Ağıt
Yılmaz Güney'in 'Seyyit Han'la başlattığı (1968) 'destansı gerçekçilik' türünün yeni bir aşamasını oluşturan bir deneme. Venedik Film Şenliği'nde (1972) ön elemeyi kazanıp 10 film arasına girdi.(...) Göreme'nin doğal dekorlarından western filmlerine benzer biçimde doyumsuz sahneler çıkaran bu incelikli çalışma kaçakçılık üzerine kurulmuş. Ve türün en iyilerinden biri. Güney, saçları eşek tıraşlı, yanık yüzlü ve suskun bir kaçakçı çetesi reisi Çobanoğlu rolüyle yine etkili bir oyun gösterisi sunuyor. Ne var ki sansür gereği kaçakçının değişmeyen yazgısı ölümdür. Yörede Beyaz Donlular adıyla ün yapan Çobanoğlu'nun sonu da bu çizgide gerçekleşir. Yine de Sansür Kurulu, 'Doktor hanımın Yılmaz Güney'in vücundundan kurşunu çıkarırken hep ağızdan söylenen türkü sahnesinin çıkarılması' koşulunu getirir. Oysa filmin en duyarlı sahnelerinden biridir bu.