Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kenan Evren, Augusto Pinochet, şimdi de El Sisi.

        Üçü de asker, üçü de kendilerine göre “vatansever”.

        Ancak bu üç erkeğin ortak özellikleri bunlardan ibaret değil.

        İktidar yolunun ihanetlerle dolu olduğunu son 40 yılda sırasıyla kanıtladılar; önce Pinochet, sonra Evren ve şimdi El Sisi.

        Kenan Evren, 1977 yılında dönemin Başbakan Süleyman Demirel tarafından, pek de teamüllere uymayan bir şekilde, Genelkurmay Başkanlığı’na getirilmişti. Demirel, darbe yapmasından şüphelendiği 1.,2. ve 3. ordu komutanlarını bir gecede emekli etmiş, bir yıl sonra da Bülent Ecevit ile “Bundan zarar gelmez” diye üzerinde anlaştıkları Ege Ordu Komutanı Kenan Evren’i Genelkurmay Başkanı yapmıştı. Evet gelenekler zorlanmıştı ama gece rahat bir uyuması için bunu yapması gerekiyordu Demirel’in. Sonrasını herkes biliyor. “Kaybolan devlet otoritesinin tesisi vs.” için Evren ve 4 arkadaşı, 12 Eylül günü Demirel’i tank sesiyle uyandırdığı gibi Zincirbozan’a götürdü, Hamzakoy’da zorunlu ikamet onu izledi.

        İHANET GELENEĞİ

        Aslında Demirel de pek asker sarrafı sayılmazdı. 1969’da içine bir kuşku düştüğünden Genelkurmay Başkanı Cemal Tural’ı, Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın desteğiyle görevden almış, onun yerine Memduh Tağmaç’ı getirmişti. Tağmaç, 12 Mart 1971’de Demirel’i koltuktan çekilmeye zorlayan muhtırayı yönetti. Sunay da ona destek verdi.

        Bunlara Türkiye siyasetinin tuhaf halleri olarak bakmak yeter mi yoksa insan tabiatının evrensel bazı niteliklerinden izler de var mı?

        Yakın tarihte bu soruya verilebilecek yanıtlar bulmak mümkün. Mesela Şili’de. Bu ülkede 1970’de sosyalistler başta olmak üzere liberallerin hatta Hristiyan Demokratlar’ın desteğiyle seçimle işbaşına gelen Salvador Allende, bir askeri darbeyi engelleyebilmek için güvendiği Augusto Pinochet’i Genelkurmay Başkanı yapmıştı. Sadece birkaç ay sonra Şili Silahlı Kuvvetleri’nin tüm birimlerinin katıldığı ve Pinochet’nin liderlik ettiği darbeyle devrildi Allende. Şili’de “şapkamı alır giderim” geleneği olmadığından Allende, Başkanlık Sarayı’nda darbecilerle savaşırken hayatını kaybetti.

        Mısırlı El Sisi’nin darbeci defterine yazdıklarının ise daha mürekkebi bile kurumadı. Aynı biçimde o da 2011 yılında Mısır Cumhurbaşkanı seçilen Mursi tarafından “Müslüman Kardeşler’in adamı” olduğu için hem Genelkurmay Başkanı, hem de Savunma Bakanı yapıldı. Aylardır koltuğu sallanan Mursi’nin iskemlesine son tekmeyi El Sisi attı.

        Sanırım artık “Neden bu işler hep askerin başının altından çıkıyor?” diye sormak yetmiyor. Hele “Neden ikinci sınıf demokrasiler ihanetten geçilmiyor” diyemedikten sonra.

        Diğer Yazılar