmalarda ‘ultrasonografi’ sayesinde teşhis yapılabiliyor. Diğer bölgelerde ise kesin tanıya ‘tomografik anjiyo’ yöntemiyle ulaşılıyor. Aort anevrizmasının birkaç farklı alt tipi bulunmakla birlikte en sık görülen türünün karın bölgesinde gerçekleşen ‘abdominal aort anevrizmaları’ olduğu belirtiliyor.
Özellikle sigara bağımlılığı olan, 60 yaş üstündeki hipertansiyonlu erkeklerde bu hastalığın daha sık görülmesi dikkat çekiyor. Prof. Dr. İsbir, “Ülkemizdeki nüfus yapısı dikkate alındığında yılda yaklaşık 3000-4000 kişinin karın bölgesi anevrizma hastası olma riski vardır” diye konuşuyor. Kişilerde sadece karın bölgesinde değil, diğer bölgelerde de buna yakın oranda yeni anevrizma hastası olma riski bulunuyor.
1-2 GÜN İÇİNDE TABURCU OLUNABİLİYOR
Teknolojik gelişmeler sayesinde son yıllarda hastalığın tedavisinde büyük aşamalar kaydedildiğine dikkat çekiliyor. Prof. Dr. İsbir, “Eskiden oldukça büyük kesilerle karın bölgesi açılarak hastalıklı bölge çıkarılır ve oraya suni bir damar dikilirdi. Günümüzde bu yöntem yerini ‘endovasküler tamir’ yöntemine bıraktı” diyor. Bu yöntem, kasık bölgesinden yapılan ufak kesilerle damar içerisine yerleştirilen bir stent ile gerçekleştiriliyor. Endovasküler tamir metodunun anevrizma tedavisinde hastaya büyük rahatlık sağladığı belirtiliyor. Bu sayede hastalar 1-2 gün içerisinde hastaneden taburcu olabiliyor ve sonrasında yaklaşık 1 hafta içerisinde normal yaşamlarına geri dönebiliyor.
ESKİ YÖNTEMDEN FARKLARI
Endovasküler tamir tedavisinde kan kullanımı ve enfeksiyon oranlarının açık cerrahi yöntemiyle karşılaştırıldığında yok denecek kadar az olması olumlu bir özellik olarak değerlendiriliyor. Eskiden uygulanan açık cerrahi ameliyatlarında hastaların önce 1-2 gün yoğun bakım ünitesinde sonra ise 5-7 gün hastanede kaldıkları belirtiliyor.
Prof. Dr. İsbir, “Eski yöntemde hastaların normal hayatlarına dönmeleri, her şeyin yolunda gitmesi durumunda ancak 1-1.5 ay içerisinde mümkün olabiliyordu” diyor ve ekliyor: “Endovasküler yöntem her abdominal aort anevrizması hastası için uygun olmayabileceğinden bazı hastaların eski yöntemle tedavi edilmesi gerekebilir.”
Kalp sağlığınız için 7 temel öneri
1) EGZERSİZ
Günde en az 30 dakika ve haftada en az 5 gün olmak üzere düzenli spor yaparak yaşam süresinin uzatılabileceği belirtiliyor. Egzersiz sayesinde kolesterol yüksekliği, diyabet ve hipertansiyon gibi rahatsızlıkların da kontrol altında tutulabileceğine dikkat çekiliyor. Uzmanlar, en basit ve kolaylıkla gerçekleştirilecek sporların başında yürüyüşün olduğunu söylüyor ve tempolu yürüyüşü tavsiye ediyor.
2) KOLESTEROL
Kolesterol, vücut için gerekli olan yapıların üretiminde rol alan bir madde olarak gösteriliyor. İyi (HDL) ve kötü (LDL) kolesterol olarak adlandırılan 2 tipi bulunuyor. Kandaki kötü kolesterol miktarının artması durumunda atardamar içi kireçlenmeler, kan taşınmasında sorunlar, kalp krizi ve felç gibi riskler görülebiliyor. Genel olarak total kolesterol düzeyinin 200 mg/dl ve kötü kolesterol düzeyinin 130 mg/dl üzerinde olması, iyi kolesterol düzeyinin ise 35 mg/dl altında bulunması önlem alınması için bir işaret olarak değerlendiriliyor. Kötü kolesterol düzeyi için alınan gıdalara dikkat etmek en önemli etkenken, iyi kolesterol düzeyini yükseltmek için düzenli egzersiz yapmak gerektiği vurgulanıyor.
3) SAĞLIKLI BESİNLER
Kalp sağlığı için; katı ve kolesterol içeriği düşük yağlar, tuz ve şeker oranı az gıdalar, sebze ve meyve açısından zengin lifli besinlerin tüketilmesi öneriliyor. Ayrıca haftada en az 2 öğün balık tüketmenin de kalp sağlığı açısından yararlı olduğu belirtiliyor.
4) TANSİYON
Normal şartlarda vücuttaki damar yapısının iç yüzeyi kaygan ve pürüzsüz oluyor. Ancak hipertansiyon hastalarının kanındaki yüksek hız ve basınç, damarların iç yüzeylerinde ufak yırtılmalara yol açıyor. Vücut, bu yırtıkları tamir ederken damarın yüzeyinde sertleşme ve kalınlaşmalar oluşuyor. Sonuç olarak damarın içi kayganlığını kaybederek kanın akışı sırasında pıhtılaşıyor ve damar iç yüzeyinin tıkanmasına neden olabiliyor. Bu noktada sağlıklı bir tansiyon değeri için büyük tansiyonun (sistolik) 120 mmHg ve altı, küçük tansiyonun (diyastolik) ise 80 mmHg ve altı olması tavsiye ediliyor.
5) KİLO
Özellikle bel çevresinde yoğun fazlalık olmasının; tansiyon, yüksek kolesterol ve şeker hastalığına davetiye çıkardığı belirtiliyor. Burada vücut ağırlığının boy uzunluğuna oranı ile hesaplanan vücut kitle endeksinin önemine dikkat çekiliyor. Bu oranın 30 ve üzerinde çıkması, çok riskli grupta olunması anlamına geliyor.
6) KAN ŞEKERİ
Günlük hayatta tüketilen birçok gıda vücudumuzun enerji ihtiyacını karşılamak üzere glikoza çevriliyor. Glikoz ise ensülin hormonuyla hücrelere taşınıyor. Ensülinin yetersiz miktarda salgılanması veya ensüline karşı vücutta direnç gelişmesi halinde kandaki şeker miktarı artıyor. Bu tablo özellikle kalp, böbrek ve sinirler üzerinde hasara yol açıyor. Kan şekeri 100 mg/dl’nin üstünde olan kişilerin mutlaka hekime danışmaları gerekiyor.
7) SİGARA ALIŞKANLIĞI
Sigara, kalp ve damar hastalıklarının gelişimindeki risk faktörlerinin başında geliyor. Atardamarlarda tıkanıklıkların ve damar yapısının bozulmasına bağlı anevrizmaların oluşmasına yol açıyor. Kandaki iyi kolesterol miktarında azalmaya yol açtığı için de zararlı olduğu belirtiliyor.