Kötülük üzerine
Bazı insanlar kötüdür. Bazı insanlar karılarına eziyet eder. Çocuklarını döver, hayvanların canını yakarlar. Kocalarını ya da hiç tanımadıkları yabancı birilerini soğukkanlılıkla öldürebilirler. Bazı insanlar bunu yapabilir. Bazıları yapamaz. Siz mesela, karıncayı bile incitemezsiniz belki de. Peki, aradaki bu farkın sebebi ne?
#
Bir bebek düşünün. Doğduğu andan itibaren sevgi görmemiş; ihtiyaçları zamanında karşılanmamış, ağlamalarına cevap alamamış, sevilmemiş, okşanmamış, bir kenara bırakılmış. Karanlık bir odada, oyuncak, müzik, dokunuş olmadan kendi kendine ağlamış; ne kadar ağlasa da onu susturacak, kucağına alacak birisi gelmemiş. Bebek susmuş sonunda. Ağlamanın bir işe yaramadığını öğrenmiş. Erken çocukluk çağları boyunca tacize uğramış; bu tecrübeden insanlarla ilişki kurmanın tek yolunun onlara cinsel açıdan yaklaşmaktan geçeceğini öğrenmiş küçük bir kız düşünün. Ya da gözleri önünde öldürülen annesinin cesediyle günlerce baş başa kalan bir başka çocuğu... “Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk*” her hikâyesinde insanı dumura uğratan bir kitap. Bir çocuk psikiyatrı meslek hayatı boyunca karşılaştığı akıl almaz vakaları anlatıyor. Bu vakaların ortak yönü çocukluklarında geçirdikleri ağır travmatik olaylar ve bunların yol açtığı kimilerini soğukkanlı bir katil, kimilerini insan ilişkisi cahili olmaya götüren süreçler.
#
Kitabın yazarı Dr. Bruce Perry beyin gelişiminin hayatın ilk üç yılında çılgınca bir hızla olmak üzere ergenliğin sonlarına kadar sürdüğünü ve bu süreçte yaşananların kişinin nasıl bir insan olacağını belirlediğini anlatıyor. Çocukluk yıllarında ihmalkârlık, sevgisizlik, zorbalık, duygusal ya da fiziksel şiddetle karşılaşıldığında bu yaşantılar son hızla gelişen beynin içine işliyor ve onu eksik bırakıyor ya da hatalı bir yöne doğru gelişmesine sebep oluyor.
Yani insan olmak, kendini diğerinin yerine koyabilmek, diğerleriyle iletişime geçmek, birine dokunmayı sevmek doğuştan gelen değil öğrenilen olgular. İşte bazı insanlar bunları öğrenebilecek yaşantılardan mahrum kaldıkları için kötüler.
#
Pozantı’daki çocuklara cinsel taciz yapanlar mesela. Kendi çocukluklarında beyinlerindeki empati duygusunun gelişmesine engel olacak cinsten muamele görmeleri kuvvetle muhtemel. Bu kitabı okuduktan sonra, anlatılanların ışığında o 18 çocuğa ve onlar gibi ağır strese maruz kalmış çocuklara şimdiden “travma sonrası stres bozukluğu” terapisinin uygulanması gerektiğine inanıyorum. Aksi halde bu çocuklar da ileriki yıllarda kendi gördükleri muameleyi başka çocuklara uygulayacak. Böylece travmalı çocuk ve ruhsal hasarlı yetişkinler sayesinde kötü insanlar üreten makinenin çarkı dönmeye devam edecek...