Ulya Turgut oğlu Ezhel'i anlattı
Günlerdir Ezhel konuşuluyor, duvarlarda onun boy boy grafitileri var, gözaltına alındıktan sonra dinleyici sayısı daha da arttı... Bu süreçte her kafadan bir ses çıkıyor, ona varoş diyen de oldu, züppe diyen de. Ezhel yani Sercan İpekçioğlu aslında kimdir, nasıl biridir ve gözaltına alındığı gün neler oldu, adliye kapısından bir an ayrılmayan annesi Ulya Turgut anlattı...
Ezhel’in yaşadıkları kolay değil... Ancak onu tüm bu yaşananlar sırasında yalnız bırakmayan, beraat kararından sonra “Yaşasın bağımsız rap” diye haykıran annesi Ulya Turgut’tu. Oğlunu anlatmak ve bir anne olarak rap dünyası hakkında algıları kırmak adına konuşmak istedi. Ulya Hanım’ın adliyede, güneşin altında saatlerce beklemekten yorgun, vücudunda güneş yanıkları var ama her şeye rağmen mutlu ve dik duruyor. HT Pazar'dan Ece Ulusum'un haberi...
Kendisi 1975’te kurulan Kültür Bakanlığı Devlet Halk Dansları Topluluğu’nun ilk dansçılarından. Devlet Halk Dansları Topluluğu’nun, Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı ve diğer devlet büyüklerinin konuklarının onuruna verdiği özel temsillerde görev aldı. Ayrıca kendisi terzi, işlediği gelinliklerle Ankara’da çok biliniyor. Sercan’ı tek başına büyütmüş, nereye giderse yanında götürmüş. Başta dansçı olmasını istemiş Sercan’ın ancak o gönlünü rap müziğe kaptırmış. Başta Ulya Hanım’ın da çok hoşuna gitmemiş ama bu işi iyi yaptığını gördükçe desteklemeye ve rap müziğe daha farklı bakmaya başlamış. Oğlu gözaltına alındıktan sonra İpekçioğlu hakkında birçok şey söylendi. Kimi annesini ve onu incitmiş. Şarkılarının ötesindeki Sercan’ı anlatmak üzere Ulya Hanım ile bir araya geldik. Uzun uzun konuştuk.
Geçmiş olsun.
Çok teşekkür ederim, sağ olun.
İlk duyduğunuzda ne yaptınız?
Çok geç bir saatte telefondan aldım haberi. Donakaldım, telefon elimden düştü o şokla. İtidalimi korumaya çalıştım. Üst komşum hemen yanıma indi. Ne yaptığımı bilemedim.
Siz bu süreçte neler yaşadınız, biraz anlatır mısınız?
Bir anne olarak tabii çok zordu. İçimin sızısı hiç geçmedi. İtidalli olmaya çalıştım. Her zaman çocuğumun arkasındayım. Dualarımı eksik etmedim. Sağ olsun herkes aradı. Basının, kamuoyunu yanlış bilgilendirmesinden dolayı ailece rahatsız olduk. Ancak birçok gazeteci de çok ilgilendi ve destek oldu. Sonuçtan çok memnunum. Çok tatlı bir hâkime hanım vardı. Sercan her şeyi tek tek ifade etti, samimiyetle konuştu çocuğum. Haksızlık ortadan kalktı.
Oğlunuzun arkasında bu kadar geniş bir desteğin olması size nasıl hissettiriyor?
Çok sevilen bir çocuk, hep öyleydi. Beni hiç üzmedi. Ona hep şu duayı ettim: İnşallah senin de evlatların senin yüzünü güldürür... Hangi kesimde, meslekte olursa olsun, biri hızla yükselince birilerini rahatsız eder. Belki öyle oldu. Bu büyük bir haksızlık. Her şey ortada. Anlam veremedim doğrusu. Kıskançlık, geriye çekmek gibi düşündüm bunları. Ancak Sercan, çizgisini çok net çeken, duruşu belli olan bir çocuk. “Çocuk” diyorum gerçi o genç bir birey ancak benim gözümde hâlâ bir çocuk. Sevenlerinin olması, kendini doğru ifade etmiş olması beni çok sevindirdi.
Rap müzik yapan kişilerin, ailelerinden kopuk olduğu ve belki de şarkılardan dolayı “varoş” çocuğu olduğu söylenir. Olabildiğinde gerçekleri ele anlatmak isteriz. Siz Ezhel’in yani Sercan’ın çocukluğunu anlatır mısınız?
Bu algının ben de farkındayım. Sercan varoş çocuğu değil ama küçük yaşlardan beri fark ediyorum, insan seven biri. İnsan ayırt etmeyen biri. Sülalemiz öyle, din, dil ve ırk ayrımı yapmayız. Sercan da böyle yetişti, duyguları böyle gelişti. Annemin oturduğu evin üst mahallelerini gördü, yakından izledi. Filtresinden net geçiren bir çocuk. Ressamın bir manzaraya baktığında gördüğü derinliği herkes göremez, bu gibi şeyler sanatçılara has yeteneklerdir. Sercan olumsuzluğa ve haksızlığa tahammül edemez, bunu da hem kendi dilinde hem de rap dilinde çok güzel bir çizgiye oturtuyor. İşte tüm hikâye izlediklerinden, gördüklerinden. Biz birbirimizden kopuk bir aile de değiliz. Sercan beni her gün arar, konserlerden dolayı görüşemediğimiz zaman “Biliyorum farkındayım” der telafi etmeye çalışır. Çok temiz kalplidir oğlum.
‘CLINTON İLE KAHVALTI YAPTIK, FİLLER DE GELDİ’
Çocukluğunu biraz daha anlatır mısınız? Sercan pek girmiyor bu konulara...
Çok efendi bir çocuktu. Annesiyim diye demiyorum, objektif konuşuyorum. Hep söz dinler. Her şeyi merak eden bir çocuktu. Küçükken dili de dönmez, yaşanan olay karşısında gelip hep bana “Nedan? Nedan?” diye sorardı. Benden çikolata falan da istemez, gelip “Bugün hangi kipatı (kitap) getirdin anne?” diye soran dünya tatlısı bir çocuktu. Rahmetli yengesini arkadaşı belledi, dayısını çok sevip saydı. Büyümüş de küçülmüş biri demek istemem ama her şeyi ona yetişkin diliyle anlatmak durumunda kalıyorduk. İnsanlarla sohbet etmeyi çok seviyordu.
Hayal gücü de kuvvetli epey değil mi?
Hem de nasıl! 2.5 yaşlarındayken okuma-yazmayı söktü. Sercan’ın hayali arkadaşları vardı. Kimlerdi biliyor musunuz? Ülkelerin cumhurbaşkanları... Salonun koltuklarından biri Almanya, diğeri Amerika, bir başkası İngiltere, ötekisi de Türkiye oluyordu. Her gün bir cumhurbaşkanıyla yemek yiyordu kendince. Bir gün “Hadi oğlum kahvaltı hazır” dedim, o zamanlar şimdiki gibi zayıf değildi topluydu, böyle düşünceli düşünceli yanıma geldi ve “Amerika’dan buraya kadar koştum ya. Bill Clinton’la kahvaltı yaptık. Sonra filler geldi hepsiyle oturduk” dedi. Ben de “O koca Clinton seni bir uçağa bindiremedi mi de koşarak geldin?” deyince bizimki “Söyledi ama ‘Ben Türk’üm koşarım’ deyip geldim” dedi. (Gülüyor.) Sonra da köskös giderken “Beni meşgul etme dosyalarım var, Sayın Demirel’e gitmek durumundayım” demişti. Hiç unutmam, ne hayal gücü ama...
Sanırım Demirel’le tanışmıştı.
Evet. Bakü’de Fuzuli’nin 500. doğum yıldönümüne ülkemizi temsil etmek için gitmiştim. Sercan’ı da götürdüm. O zamancumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel idi. Bakü’de kendisini ziyarete gittik. Sercan görünce utandı, bembeyaz oldu. Demirel sevdi onu, çok ilgilendi. Odayı inceliyordu. Sayın Demirel ile konuştum tam kalkacağız, muzip bir ifadeyle “Sayın cumhurbaşkanım korkarım şapkayı gaptıracaksın” dedi. Ben dondum kaldım, ne yapacağımı bilemedim. Ama cumhurbaşkanının hoşuna gitti, güldü ve “Korkma gapturmam” dedi. Bir de ona dolmakalem hediye etti, fotoğraf çektirdik. Öyle döndük. Sercan’ın böyle hikâyeleri çok. Hatırlarım otel girişinde bir beyefendi bize kapıyı açmıştı oğlum “Amca sen yapma, biz açarız çok ayıp” deyip durmuştu. (Gülüyor.) Çok da düşünceli. Tiyatroya götürdüğümde çocuklar sahneye çıkıyorlar, aralarda perdeyle oynuyorlar, içi gidiyordu. “Anne amcalar çok çalıştılar. O perdelere dokunmasınlar, dekorlara dokunmasınlar” diyordu. Sercan bu işte!
Sanatın ortasında yetişen bir çocukmuş...
Operayı, baleyi, tiyatroyu, sinemayı tanırdı. Severdi. Anıdan anıya geçiyorum, annelik. Bir gün karşı balkonda bir çocuk ilahi dinliyordu. Sercan 5-6 yaşında. “Abi ne dinliyorsun?” dedi, “Sen anlamazsın, küçüksün” dedi. “Olur mu abi, ne dinliyorsun?” deyince, “İlahi dinliyorum” dedi. Sercan da “Çok beğendim, çok güzel ama bir fikrim var. Sen operacı abilerle operacı ablaları tanıyor musun?” dedi, “Bilmiyorum” dedi. “Bak bir onlar söylesin de dinle” deyince birden elimde işlediğim pullar ve boncuklar dağıldı.
Ulya Hanım, Ezhel’in yakınları ve hayranları duruşma sırasında adliyenin kapısından ayrılmadı. Ezhel dışarı çıkar çıkmaz annesine sarıldı...
‘ONU SONUNA KADAR DESTEKLEYECEĞİM’
Bu kadar opera, türkü seven bir çocuk, rap müziğe nasıl başladı?
Şöyle, sinemaya giderdik teşrifatçıyı görür, o gün o olmaya karar verirdi. Ertesi gün televizyon tamircisi, ertesi gün musluk tamir eder. Ben de her yere yanımda götürdüm onu. Büyükelçiliklere gittiğimizde diplomat olmayı hayal ederdi. Ülkesini temsil etmek isterdi ki şimdi de temsil ediyor. Rap müzik çizgisi de öyle, ne görüyorsa onu anlatıyor, ona dönüşüyor. Maddi imkânım yetmediği için okulundan ayrılmak durumunda kaldı. Hayalinin peşinden gitmek istedi. Bana gelip “Anneciğim ben rap yapacağım” dedi. Saçlarını uzatacağını söyledi, gönül rahatlığıyla izin verdim uzatmasına da küpe takmasına da. Dövme yaptırmayı sevmiyorum ama ne olacak canım kendi bilir, kocaman çocuk. Beni hiç üzmedi gerçekten. İşte böyle başladı, arkadaşları da rap yapıyordu. İlk söyleyince suratım asılmıştı ama şimdi o özgürlük timsali oldu bu ülkede ve onurlanıyorum
Siz dövme sevmediğinizi söylediniz ancak kolunuzda oğlunuzun mahlasının dövmesi var.
Evet. Oğlum için yaptırdım. Bak ne kadar güzel oldu Ece. Amigram bu, düz bakınca ‘Ezhel’ tersten bakınca ‘Sercan’ yazıyor. Açık görüşe gittiğimde sevinsin diye yaptırdım. Çok da hoşuma gitti. Bu onu sonuna kadar desteklediğimi gösterir ve destekleyeceğim de. Anne canı o, bir tane o...
"Dövmelilere serseri gözüyle bakıyorlar. Ben buna çok şahit oldum. Rap müziği sevmeyebilirler ama bu öyle oldukları anlamına gelmez. Tüm aileler yanlışı doğruyu öğretsin...”
‘Gözyaşlarım dinmedi’
Açıkçası ben bir Ezhel dinleyicisiyim ve şarkı sözlerini de iyi bilirim. Şarkılarını dinleyince ne düşündünüz?
Ben de bir Ezhel dinleyicisiyim. En son çıkan parçası var ya, Kazıdık Tırnaklarla’ya bayılıyorum. İnşallah bu şarkıyı bir gün birlikte söyleriz. Alo parçasını da seviyorum. Bak Alo’nun bizdeki hikâyesi de şöyle: Beni çok arayan oluyordu benim de hasta annemle ilgilenmem gerekti. Ona telefonu açmayı ve nasıl not alacağını öğrettim. Öyle güzel “Alo” diyordu ki sırf “Alo” deyişini duymak için kapatıp arayanlar vardı. Beni tanıyan tanımayan herkes yahu! (Gülüyor ve taklidini yapıyor.) “Alo ben Ulya Turgut’un oğluyum, notunuzu alayım...”
Siz bir anne olarak, rap müziği sakıncalı gören insanlara ne söylemek istersiniz? Sercan’ın parçalarını dinlerken nasıl görmeliler olayı?
Geçen hafta, akşam 9 civarı kapım çalındı, birçok çocuk; “Ulya Teyze elini öpmeye geldik, annemiz babamız yolladı. Biz onun şarkılarından kötü esinlenmiyoruz” dediler. Birkaç gün oldu bu üst üste... Dövmelilere serseri gözüyle bakıyorlar. Ben buna çok şahit oldum. Rap müziği sevmeyebilirler ama bu öyle oldukları anlamına gelmez. Sercan büyük bir haksızlığa uğradı ve kendini çok doğru ifade etti. Benim oğlum kelime oyunu yapmaz. Duruş sahibi bir insana yakışır şekilde kendisini ifade etti mahkemede de. Tüm aileler yanlışı doğruyu öğretsinler. Cem Yılmaz’ın da gösterisinde dediği gibi “Senin yaptığın çocuk oldu mu?” gibi bir şey. (Gülüyor.)
Söz edilen, gerçeği kimsenin bilmediği uyuşturucu kullanma konusunda ne diyorsunuz?
Yok öyle bir durum. Çok büyük haksızlık. Ne örnekler var oysa... Yakalanıp bırakılanlar. Ben zaten ona çok üzüldüm. Bakın ben dürüstçe de söylerim oğlum hatalı diye. Fakat ben onu asker, polis sevgisiyle büyüttüm. 5 yaşında Harbiye Marşı da öğrettim ona. O, ülkesine çok saygılı bir çocuk. Olayın aslı da şöyle, polis çok kibar bir şekilde davet ediyor, çocuğum giyinip gidiyor. Avukatını bile aramıyor. Biraz onda hatalı bence. O kadar iyi niyetli ki... Sercan derviş ruhlu bir çocuk. Dedi ya “Kimi kime şikâyet edeyim.” Biz şikâyetçi bir zihniyete sahip değiliz. Şarkılarında somut örnekler var zaten. O kendisini çok güzel ifade etti. Narkotik bastı yazıldı. Anne olarak o kadar üzüldüm ki, gözyaşlarım dinmedi. O anda diyorum ki “Halk ne düşünür” kaldıramadı yüreğim. Allah düşmanıma yaşatmasın.
Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Rap müziğin Türkiye’de önemli bir yeri oldu ve ilerlemekte. Umarım çok daha iyi noktalarda anlaşılır kişiler tarafından icra edilir.
‘Artık biraz daha dikkatli olur’
En son ne zaman konuştunuz Sercan’la?
Çıktığında görüştük, şimdi etrafı kalabalık ve dinlenmeye ihtiyacı var. Biraz da etrafında onu üzenler var, ama şimdi çok iyi. Ee şimdi yorgun tabii. Bugün onun yerine biraz ben sohbet etmiş oldum.
Sizce bundan sonra neler olacak?
Sercan duruşunu kaybetmeyecek, her zamanki duruşuyla, hatta çok daha iyilerini yaparak kendi yolunda ilerleyecek. Dinleyicilerini oluşturmuş ve gönülden sevilen bir çocuk. Ben birçok yerde annesi olduğumu belirtmiyorum. Ankara’ya döndüm, taksiye bindim eve döneceğim, yanımdan geçen bir arabada Sercan çalıyor. Durduruyor arabayı “Hadi FreeEzhel” diye. Sevgi büyük ona. Sercan müzisyen, bunun ayrımını yapıyorlar. Moğollar benim jenerasyonum, ama benim oğluma kısmet oldu sahnelerinde yer verdiler. Sevgili Cem Adrian dünya tatlısı bir insan, beni aradı hatırımı sordu, inşallah Ankara’ya dönünce de görüşeceğiz. Harun Tekin, Haluk Levent, Kaan Tangöze... Ben Sercan’ın çizgisini bozmadan ilerleyeceğine inanıyorum. Elbette artık biraz daha herhalde dikkatli olur.