Dilsiz
Küçük bir çatı katında hayatını yalnız sürdüren Sami maişetini duvar ressamlığı ile sağlamaktadır. Bir gün onu çok seven babaannesinin vefatını ve kendisine bir sandığı miras olarak bıraktığını öğrenir. Sandıkta hat sanatıyla ilgili malzemeler vardır. Sami ilk başta sandıktaki malzemeleri pek umursamaz; hatta bu malzemelerden kurtulmayı bile düşünür. Fakat duvar resmi için gittiği bir kütüphanede tanıştığı Selma, onun için bir dönüm noktası olacaktır. Selma eskiden hat sanatıyla ilgilenmiş, İstanbul hanımefendisi tavırlarıyla dikkat çeken alımlı ve oturaklı bir kadındır. Sami, Selma’nın yönlendirmesiyle hat meşkine adım atar. Bir yandan da hat sanatının hâlihazırdaki durumundan hazzetmeyen, bir süredir öğrenci kabul etmeyen, eski kuşak, yetenekli ve zor bir hattat olan Eşref Efendi tarafından aşka yönlendirilir. Selma ve Eşref Efendi arasında sıkışan Sami için meşk, hafızasıyla yüzleştiği zorlu bir serüvene dönüşecek ve esaslı bir soruyu gündeme getirecektir: Aşk olmadan meşk olmaz mı?