2022 yılında dış politikada neler bekleniyor? Ukrayna - Rusya savaşı kapıda mı?
2022 yılına damga vuran Rusya-Ukrayna krizi daha sürecek mi, savaş kapıda mı? Avrupa, ABD ve Türkiye'de hangi başlıklar öne çıkacak? Dış politikada neler bekleniyor? Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Aydın ve Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi (EDAM) Direktörü Sinan Ülgen dış politikaya dair 2022 beklentilerini Haberturk.com'a açıkladı.
ABD’deki tarihi kongre baskını ile başlayan 2021 yılı, Taliban’ın Afganistan’a geri dönüşü, Merkel ve Netanyahu’nun vedaları, COVID-19 varyantları ve siyasi gerilimlerle dolu bir yıl olarak devam etti.
Ancak asıl gündem, 2021 yılının sonlarına doğru iyice tırmanan Rusya - Ukrayna krizi oldu. ABD Rusya’nın 2022 yılında Ukrayna’yı işgal etmesini öngördüğü istihbarat raporlarına Rusya ısrarla karşı çıksa da uydu görüntüleri sınırdaki askeri yığınağı gözler önüne serdi. ABD ve Avrupa’nın Ukrayna’ya desteği ile de gerilim iyice tırmandı. Geçtiğimiz haftalarda ABD ile Rusya arasında krizi çözüme kavuşturma konusunda görüşmeler gerçekleşse de beklendiği gibi sonuç çıkmadı.
Peki 2022 yılında bu kriz daha sürecek mi? Avrupa, ABD ve Türkiye’de hangi başlıklar öne çıkacak? Dış politikada neler bekleniyor? Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Aydın ve Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi (EDAM) Direktörü Sinan Ülgen dış politikaya dair 2022 beklentilerini Haberturk.com’a açıkladı.
2022'DE ANA GÜNDEM NE OLACAK?
Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Aydın “Herhalde ülkelerden ziyade maalesef 2022'de de COVID-19 en çok konuşulacak. Muhtemelen yılın ilk yarısı bununla geçecek” diyerek 2022’de de gündemimizin ana maddesinin COVID-19 salgını olacağını ifade ediyor ve aşılar konusunda gelişmiş ve gelişmemiş ülkeler arasındaki eşitsizliklerin de bu sürece etki edeceğini vurguluyor.
Bununla birlikte Aydın Rusya Ukrayna krizinin öne çıkan konulardan biri olacağını belirtiyor. 2022’deki beklentilerin en çok Amerika - Çin rekabetini konuşacağımız yönünde olduğunu ancak 2022 başlar başlamaz Kazakistan olayları ve Rusya-Ukrayna krizi ile bu tahminlerin değiştiğini belirten Aydın “Kazakistan'da biliyorsunuz bir halk hareketi oldu. Bunun belli yansımaları da oldu ve belki bu çerçevede, en azından 2022 ilk çeyreğinde Orta Asya ölçeğinde biraz daha jeopolitik gelişmeler konuşulacak gibi gözüküyor. Tabii daha önemli gelişme Rusya-Ukrayna sınırındaki gerginlik. Daha önemlisi bu kapsamda şimdiden NATO içerisindeki zaafiyetleri de ortaya çıkarmış durumda bu olaylar. O yüzden bence 2022’nin devamında biraz NATO'da konuşulacak. NATO'nun geleceği, NATO içinde neler yaşanıyor onlar da konuşulacak” diyerek 2022 için beklentilerini belirtiyor.
Dış Politika Araştırmalar Merkezi (EDAM) Direktörü Sinan Ülgen, 2022 yılındaki dünya gündemini “bir ölçü ekonomi ile alakalı bir ölçüde güvenlikle alakalı” diyerek yorumluyor. Ekonomi kısmına değinen Ülgen “2022 yılındaki temel hikaye Amerika'nın parasal genişlemeyi ne şekilde sonlandıracağı ve faizleri ne kadar iddialı bir program çerçevesinde artıracağı… Bütün dünya bunu takip ediyor olacak çünkü Amerika'nın özellikle FED’in bu konudaki kararları, dünyadaki finansın yönünü belirleyen kararlar. Dolayısıyla Amerikan ekonomisinin gidişatı keza bununla bağlantılı olarak global enflasyon ekonomi tarafında en dikkatle izlenecek süreçler olacak. Tabiatıyla Türkiye ve Türk ekonomisine de etkileri olacak.” diyerek anlatıyor.
Dış politika konusunda ise Ülgen gündemin ABD-Çin, Rusya-Ukrayna ve İran odaklı olacağını belirtiyor. Ülgen “dış politika açısından baktığımızda burada hem küresel düzeyde daha uzun erimli bir Amerika-Çin rekabetinin bu yıl içerisinde biraz daha soğukta inmesini bekleyebiliriz. Bunun ekonomi tarafına etkileri olacak, teknolojik bir tarafına etkileri olacak, güvenlik tarafına etkileri olacak. Özellikle Tayvan’da Doğu Asya bağlamında. Bu küresel düzeydeki dinamiğin yanı sıra daha bölgesel olarak da ve birtakım risk alanları, krizi alanları var. Bunları şimdiden görmeye başladık bunların başında tabii Rusya-Ukrayna krizi geliyor ama aynı zamanda her ne kadar bugün itibariyle o noktaya gelmemiş olsa da 2022 yılı içerisinde yine Türkiye bakımından da önem taşıyan bir başka kriz alanı da İran. İran'da yürüyen bir nükleer programına ilişkin yürüyen müzakere var. O müzakere de son aşamalarda. Daha doğrusu o müzakerenin de başarılı olmayacağını yakın bir zamanda göreceğiz. Eğer başarılı olursa o zaman yeniden bir diplomatik zemin üzerinde bir mutabakat sağlanmış olacak ve bu tabii en arzu edilen en iyi senaryo. Ama şu anda ihtimal maalesef daha kötü senaryo ağır basıyor. Kötü senaryoda nedir? Bu müzakerelerin başarısız olması. Müzakereler başarısız olursa o zaman, bundan bu ortak eylem planının öncesindeki yıllarda olduğu gibi, İran'a yönelik bir askeri müdahale masaya tekrar gelmiş olacak. İran'a tabii diğer ülkelerin daha sert bir politika uygulaması ve yaptırım uygulaması söz konusu olacak, İran buna tepki verecek ve bizim çok yakın coğrafyamızda ciddi bir istikrarsızlık kaynağı olacak onun için onu yakından takip etmek lazım” diyerek sürecin gidişatını anlatıyor.
OLASI RUSYA- UKRAYNA KRİZİNDE SAVAŞ KAPIDA MI?
Rusya - Ukrayna krizindeki gelişmelere değinen Aydın süreci şöyle anlatıyor: “Burada çok çeşitli analizler var Amerika'dan da çok farklı raporlar geliyor. Aslında sürekli sızdırılan istihbarat raporları var ve bunların hepsi de Rusya'nın bir müdahale hazırlandığına dair. Alarmcı bir duruş var ama diğer taraftan yine Amerika'da bu sefer siyasi kanattan veya Dışişleri kanadından ve biraz da bağımsız araştırmacılar tarafından yapılan raporlarda Rusya'nın daha çok blöf yaptığı, müdahalenin altyapısını, lojistik altyapısını henüz kurmadığı dolayısıyla esas hedefin görüşme olduğuna dair açıklamalar geliyor. Gerçek herhalde bunun ikisinin arasında bir yerde. Putin’in veya Rusya’nın Batı ile Ukrayna üzerinden silahlı bir çatışmaya girmek istediğini düşünmüyorum. Bu Rusya açısından da çok büyük bir tehlike olur. Ama aynı şey Batı için de geçerli. Tehlike olmaktan ziyade onlar kendi içerisinde bölündüğü için, böyle bir olasılık çok gözükmüyor. Burada biraz daha birbirinin gözlerinin içine bakıp, kim daha erken göz kırpacak gibi bir durum var. Meşhur Küba krizi sırasında söylenen ifade var o dönemin ABD ve SSCB başkanının arasında birbirine baktığı, göz kırpmanın kaybettiği gibi durum vardı. Rusya ciddi şekilde bastırıyor ve olayları okuma şekillerine bakarsak Batı içerisinde ve NATO içerisinde bir ayrışma olduğunu görüyor ve bunu da sonuna kadar kullanmayı zorluyor.”
Şu anda dünyanın bir numaralı gündemi olan Rusya-Ukrayna krizi hakkında Ülgen ise, “Rusya-Ukrayna tarafında şu anda yürüyen Amerika ile Rusya arasında müzakereler var ama bu müzakerelerden pek bir netice elde edilemedi, edilmesi de zor açıkçası çünkü Rusya'nın Ukrayna da yapmış olduğu tahkimatı geri almak için öne sürdüğü bir takım şartlar var. Bunlar da özellikle Amerika'ya ve NATO'ya yönelik birtakım şartlar. Bunların kabul edilmesi oldukça güç. Çünkü NATO'nun genişlemesine bir ambargo getiriyor Rusya. “Daha fazla doğuya doğru genişlemeyecektir” taahhüdü istiyor Batı’dan ki özellikle Ukrayna ve Gürcistan. Ama aynı zamanda Finlandiya ve İsveç gibi ülkeler de var. Buna Rusya'nın söyleyeceği bir şey olamaz NATO'nun egemen kararlarıdır. İster girerler ister girmezler. Artı geçmişte NATO’ya üye olan Doğu Avrupa ülkeleri, eski SSCB coğrafyasında diyelim bir kısmı, NATO’nun bir askeri yetenek bulundurmasını istemiyor. Bu gibi şartlar var bu şartları yerine getirmesi son derece zor Batı’nın da. İşte o zaman da daha ihtilaflı bir senaryoyu konuşuyor olacağız. Çünkü bir yandan da Putin açısından baktığımızda ve bu şartlar yerine gelmezse o zaman Ukrayna'da silahlı çatışma riski artacaktır. Aksi takdirde Putin hiçbir şey elde edememiş olacak. Kendi kredibilitesi aslında zarar görecek. Onun için önümüzdeki 3 ay içerisinde dikkatle takip etmemiz gereken, daha bölgesel kriz niteliğinde olan olay bu Ukrayna Rusya olası çatışması ve oradaki istikrarsızlık” diyerek bu krizin önümüzdeki dönemin en çok konuşulacak konu olacağına Aydın gibi bir kez daha dikkat çekiyor.
OLASI SAVAŞ TÜRKİYE’Yİ NASIL ETKİLER?
Peki bu kriz iki ülke ile ilişkileri iyi olan Türkiye’yi nasıl etkiler? Olası bir savaşta Türkiye’nin tavrı ne olur? Prof. Aydın’a göre bunlar “Türkiye'nin durumunun zorluğu kadar zor bir soru.”
Aydın’a göre durumun zorluğunun sebebi Türkiye’nin iki ülke ile de iyi ilişkilerde olması. Aydın muhtemel savaşa ilişkin “Türkiye aslında 2 ülkeden de vazgeçmek istemiyor ve her vazgeçmenin de bedeli yüksek. Rusya'dan vazgeçmenin bedeli şu ana kadar belki son 10 yıldır sürdüren politikanın Türkiye'nin tüm dış politikasının tamamen tersine çevrilmesi anlamına gelecek ve hükümet bunu yapmak istemiyor diye tahmin ediyorum. Ama Ukrayna’dan vazgeçmek de Türkiye'nin uzunca bir süredir sürdürdüğü savunma sanayi projelerinin önemli bir kısmının sekteye uğraması demek. Çünkü Ukrayna burada çok önemli bir noktaya oturmuş durumda. Özellikle bu insansız hava araçları için sağladığı motor parçalar konusunda. Çünkü müttefiklerinden Türkiye artık bunları alamıyor ve Ukrayna bunlar için önemli bir alternatif oluşturmuş durumda. O nedenle Ukrayna'dan da Türkiye pek vazgeçebilir gibi gözükmüyor. O nedenle Türkiye'nin durumu çok kolay değil” diyor.
Ülgen ise Aydın gibi durumun Türkiye için zorluğuna vurgu yaparak durumu “Bu aslında Türkiye’nin çok da istemediği bir senaryo” diyerek tanımlıyor.
Ülgen sürece ilişkin Türkiye’nin durumunu ise şu şekilde açıklıyor: “Türkiye bir NATO ülkesi ve Türkiye’nin dahil olduğu bu ittifakın Ukrayna konusundaki pozisyonu son derece net. Türkiye'nin de pozisyonu farklı değil. Türkiye Rusya'nın Kırım'ı ilhakını tanımadı. Ukrayna'nın Toprak bütünlüğüne saygı gösteriyor. Dolayısıyla bu noktada pozisyonu Avrupa ülkeleri ile birlikte. Ancak aynı zamanda Türkiye ABD ve Avrupa ülkelerinin de Rusya'ya yönelik hayata geçirdiği yaptırımları hayata geçirmedi. Çünkü Türkiye bir yandan da Rusya ile başka alanlarda başta Suriye olmak üzere, aynı zamanda da Dağlık Karabağ gibi bölgelerde ortak bir çalışma yürütüyor. Bir istikrar arayışında Rusya ile beraber o yüzden Türkiye-Rusya ilişkisi bu açıdan çok katmanlı ve birçok boyutu ola ve zor bir ilişkin. Bir yandan da Türkiye-Ukrayna ile gittikçe derinleşen bir askeri işbirliği içinde. Bunun boyutu silahlı insansız hava aracı satmak. Hatta bu SİHA’lara yönelik ortak üretim tesisi kurmak. Bu genel olarak Türkiye'de savunma sanayinin geldiği noktayı da bir anlamda gözler önüne seriyor. Gelişen Türk savunma sanayinin müşterilerinden biri oldu Ukrayna. Şunun altını çizmek lazım, ki bizim EDAM olarak yayımladığımız 2022 raporundan sonra yayınlayacağımız raporda, Türkiye'nin SİHA satış piyasasına dair bir rapor çünkü burada bizim vurgulamak istediğimiz Türkiye artık bir kategori değiştirdi. Bir lig atladı yani 10 yıl öncesinde gördüğümüz silah ithal eden bir ülke olmaktan, silah ihraç eden bir ülke oldu. Dolayısıyla bunun sorumluluğu bilincinde hareket etmesi gerekiyor Türkiye’nin. Bu tip stratejik satışlarda içeride siyasetin siasasının olması lazım yani karar verici bulan bir kurumlar arası işbirliği mekanizması olması lazım. Bu kararı verecek kurumlararası işbirliği mekanizması olması lazım. Bazı ülkelerde bu noktada mesela meclisler devreye giriyor. ABD gibi. Bizde henüz böyle bir de demokratik süreç yok. Dolayısıyla bu da Türkiye'yi uluslararası alanda birtakım eleştirilerin odağına koyuyor. Türkiye’nin buradan bir siyasa üreterek, içerde demokratik meşruiyeti olan bir süreç içerisinde değerlendirip karara bağlanmasının öneminin altını çiziyoruz. Bunu da 2022 yılında Türkiye'nin gündemini olacağının altını çiziyoruz.”
ABD’DE JOE BIDEN’A DESTEĞİN AZALMASI İLE TRUMP RESMEN ADAYLIĞINI AÇIKLAR MI?
Rusya-Ukrayna krizinde başroldeki ülkelerden birisi de şüphesiz ABD. ABD bir yandan bu krizle uğraşırken, diğer yandan da enflasyon, yaklaşan ara seçimler, Trump’ın muhtemeln dönüşü gibi pek çok konu ile uğraşıyor.
Peki 2022 ara seçimleri ABD ve Başkan Joe Biden için ne anlama geliyor? Prof. Aydın “Şu andaki beklentiler büyük ihtimalle Kongre'nin iki kanadında da Cumhuriyetçilerin çoğunluğu alma ihtimali üzerine inşa ediliyor ve analizler ona göre yapılıyor” diyerek sürecin böyle olması durumunda gelişmelerin Biden aleyhine olacağını belirtiyor ve “Eğer bu olursa bu tabii mevcut Başkan Biden’ın daha başkanlığının ilk dönemi ve ikinci yılında hemen Topal Ördek durumuna düşmesi anlamına geliyor. Kongre’de çoğunluğu tamamen kaybetmiş bir başkanın dış politikada eli çok bağlanacaktır. Sıkıntılı bir süreç başlayacaktır” diye ekliyor. Trump’ın adaylığını da beklediğini belirten Aydın Trump’ın esas hedefinin bir sonraki seçimlerde aday olabilmek olduğunu ancak eski başkanın önündeki en büyük engelin de bizzat partisi cumhuriyetçiler olduğunu belirtiyor.
Ülgen ise bu konuda ekonomi faktörünün es geçilmemesi gerektiğini hatırlatıyor. Ülgen “Evet Biden’ın kamuoyu desteği dönemde oldukça düşük gözüküyor ama tabiatıyla daha ara seçimlere vakit var. Orada orada en temel gündem Amerikan ekonomisinin durumu olacak. Gerçekten de Trump 2024 seçimlerinde aday olabilir. Kamuoyu yoklamalarında zaten oldukça önünde gözüküyor ama dediğim gibi Amerika'da seçim sonuçları büyük ölçüde ekonomik performans ile yakından bağlantılı” diyerek sürecinin ana gündeminin ABD ekonomisi olacağına vurgu yapıyor.
MERKEL’İN GİDİŞİ İLE AB’NİN YENİ LİDERİ KİM OLUR?
Merkel’in gidişi ile Avrupa’nın yeni lideri kim olur tartışmalarında ilk akla gelen isim şüphesiz Fransa Cumhurbaşkanı Macron. Ancak bu Macron için kolay olur mu?
Aydın Makron’un çok hevesli olduğunu ve istediğini vurgulayarak “Özellike İngiltere’nin AB’den ayrılmasının ardından Macron hem kendisi için hem Fransa için Avrupa'da bir rol ortaya çıkarılabileceğini düşündü ve bunun için girişimlere de başladı hem NATO konusundaki eleştirileri hem de özellikle Akdeniz ve Doğu Akdeniz konusundaki duruşuyla. Ancak Fransa’da bir seçim var biliyorsunuz yakında onu da izlemek lazım” diyor.
Ülgen de Aydın gibi bu konuda Fransa seçimlerinin önemine dikkat çekiyor. Macron’un cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ikinci tura kalması durumunda Avrupa’daki liderliğinin de zora gireceğini ifade eden Ülgen bu süreci beklemenin daha doğru olduğu görüşünde.
TÜRKİYE’NİN DIŞ POLİTİKA SÜRECİ
Türkiye ise son dönemlerde İsrail, Ermenistan, Mısır, BAE gibi ülkelerle normalleşme konusunda önemli adımlar atıyor. Peki 2022 yılında bu süreçlerin ilerlediğini görür müyüz?
Aydın’a göre 2022 normalleşme adımlarının konuşulacağı bir sene olacak. Aydın’a göre “Türkiye seçime doğru gidiyor artık bu normal zamanında da olsa, erken de yapılma ihtimali bu konuşuluyor. Böyle bir ortamda Türkiye'nin dış politikasında çok yeni şeyler olmasını beklememek gerekiyor her ne kadar bazı uluslararası uzmanlar seçim sürecinde Türkiye'nin bir dış krizi gündeme getirebileceğini endişelerini dile getirse de ben bunu çok fazla görmüyorum, en azından şimdilik. O nedenle açılımlar ve normalleşme süreçleri daha fazla damgasını vuracak diye tahmin ediyorum” diyor. Aydın, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ile belli bir yola girildiği gözükse de İsrail ve Mısır’da şu anda pek bir ilerleme olmadığını da belirtiyor.Ermenisten ilişkilerinde ise belirli kritik konu başlıkları olsa da özel temsilcilerin atanmış olmasının önemli bir adım olduğuna dikkat çekiyor.
EDAM Başkanı Sinan Ülgen ise “2022 yılı bir ölçüde 2021 yılında başlanan bir dış politika revizyonunun devamı olacak” diyor ve Türkiye’nin bu zamanın öncesinde dış politikada oldukça iddialı zaman zaman da çatışmanın taraf olduğu izlenimi veren bir diplomasi sergilediğini ancak yapılan muhasebede bunun Türkiye'nin istediği hedeflere ulaşması bakımından doğru olmadığına karar verildiğini, 2021 yılından itibaren ise farklı bir dış politika görmeye başladığımızı belirtiyor.
BAE ile bu diplomasinin başarısını gördüğümüzü ifade eden Ülgen, İsrail ve Mısır ile BAE kadar somut ilerlemeler olmadığını ancak bunun 2022’deki süreçte değişebileceğini belirtiyor. Ermenistan ile ilişkilerin ise daha güçlü bir Kafkasya politikası bakımından normalleştirilmesi faydalı olacağını vurguluyor.