Açık alanın aykırı bayrağı
Venedik Mimarlık Bienali'nin boş yalın mekânları... Ve 200 yaşında bir binayla nasıl sevişilir?

HT CUMARTESİ / ALİ ESAD GÖKSEL
Suyun ağzında, üstünde, ahşap bir platformdayım. Amarone içiyor, bakınıyorum. Miskin ama merak ve sevgiyle. Gördüğüm her şey tanıdık. Hemen hepsine aşinayım. Üstelik göz ısıran hiç ama hiçbir şeyin yer almadığı bir fotoğraftan söz ediyoruz. Tamı tamına karşımda, bayrak ve flamalar. Zaten olması gereken yerdeler. Hepsi de malum fasıldan. Venedik Cumhuriyeti'nin arslanı. Sarı-kırmızı kompozisyon. Ama çiseleyen yağmur ve lodosla yalpalanan bayrak ve flamalardan biri var ki. O yabancı. Bilindik İtalyan coğrafyası dışından. Peki ama nasıl? En öne, şeref gönderine çekilmiş! Bu bayrak kimin ki? Kadehime Amarone'yi dolduran Vittorio de Sica karakterine soruyorum. "Bayrak kimin?" 60 yaşlarındaki yakışıklı Venedikli, bir an için duruyor. Kır saçlarını eliyle düzeltiyor. Anlamamazlıktan gelmeye karar veriyor. "Venedik Cumhuriyeti'nin, signore!" diye yanıtlıyor. Hemen etrafına bir bakış atıveriyor. Biliyor musunuz, sanki biri "Tamam-kes-ışık" diyecek. Dönüp soran gözlerle bakıyor. "Bir sonraki soruyu alayım?"
"Arslanları sormuyoruz, en önde duran mavi-beyaz şeritli yıldızlı olan kimin? Haydi anlat artık" diyorum. "Haa, tamam!" deyip sesini kısıyor. "O fors mösyö Pinault'nun" Normandiya bayrağı! Mösyö oralıymış da! Gülüyorum. O da gülüyor. "Signore" diye günah çıkarıyor. "Mösyö Pinault bize sınıf atlattı. Venedik şehrini modern sanatın vazgeçilmez sahnelerinden biri haline soktu. Önceden hiç görmediğimiz, tanımadığımız müşterilerimiz var. Onun koleksiyonu ve açtığı sergileri görmeye gelenler, sizin oturduğunuz masaya oturup sizin gibi müze ve çevresine bakarak zaman öldürüyor."
GARSONUN FERRARI'Sİ
Aman Yarabbim: Bu Venedikli Sommeliler değil. Bir ahir zaman bilgesi! Yoksa Ferrari'sini de satmış olmaya? Pinault kim mi? Anlatmalıyım. Bu muhterem Fransız kafası atıp da Paris'i ilk terk eden ağır top. Üstelik an itibarıyla prestiji sıfırlanan rakibi Arnault gibi vergi yüzünden de çıkarmıyor kavgasını! "Ya?" Pinault, Mitterand'ın yakın dostlarından. "Lüks mallar aleminin" dünya ölçeğindeki ilk üçünde bir aşağı bir yukarı gitmekte olan bir Forbes müdavimi!
Çok iddialı modern sanat koleksiyonu için Paris'te müze inşa etmeye niyetleniyor. Projesi hantal başkent bürokrasisi tarafından bir kış uykusuna yatırılıyor. Mitterand'ın dahi aşamadığı eşik, Pinault'nun kafasını attırınca, koleksiyonunu paket edip Venedik'e yerleşiyor. Agnelli'nin Palazzo Grassi'sini satın alıyor. Varan bir! Amca orada duracak biri değil. "Venedik Cumhuriyeti'nin, atıl duran gümrük binasına el atıyor. Kanallar kentinin en bilinen yapılarından. Bir simge. Burasını da müze, geçici sergiler için düzenliyor.
Venedik kitle turizminin, balayı turlarının gözbebeği. Evet. Ama bu ona yetmiyor. Daha çok renk sunmak istiyor. Daha da önemli bir isteği, sanat ve kültüre meraklı ziyaretçiler. Yani Venedik-Pinault izdivacında hem aşk hem de mantık var...
SÖYLENME SÖYLE
Bugünlerde Venedik mimar kaynıyor. Sıkıcı gevezeliklerle malul insanlar. Ama burada sus puslar! Ne diye? Çünkü Venedik Mimarlık Bienali size söyleyecek bir sözün varsa, ramp ışığı altına buyur, görelim demekte. Kenarda durup da söylenene kulak kabartmıyor. Bu senenin sergisini David Chipperfield yönetiyor. İngiliz muhterem çağımızın "sakin güçlerinden". Sansasyon ve modaların uzağında bir mimar. Öyle projeleri var ki... Berlin'deki müze ilk akla gelen: Chipperfield sanki bir şey yapmamış gibi. Oysa: Zor olan da bu değil mi?
Sergiye ana başlık olarak seçtiği konu dahi tipik bir Chipperfield prodüksiyonu. "Common Ground". Herkesin kendi diyeceğini söyleyebildiği bir Hyde Park çimeni! Küresel kültürün ortak ve aykırı sesleri. Bu kakofoniden ne çıksa gerek? Ben iyimserim. Aramak başlı başına bir misyonerlik. En çok iz bırakanlar: Gençler ve doğu! En tatsızlar: Ağlayanlar. "Vallahi para yetmedi. Merkel muslukları kıstı: Opera bitemedi..." İyi de, mimari dediğin, "dünyayı güzelleştirme özneli" değil mi? Ne için, paraya bu kadar bağımlıyız?
Venedik, Carlo Scarpa'nın memleketi. Bu modern çağ mimarı bir efsane. İsmi sair ağababalar kadar neonlarda olmasa da kendi dilini, müritlerini de tasarlamış bir lagün şeyhi. Zeynep Bodur'la onun elinden çıkma bir müze, Palazzo Querini'yi gezmedeyiz. Boş yalın mekânlar. Birbiri içine kaymadalar. Derken duvarda bir iz, çizgi, malzeme. Sevgiliye bırakılan bir mesaj gibi. Görüp görmemek size kalmış. Ama şunu bilesiniz. Scarpa üç-beş adım sonra size bir aşk öpücüğü daha sunacak. 200 yaşında bir binayla nasıl sevişilir? Merakta mısınız? Scarpa anlatıyor, gösteriyor. Mimarlık Bienali'nin İtalya pavyonunun hamisi rehberim bana Venedik hayatını anlatıyor. Son 200 yıldır neler olmuş. Venedikli mimarı, Bodur ve İ. Karagöz yakalamışlar. İtalya'daki iddialı seramik yatırımları için. Ama bu bahsi diğer. İleride olay mahalline geri döneceğiz. Tekrar Chipperfield'e dönmeliyiz. "Ortak açık alan" üzerine "dipnotlarını" birkaç kompartımana almış. "Entelektüel alanlar, modern alanlar, tartışmalı alanlar ve toplum için mimari" diye...
Bu "tartışma ve fikirler" kitabını masanın üzerine bırakıp Venedik'in şarabı "Amarone'ye" davranıyorum. Bence bu yıl Venedik Mimari Bienali'nin en önemli sözü karşımda. "Venedikliler ve Normandiya bayrağı..."