Sebze neden pahalı? Tarladan markete domatesin hikayesi - Son dakika haberler
Habertürk yazarı Kemal Öztürk, sebze fiyatlarındaki artışın izini sürmek için Antalya'ya gitti ve tarladan markete fiyatların nasıl değiştiğini üreticilerden ve komisyonculardan dinleyerek kaleme aldı
Geçen sene Sakarya’daki köyde 50 metre karelik bir toprakta domates ekmeye çalışıyordum. Ektiğim domateslerin üçte ikisi çıkmadı, kalanların da pek hayrı olmadı.
O zaman işin ne kadar zor olduğunu anlamıştım.
Toprağın cinsinden gübreye, sulamadan ilaca, budamadan zararlı böcekle mücadeleye kadar, meğer dünya kadar detayı varmış bu işin.
Bu sene yeniden deyeceğim.
TARLADA 2 TL, MARKETTE 20 TL Mİ GERÇEKTEN?
Bir süredir pahalı sebze tartışmalarında en çok duyduğumuz söz şu oldu: “Tarlada 2 TL, markette 20 TL. Birileri haksız kazanç sağlıyor…”
Şahsen bu kıt bilgimle olayın böyle olmadığını tahmin ediyordum.
Lakin televizyonlar, gazeteler, tarladan, halden domatesi fiyatı çekip, sonra marketlerdeki fiyatlarla karşılaştırınca aradaki fark herkesi inandıracak kadar çarpıcıydı.
Bu yetmezmiş gibi hükümetten, Cumhurbaşkanı’ndan sebze meyve fiyatlarını haksız yere arttıran komisyonculara, halcilere, marketlere veryansın edilince konuyu yerinde görmek farz oldu bana.
Bu yüzden de Türkiye’de örtü altı (sera) sebze üretiminin büyük kısmını karşılayan ve piyasayı belirleyen Antalya’ya gelerek buradan işe koyuldum.
Antalya’da tohum üreticisi, fideci, komisyoncu, tüccar, nakliyeci, halci ve marketlere kadar zincirin tüm halkalarıyla konuşarak yapmaya karar verdim yazı dizisini. Çünkü konu son derece karmaşık ve detaylı.
Fiyatlandırmaların tüm aşamalarını anlamak için domatesi yazıya örnek olarak seçtim, daha çok onun üzerinden anlatacağım konuyu.
TOHUM VE FİDECİDE BAŞLIYOR HİKAYE
Tarım Bakanlığı yetkilileri Türkiye’deki sebze üretiminde kullanılan tohumların % 50’sinin yerli olduğunu söylese de, burada bölgenin en büyük fide üreticisi olan Erdal Kaya, kullandıkları tohumların % 80’inin ithal tohum olduğunu söylüyor.
Türkiye’nin her yerine sebze fidesi yetiştiren Erdal Kaya, modern tesislerini gezdirirken fide ekiminin ne kadar hassas, kritik ve zor bir uğraş olduğunu da anlatıyor bana:
“Yoğun dönemde 250-300 kişinin çalıştığı, birinci sınıf bir fide üretim merkezi burası. 30 dönümlük sera alanlarında üretim yapıyoruz.
Üreticiler ve fide satan şirketler her sene bize hangi fideyi istediğini sipariş eder. Bunların % 80’i ithal tohumdan üretilen fideler oluyor.
Biz bunların tohumlarını dolar olarak alıyoruz ve kısa vadede ödememiz gerekiyor.
2-3 ay civarında tohumdan aşılı fide üretiyoruz. Ancak bunları çok uzun vadeli, bazen bir yıllık vadeyle satmak zorundayız.
Bu bir yıl içinde tüm maliyet girdilerimize yapılan zamlar yüzünden bizim kazancımız eriyip gidiyor.
Geçen yıldan bu yana farklı domates türlerinin tohumlarına yaklaşık % 60 zam geldi.
Bir de diğer maliyet girdilerimizdeki artışa bakın:
Domates fidesi üreticisinin bir yıldaki girdi artışları:
Gübre % 300
Kömür % 300
Sanayi elektiriği %92
İşçilik % 50
Plastik % 300
Bizim tüm girdilerimiz yaklaşık olarak ortalama %150-200 civarında zamlandı bu süre içinde. Ancak biz fidelere bu oranda zam yapamadık. Fide fiyatları bir yıl içinde yaklaşık % 100 arttı.
İnanın kâr etmeyi bırakın, ayakta durmak için çabalıyoruz. Banka kredileriyle ayakta durmaya çalışıyoruz. Ancak ne kadar sürecek bu durum bilmiyoruz.”
Erdal Kaya Demre’de üretilen domatesin fidesini geçen yıl 4 TL'ye satarken, şimdi, 8-8.50 TL civarında üreticiye satıyor.
Video: Hal başkanları konuştu...
DOMATES ÜRETİCİSİ: ZAMLARI TAKİP EDEMİYORUZ
Demre’de neredeyse 40 yıldır seralarda domates üreten İzzet Boztepe, Erdal Kaya’dan fidelerini 8 TL’ye alarak serasına getirdi ve geçen yıl Eylül ayında ekti.
İzzet Kaya da üretici olarak süreci şöyle anlatıyor:
“Seralarımızda fideleri ekmeden önce toprağı hazırlıyoruz. Çapalaması, gübrelenmesi, ilaçlanması, sulanması var. Tüm bunları işçilerimizle yapıyoruz. Sonra fidelerimizi ekiyoruz.
Bunlar için arılar alıyoruz ve sera içindeki döllenmeyi arılar aracılığı ile yapıyoruz.
Tekrar ilaçlama, bakım derken Ocak ayında ilk hasadı yaptık.
Bizim en büyük maliyet girdilerimiz gübre, seramızı ısıttığımız kömür, elektrik, işçilik.
Artık zamları takip edemiyoruz. Ama geçen senden bu yana zamlar %150 ile % 200 arasında neredeyse. Ama biz domatesi toplayıp satarken aynı oranda zam yapamıyoruz.”
KOMİSYONCU: BİZE HAKSIZLIK YAPILIYOR
Üretim yapan çiftçilerin çoğu banka kredisini ödeyemedikleri için kırmızı listeye düşüyor. Bu yüzden de üretim sürecini finanse etmek için başka bir yol deniyorlar.
En çok karıştırılan konulardan biri de burada başlıyor.
“Üretici komisyoncusu” ile “sermaye komisyoncusu”nu birbirinden ayırmak gerek.
Üretici komisyoncusu artık kredi alamayan çitçiye ekim öncesi seralarında kullandığı naylon, demir, gübre vb. girdilerini finanse etmek için önceden para veriyor.
Çiftçi bu parayla üretimi sağlıyor. Sonra domatesi toplayıp hale getiriyor ve kendini finanse eden komisyoncuya teslim ediyor.
Komisyoncu o gün sabah çok erken saatte hale gelen market, tüccar ve alıcılarla pazarlık yaparak bu domatesi satıyor. Sattığı fiyatın içinden kendisi % 8 komisyon keserek tüm parayı bir hafta sonra üreticiye teslim ediyor.
Antalya Demre Hali’nde komisyonculuk yapan Fahri Duran yaptığı işi şöyle anlatıyor:
“Biz aslında üreticiyi finanse ediyoruz. Yıl içinde para lazım olduğunda, başka sorunları olduğunda bunları biz çözüyoruz. Ürün o gün halde-arz talebe göre kaça fiyatlandıysa biz o fiyattan satıyoruz. Fiyatı piyasa belirliyor yani, biz değil.
Sattığımız fiyatın içinden % 8 komisyon kendimize alıyoruz, % 2 stopaj, % 1 Hal rüsumu masraf olarak kesiliyor. Yani toplam satılan üründen % 12.49 kesintisi yapılıyor ve gerisini çiftçiye veriyoruz. Yani 10 TL'ye satılan domates fiyatına dahil bu komisyon.
Burada, 'Komisyoncu fiyatı arttırıyor' lafları son derece yanlış. Zaten kimi kast ettikleri de belli değil. Kast ettikleri bizim gibi üretici komisyoncusuysa durumumuz ortada. Aldığımız komisyon da resmi rakam ve hepsinin vergisini ödüyoruz. Biz çiftçinin üretimini finans edip, malını uygun fiyata satmasını sağlıyoruz.
Sermaye komisyoncularını kast ediyorlarsa, fiyatları arttırıp zengin olana denk gelmedim. Bunlar bilmeden söylenen laflar ve çok yanlış. Bize haksızlık yapılıyor.”
TÜCCAR KİLO BAŞINDA 3 TL FİYATI NEDEN KOYUYOR?
Komisyoncu Fahrettin Duran, o gün piyasada domatesin fiyatı 10 TL’ye oluştuğu için çiftçi İzzet Boztepe’nin ürününü halci/tüccar Sedat Yazıc’ya 10 TL’ye sattı.
Sedat Yazıcı domatesleri benim memleketim Sakarya halindeki müşterisine satacak. Ancak bunun için üreticiden aldığı domatesleri kasalara dizmesi, üzerini kapatması ve düzenlemesi gerek.
“Burada gördüğünüz işçilerimizle aldığımız ürünleri plastik kasalara diziyoruz. Sonra üzerini naylonla kapatıp, lastik iplerle bağlayacağız.
Bu domatese kilo başına 1 TL kasa ücreti, 50 Krş işçilik ve paketleme, 70 Krş da nakliye ücreti koyuyoruz ve Sakarya’ya ya da İstanbul’a gönderiyoruz.”
İSTANBUL'DA DOMATES NEDEN PAHALI SATILIYOR?
Domates Antalya’dan 12.50 TL’ye çıkıp İstanbul haline geliyor. Eğer Bayrampaşa haline gidecekse köprü ve otoban fiyatları da eklenecek buna. Bu da 20 Krş demek.
İstanbul halindeki tüccar 12.50 TL'ye aldığı domatesin üzerine % 8 komisyon ve diğer rüsum giderlerini koyuyor. Bu da yaklaşık 1 TL ediyor.
Böylece domatesin fiyatı 13.50 oldu. Bu fiyattan küçük market, manav ve pazarcılara satılıyor.
Bayrampaşa Hali Dernek Başkanı Numan Dayan sattığı domatesin sonraki aşamasını şöyle anlatıyor:
“Bizden 13.50’ye domatesi alan Nişantaşı’ndaki manav başka bir fiyat, Esenler'deki pazarcı başka bir fiyat, Üsküdar’daki küçük market başka bir fiyat koyar. Çünkü hepsinin maliyet girdileri, müşteri profilleri farklı farklı. Bunun hesaplamasını yapamıyoruz.
Ancak yuvarlak olarak şöyle diyebiliriz, bizden çıkan bir domates ortalama % 30-60 arası kâr konularak tüketiciye satılıyor“.
Son perakendeci pazarcı, market ve manavın yaptığı kâr yüksek gelebilir.
Üsküdar’daki küçük bir marketin sahibi şöyle diyor:
“Halden buraya kadar nakliye, işçilik ücreti ekleniyor. Sonra bu ürünleri ayıkladığımızda % 25 civarında fire çıkıyor. Bunu göz önüne aldığınızda aslında kâr marjımız o kadar yüksek değildir.”
ÜRETİCİDEN TÜKETİCİYE DOMATES % 80-100 ARASINDA ZAMLANIYOR
Son tablo şöyle çıkıyor ortaya:
İstanbul’daki tüketici Demre’de 10 TL’ye satılan domatesi 18-22 TL arasında alıyor. Yani % 80-100 arasında zamlanmış oluyor.
19 Şubat 2022 tarihinde Antalya halinde kalitesine göre en ucuz domates 10 TL en pahalısı 15 TL olarak satıldı.
Bunu üretici sattı. Yani öyle tarlada 2 TL’ye domates bulunmuyor.
Aslında tüketici her gün Antalya hallerinde yayınlanan bu fiyatları internetten görebilir.
MEDYADA GÖSTERİLEN ETİKETLER NEDEN FARKLI?
Buradaki üretici ve hal esnafının en çok şikayet ettiği konulardan biri, medyanın fahiş fiyat göstereceğim diye yaptığı hatalar.
Şöyle hata yapıyor gazeteciler ya da bilinçli olarak yanıltıyor kamuoyunu.
Antalya halinde 5 TL’ye “çıkma domates” de satılıyor, 15 TL’ye salkım domates de. Kameralar 5 TL’lik domatesin etiketini çekiyor. Ancak İstanbul’da 25 TL’ye satılan salkım domatesin fiyatıyla karşılaştırıyor bunu. Sonra da “Tarlada 5 TL, markette 25 TL” diye komisyoncuyu, halciyi, market sahibini zan altında bırakan yayın yapıyor. İşte buna çok kızıyor buradaki insanlar.
FİYATI KİM ARTTIYOR?
Domates üzerinden anlattığım bu süreç, klasik üretim tüketim zincirini kapsıyor. Buna zincir marketler dahil değil. Onların alımları daha farklı.
Buraya kadar konuştuğum herkese şu soruyu sordum: "Peki domatesin fiyatını kim arttırıyor ve fahiş kazanç elde ediyor?" Hiçbiri bu zincirdeki halkaları suçlamadı. İşin doğası gereği bu fiyatlanmanın olduğunu söyledi.
O zaman fiyatı arttıran başka bir unsur mu var?
Yarın da bunu anlatacağım.
YARIN:
Zincir marketler mi fiyatları arttırıyor?
Başka komisyoncular mı devreye giriyor?
Fiyatlar neden arttı, nasıl arttı?