Toplumda öne çıkmış olan isimler nasıl oluyor da dolandırılabiliyor?
Telefonda kendilerini polis ve savcı olarak tanıtan dolandırıcıların hedefi haline gelen ünlü isimlerin listesi gün geçtikçe kabarıyor. Aralarında ünlü kardiyolog Prof. Dr. Canan Karatay, ceza hukukçusu Prof. Dr. Erdener Yurtcan, şarkıcı Ümit Sayın, futbolcu Burak Yılmaz ve son olarak da hukukçu kökenli gazeteci-yazar Taha Akyol'un da bulunduğu birçok tanınmış isim tele dolandırıcıların kurbanı oldu. Toplumun önde gelen kişilerin kandırılması nasıl bir psikolojiye karşılık geliyor. Habertürk'ten Emrah Doğru, bu soruyu konunun uzmanlarına sordu...
Türkiye’de dolandırıcılar hemen her gün pek çok kişiyi pek çok psikolojik hilelerle kandırıp mağdur ediyor. Dolandırıcıların tuzağına sadece sıradan vatandaşlar düşmüyor. Her biri alanında kendini kanıtlamış ünlü akademisyen, sanatçı, sporcular dolandırıcı çetelerinin oyununa kurban gidiyor. Aralarında ünlü kardiyolog Prof. Dr. Canan Karatay, ceza hukukçusu Prof. Dr. Erdener Yurtcan, şarkıcı Ümit Sayın, futbolcu Burak Yılmaz ve son olarak da hukukçu kökenli gazeteci-yazar Taha Akyol'un da bulunduğu birçok tanınmış isim tele-dolandırıcıların hedefi haline geldi...
HEMEN HER GÜN TELEFONUMUZA GELEN SMS'LERE RAĞMEN
Peki sıklıkla telefonlarımızın ekranlarında beliren "Sizleri telefonla arayarak kendilerini polis, asker veya savcı olarak tanıtıp, 'Adınız FETÖ/PDY vb. terör örgütü soruşturmasına karıştı" diyerek sizden para, altın isteyen şahıslara inanmayın. Böyle bir durumda hemen 155 Polis İmdat'ı arayan" gibi net mesajlara rağmen meslek kariyerlerinde zirveye gelmiş bu isimler nasıl olup da kandırılabiliyor?
Habertürk'ten Emrah Doğru konunun uzmanları bilim insanlarıyla konuştu...
PROF. DR. NEVZAT TARHAN (PSİKİYATRİST):
KİŞİ KURTULMA MANTIĞIYLA HAREKET EDİYOR
“Burada Taha Akyol özelinde değerlendirmem yanlış olur ama buradan hareketle genel bir değerlendirme yapabilirim. Bu tarzdaki olaylarda insanlar rasyonel beyinle karar vermiyorlar. Hisseden beyinle karar veriyorlar ve duygular karar mekanizmasını etkiliyor. Yani bakıyoruz o kişi eğitimli, mantıklı kararlar verebilen bir birey ama bu tip olaylarda bazen çeşitli şeyler oluyor ve korku dereye girip insanın karar vermesini olumsuz etkiliyor. Diyelim ki o kişi çok sık tehdit alıyor, bu durumda o kişide artık korku oluşuyor ve güven sorunu yaşıyor tabii örnek veriyorum, şahıs özelinde konuşmuyorum. Dolandırılan insanlarda resmî otoriteye güvenmeme ya da çok güvenme problemi görülür. Kişi kurtulma mantığıyla hareket ettiğinden dolayı, duygusal düşünmez ve istenilen şeyi yapar. Özellikle bu ileri yaşlardaki kişilerde görülür. Sorunla uğraşmaktansa, böyle durumlarda kolay görünen “ver kurtul” mantığına yönelir ve risk almak istemez.
"BU DURUMU HERKES YAŞAYABİLİR"
Genel olarak konuşuyorum; bu tip durumlarda üç defa düşünüyorsak, dokuz defa düşünmemiz, hisseden değil düşünen beynimizle hareket etmemiz gerekiyor. Muhakkak bir bilene danışarak hareket etmemiz gerekiyor. Bu durumu herkes yaşayabilir çünkü herkesin hassas bir noktası var. Bu dolandırma işini yapan insanlar, o hassas noktaları çok iyi araştırdıkları ve bildikleri için de ona göre hareket ediyorlar. Misal veriyorum, o kişiyi çocuğuyla, işiyle, eşiyle, devletiyle tehdit ediyorlar ve o kişi de çok değer verdiği, sevdiği kişi tehlikeye girmesin diye mantıklı düşünemiyor. Sevdiği, değer verdiği şeyi kaybetmekten korkmak burada çok büyük rol oynuyor. Bu herkesin başına gelebilir çünkü herkesin zayıf noktası vardır. Herkesin kendisini analiz etmesi gerek hedefi ne, güçlü ve zayıf yönleri ne, imkanları, fırsatları, tehditleri ne bunları bilmesi gerek. Bunları bilirse daha rasyonel kararlar verebilirler.”
ESRA CEYLAN (PSİKOLOG/DOKTOR): HIZLI KARAR VERİLMEMELİ
“Çok eğitimli olmak ya da tahsilli olmak bu tarz durumlarda etkisiz kalır. Terzi kendi söküğünü dikemez denildiği gibi literatüre sahip olsak bile bilgisini aldığımız bir duruma vakıf olamayıp hatalar yapabiliriz. Ayrıca bu durum sosyal psikolojide güven toplumuyla alakalıdır. Eğer toplumda bu tarz şeylerin olabileceğine dair bir güvensizlik varsa kişide, isterse profesör olsun yanılabiliyor. Güvene dair bir endişe vardır bu tip olaylar da. Yani görüyoruz ki herkes başına böyle bir şeyin gelebileceğini düşünebiliyor. Dolandırıcılık yapan insanlar artık yalan konusunda ustalaştıklarından dolayı o an kişi korkuyla hareket ediyor be hızlı karar vermek zorundaymış gibi hissediyor. Olaya bakıldığında ne kadar basit ve alışılmış bir durum, "buna kim inanır ki?" desek bile görüyoruz ki eğitimlisinden eğitimsizine kadar herkes başına böyle bir şeyin gelebileceğini düşünüyor. Bu durumda insan korkuyla hareket ediyor ve bu nedenle sebep sonuç ilişki kuramayıp mantıklı karar alamıyor. Tüm bireylerde var olan otoriteye boyun eğme isteği de kandırılmamızın bir diğer nedeni denebilir. Bu tarz durum yaşanmaması için tavsiyem hızlı karar vermemeleri ve akil bir insana danışmalarıdır" ifadelerini kullandı.
RUKİYE KARAKÖSE (PSİKOLOG-DOKTOR): İNSANLIK HÂLİ DİYEBİLİRİZ
“Bir insan, “adınız terör suçlamasına karışmış” gibi cidden ürkütücü bir iddia ile karşılaştığında kendini tehdit altında hisseder. Bir tehdit algıladığımızda beynimizin korkudan sorumlu bölgesi refleks olarak aktif olur yani harekete geçer. Bu bölge aktifken de, sağlıklı düşünme, akıl yürütme ve muhakemeden sorumlu beyin bölgemize (ön kortexe) kan gitmez yani bu bölge hakkıyla çalışamaz. Bizler korkutulduğumuz takdirde mantıklı düşünme, muhakeme etme yeteneğimizi geçici olarak kaybediyoruz. O an odaklandığımız şey güvenliğimizi sağlamak oluyor. Bir diğer deyişle bir insanı korkuttuğunuz takdirde o kişinin muhakemesini felce uğratıp istediğiniz şeyi kolayca elde edebilirsiniz. Ayrıca “kısıtlı süreniz var”, “başka kimseyle görüşmeyin” gibi telkinler de vererek sağlıklı düşünmeye engel oluyorlar. Bir anda güvenlik hissi tehdit edilen ve köşeye sıkışmış hisseden insan da bu tuzağa düşebiliyor maalesef. ‘İnsanlık hali’ diye ifade edebiliriz.” dedi.