Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Mozilla/5.0 AppleWebKit/537.36 (KHTML, like Gecko; compatible; ClaudeBot/1.0; +claudebot@anthropic.com)
        Haberler Yaşam HT Cumartesi Anne Çinliler geldi!

        Ali Esad GÖKSEL / HT CUMARTESİ

        Singapur bir ada. Şaşırtıcı şehir devleti, tropik iklime sahip. Rutubet had safhada! Yüksek nemin kadınların cildi ve pürolar dışında hiçbir şeye yaramadığını söylemeliyim. Nem oranı halihazır kondisyonları çarpan faktör gibi. Hava sıcak mı, nemle çarpılınca soluğunuzu, iflahınızı keser. Singapur Adası'ndaki hal ve ahval budur: Singapur'u geçmeyelim. İkinci ‘'Singapur rengi'' alışveriştir. Ada ahalisinin alışveriş keyfiyetini ziyaretçiler için hazır tuttuğunu varsaymış idim. İki yere göz atınca şaşıp kalıyorsunuz. Pahalı! O zaman alışveriş eden kim?

        Bildiniz: Singapurlular. Ahalinin milli sporlarından biri alışveriş. Her dert ve bütçeye deva "alışveriş merkezleri" mevcut. Onlar teker teker tavaf olunmadalar... Gitmedik görmedik köşe koyulmuyor. Şunu da eklemeli: Lüks mallar aleminin küresel ölçekteki gözdelerinden biri Singapur. Biz fanilerin, bu meblağları ödeyip, bu malları alan ölümsüzler var diye, iç geçirdiğimiz malum dükkanların Singapur'da birkaç adresi var. Denizin ortasına kendine bina inşaa eden markalar dahi mevcut. Pek muhterem müşterilerini bir dehliz geçit marifetiyle kabuldeler. (Singapur'u geçmeye yüz tuttuk: Her yer AVM doldu).

        Dolaştı, alışveriş etti, bitap düştüler... Sıra ada ahalisinin sair ana faliyet sahasında: "Yemek yemek." Yanlış anlamayasınız. Evde pişirdikleri yemekten söz etmiyoruz. "Diğer milli haslet" dışarıda yemek yemek. Faslın içinde her bir şey var. Mütevazı "street food- sokak mutfağı" diye adlandırılan büyük parantez. Lüks, hatta çok lüks "fine dining room- iddialı aşçılar- tam teşekküllü lokantalar".

        Her yer dolu, tıklım tıklım. Ada halkı ofansif. Ayak basılmadık yer bırakmıyor. Bir şey daha: Sosyal sınıflar yeryüzünün her köşesinde mevcuttur. Batının bazı ülkelerinde, örneğin Fransa'da aristokrat ya da büyük burjuvaları lüks lokantalarda göremezsiniz. Singapur'da ise her an, herkesi, her yerde görmeniz olası ve olağandır.

        Shangri La Hotel Singapur'da Shang Palace'tayım. Efsanevi: Canton mutfağını tema edinmiş bir Çin Lokantası. Zincirin alametifarikası: Aynı standartlarda bir Shang Palace canton mutfağı: Öğle "dim sum" dedikleri envai çeşit "mantı" ve diğer marifetler. Akşama iddialı tarifler...

        Başaşçı ördek hakkında bilgi veriyor. Nasıl kızartılıyor, kimden alıyorla, seçerken nelere dikkat olunuyor? ‘'Ateşli muhabbet''i izleyen yan masa nüfusu topa giriyor. Orta yaşın son kulvarında iki kadın. Mahalli nüfustan. Çok hoş ve şıklar. Şehirdeki en iyi ördeğin burada olduğunu anlatıyorlar. Ama öyle bir heyecan ve angajman? Zevzek bir humor'la soruyorum: "Sakın Shang Palace Lokantası'nın hissedarı olmayalar?" Gülüyorlar. Aynen aynı yaşlardaki Türk kadınları gibi, ellerini ağızlarının önüne tutarak. Gülme faslı sonlanınca, yanakları kızarıyor. "Hayır" diyorlar, "bambaşka bir sektördeyiz". Chip üreten bir şirketin iki ortağıymışlar. Kartlar teati olunuyor. Yaptığım münasebetsizliğin ölçeğini öğreniyorum. Komşular Singapur'un şampiyonlar liginden... Ne yapalım oldu bir kere. Shang Palace'taki hedonist-zevk oturumu toz bir yeşil çayla son buluyor. Aşçıya asılıp sokak mutfağı için adres soruyorum. "Orası buras"ı derken birden karar veriyor, "Burayı görmelisin" diye kağıda yazıyor. Vedalaşıyoruz: "İstanbul'da görüşmek üzere." Nasıl? Gülüyor: "İstanbul'daki otelin imzasını atmak bizim işimiz, bana favorilerinizi tavsiye edersiniz" diye müsaade istiyor.

        Ertesi gün havanın kararmasını bekliyor, oyalanıyorum. Serinleyecek, rutubet düşecek ya. Ümit fakirin rüyası. Kağıdı bulup taksi şoförüne veriyorum. Bakıyor, yan yan gülüp hareketleniyor. Hayırlısı. Yarım saat sonra, bizim Ali Sami Yen'in maç öncesi atmosferinde bir yere geliyoruz. Şoför baklayı ağzından çıkartıyor: Rahat birş eyler giymeliydiniz. 60 m x 40 m çapında bir elips. Fırdolayı 6-8 metrekarelik mutfak pavyonlar var. Deniz mahsullerini seçiyorsunuz, hazırlıyorlar, taburelere tüneyip açık havada götürüyorsunuz. Ofsayttayım: Haydi seçtik. Bozuk para bul. Öde, bekle, al, taşı, içki bul. Oturacak yeri ayarla, çatal bıçak, peçete. Uzun iş. Akça pakça "Turkish delight tadında" çığırıcı bir kadın gözüme kestiriyor, ihale ediyorum. Yiyebileceğimin beş misli yemek geliyor. Merak böyle bir şey. Şudur budur, sıra hesap ödemeye geliyor. Bu da nesi, bizim Ali Cenk Sami Yeng, Shang Palace'dan pahalı çıkmasın mı?

        İstanbul pavyonlarında "bira hesabı" için didişen saftrik Amerikalılara benziyorum. Üstelik kartla ödeme yokmuş. Bende de o nakit yok. Yan masalardan lojistik destek teklifleri alınıyor. O da nesi? Meğer bizim chip-kraliçeleri, bu kez tokyo, şort ve atletle hazerunda değiller miymiş. Size dediydik: "Ada halkı, sosyal sınıfları gardıroba kaldırıp dolaşmada" diye...

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz. Detaylı bilgi almak için ‘Çerez Politikasını’ ve ‘Aydınlatma Metnini’ inceleyebilirsiniz.
        Bu çeviride Google Translete kullanılmıştır. Anlam ve çeviri hatalarından haberturk.com sorumlu değildir.