Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye 24 Haziran’da yapılacak seçime hazırlanırken, iki ayağı bir pabuca girmiş parti yönetimleri, gönlünde “aslan yatan” partililerin iki ayağı bir pabuçta... “Bu kadar aceleye ne gerek vardı?... Önümüzde Allah’ın pazarı mı yoktu?” demeye bile vakit yok.

        Cumhurbaşkanı adaylıkları genel merkezlerin telaş sahasına girerken, il merkezleri de milletvekili aday adayları ile meşgul... Bu dar zamanda, acele işe şeytanın da karışmaması, birilerinin hakkının yenmemesi, dakika farkı ile kaybettirilmemesi en saf, ama öfkeli dileğimiz...

        Geçtiğimiz dönemlerde, nüfusa göre artan milletvekili sayıları İzmir için rakamı 26’ya kadar taşırken, milletvekili sayısının 550’den 600 çıkarılması ile bu rakam 28 oldu... Mevcut vekiller ve aday adayları kusura bakmasın; milletvekilliği de son yıllarda popülerliğini iyice yitirdi. Eskinin milletvekillerini hatırlarım; bir ağırlıkları, bir iş takipçilikleri vardı. Kanun teklifleri hazırlarlar, hangi partiden olursa olsun vekil arkadaşları arasında kulis yapar, destek isterlerdi. Hatta ortak çalışmalara bile imza atarlardı. İllin, bağlı oldukları ilçe, belde ve köylerin sorunları yatırım gerekleri meclis kürsüsünden bangın bangır dile getirilirdi.

        Zaten parlamenter sistemlerin gereği ve işleyiş şekli de budur...

        Ama son yıllarda bu işin de tadı tuzu kaçtı, milletvekilliğinin de bir esprisi kalmadı. Gece kanunu imtiyazları...

        Şahsen ben bazı milletvekillerini kişi olarak seviyorum, saygı duyuyorum, ama görev olarak asla... Neden; çünkü konuşma dışında bir şey yapamaz durumdalar... Ayrıca, politikayı “maddi vaziyeti düzeltme, ömürlerinin sonuna kadar ayrıcalıklı olarak yaşama aracı” olarak görüyorlar gibi...

        Milletvekilliği süresinde ne kadar maaş aldıklarıyla çok ilgili değilim. Ancak, vekillikten ayrıldıktan sonrası için yaşayan “düzenlemeler”i asla vicdani de bulamam, “vatan hizmeti arzusu” ile de bağdaştıramam.

        Hele hele “milletvekili emekliliği” gibi, dünyada eşi benzeri olmayan bir sistemin icatçılarına, siz isterseniz saygı da duyun, sevgi de besleyin... “Gece kanunları”yla kendilerine imtiyaz sağlamış bir konumda olmadıklarını kim söyleyebilir...

        İmrendiğimiz, medeni dediğimiz ülkelerde bir iki sembolik ismin dışında tüm maaşlar asgari ücretin katlarıdır. “Milletvekili maaşı ya da emekli maaşı” diye bir sistem kimsenin aklına gelmemiştir. Yeni vekillere şimdiden başarılar dilerim.

        Diğer Yazılar