Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AKP’li birçok vekil, İslami eğitim almaları sebebiyle şu hikâyeyi benden iyi bilirler. Yazar İskender Pala anlattı:

        Rümeysa, Hz. Muhammed’in kendi evinde uyuduğu öğlen uykuları sırasında meşin yatağın üzerinde biriken teri ıtır şişesine biriktirir ve saklar. Peygamber ölünce küçük şişe için servet teklif edenler olur, ama

        Rümeysa o teri sadece yoksul bir çobanla paylaşır. Veysel Karani’ye şişedeki terin yarısını verir.

        Haksızlığa karşı haksızlığa uğramışları örgütleyen Muhammed’in teri, ilk kez onun tarafından adam yerine konmuş ezilenler için kutsaldır. Gül koktuğuna inanılır.

        Şimdi anlatacağım da başka bir kutsal ter hikâyesidir.

        ALIN TERİ

        TEKEL işçileri Ankara direnişine mola veriyor. Sakarya Caddesi’ndeki çadırlar sökülüyor. 1 Nisan’da geri dönecekler. Acaba hükümetten birileri, tam da bu sırada, “Yan gelip yatanlar bu kadar dayanabildiler” der mi?

        Başkent sokaklarındaki hakkı yenmiş, yoksul insanların alın terinin sözüdür. İnsanlar bu söze tanık oldular, ellerini uzattılar. Vaktiyle

        Kemal Derviş’in çıkarttırıverdiği özelleştirme yasalarıyla yenmeye başlanan alın terinin hesabı soruluyordu beter kış ayazında. İnsanlar, neredeyse 80 gün direniş sürgününde, sokakta yattılar. Eğer Başbakan’ın “yan gelip yatma” hikâyesine hâlâ inananlar varsa otuz saniye düşünsünler: Gerçekten haklı olmayan, alın terinin peşine düşmemiş insanlar bu yıpratıcı, mahvedici eyleme dayanabilirler miydi? 4/C nedir, gasp edilen hakların listesi nedir, bunları bilmeye bile gerek yok. Bu ses, alın terinin sesi olmasaydı çoktan tükenip giderdi. Ter, gerçektir. Alın teri haklıdır. Kutsaldır. Tıpkı ense teri gibi... Ense teri?

        ÇOCUK TERİ

        Yaşları 13 ile 16 arası. Altı çocuk. Şimdi onların 20’şer yıl hapis yatması isteniyor. 20 yıl! Daha adam olmadan suçlu olacaklar. Neden peki? Çünkü polis amcaları eliyle kontrol etmiş enselerini. Demiş ki “Ense teri!” Yani? “Yani siz çocuk değil, teröristsiniz.” Nasıl yani? “Nasılı yok.

        Alın bunları!” Bir dakika, öyle şey olur mu? “Olur tabii. Tutuklayın bu çocukları. Doğru savcının önüne!”

        Savcı amcaları da demiş ki: “Polis amcaları kontrol etmiş, enseleri terli.

        Bu durumda 20 yıl hapsi hak ediyor bunlar.” Ama nasıl? Sadece ter yüzünden mi? “Evet öyle. Biz ter konusunda uzmanız. Bir çocuğun teri oynamaktan mı, koşmaktan mı, yoksa ‘teröristlik yapmaktan mı’, bunu iyi biliriz.”

        Nasıl böyle söylersiniz? Sabah Gazetesi’nde Özgür Cebe yazmış, ifadelere göre çocuklar top oynuyormuş. “Biz anlamayız arkadaş.

        Bu çocuklar Kürt mü? Kürt! Elleri tozlu mu? Tozlu! Ensesi terli mi?

        Terli! O zaman bizim için dava kapanmıştır. Bu çocuklar toplam 120 yıl hapis yatacak!”

        KİMİN TERİ?

        Alın terine biber gazı, çocuk terine hapis cezası! Peygamberin terinin gül koktuğuna inanılmasının sebebi, alın terini, mazlumların terini kutsal saymasıydı. Şimdi sormak isterim. Bu hükümet mazlumun mu yoksa zalimin mi terine inanıyor? Terörle Mücadele Kanunu’yla çocuğun çocuk olma hakkına, zalim özelleştirme yasalarıyla işçinin alın teri hakkına göz dikenlerin kıblesi nere? Sormak isterim:

        “Acaba artık sadece sermayenin mi teri gül kokuyor?”

        Diğer Yazılar