Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İTİRAF edelim ki hepimiz sigaraya birileri bizi daha çok sevsin diye başladık. Lisenin arka bahçesinde muhabette katılmak için yaşadığımız mide bulantılarını şimdi elbette çoktan unuttuk ve kimilerimiz “Ben seviyorum içmeyi, o yüzden bırakmıyorum” bile diyebiliyor. Sigaraya başlamamızın hatta bazı durumlarda içmeye devam etmemizin nedeninin acıklı sevgi ve onaylanma ihtiyacı olduğunu itiraf edemeyecek kadar gözü kararmış olanlar var. Oysa kimse sigara içmeyi sevmez. Zira bu sevilecek bir şey değil. Seçilecek bir şey de değil.

        SON KALE BEYRUT

        Biz bağımlıyız ve türümüzün son örnekleriyiz. On yıla kadar bizi parmakla gösterip ya gülecekler ya da acıyacaklar. Türkiye’de bile olacak bu. Aklıma gelmişken son kalemizin Beyrut olduğunu söylemeliyim. 80’ler Türkiye’si gibi dolmuşta, hastanede, havaalanında, velhasıl eskiden Türkiye’de sigara içtiğimiz her yerde orada hâlâ sigara içiliyor. Tuhaf bir biçimde rahatsız bile oluyorsunuz sigara içmenize rağmen. Her neyse, dönelim konumuza.

        ROMA’DA KAZANAN SİGARA

        Tiryakilere Roma havaalanından bildiriyorum şu anda. Heathrow’dan sonra en nefret edilesi havaalanlarının başında gelir kendisi bana sorarsanız. En azından öyleydi. Zira sigara içilecek hiçbir yer yoktu burada. Hatta dünya, sigara karşıtlığı konusunda bu kadar fanatikleşmemişken bile Roma havaalanı azılı bir sigara düşmanıydı. Fakat belli ki bağımlılar galip gelmiş ve şimdi havaalanının çeşitli yerlerinde sigara içilen bölümler var. Nitekim şu anda o berbat bölümlerden birinde, dünyanın çeşitli üçüncü dünya ülkelerinin vatandaşlarıyla birlikte yazımı yazmaktayım.

        ZORUNLU SİGARA MUHABBETİ

        Bu vesileyle aklıma nicedir yazmak istediğim bir bahis geldi: Sigara sebebiyle zorunlu sosyalleşme. Ya da şöyle diyelim: Sigara yüzünden istemediğin insanlarla birlikte olma zorunluluğu.

        Başlangıçta neşe ve muhabbetkaynağı olan sigara artık istemediğimiz, sadece sigara içtiği için konuşmak, tanışmak ve belli durumlarda giderek dayanışmak zorunda kaldığımız insanlar sokuyor hayatımıza. İşyerinde sigara içenler kapı önlerine yolculuklar yaparken bağımlılığı yüzünden, seçmediği ve azen de hiç hoşlanmadığı insanlarla konuşmak zorunda kalıyor. Bir sigara içimi, takriben 5-6 dakika sürer. Tabii ta oralara (kapı önü, sigara bölmesi vesaire) kadar gidilmişken iki tane içilir. Hemen art arda yakmak en azılı bağımlının bile az çok midesini bulandıracağı için araya beş dakika daha koyarsanız... Üstelik bunu günde en az üç-dört kez yaptığınızı düşünürseniz. Bir de insanların giderek sigara içmek için diğerlerinin ne zaman sigara içeceğini kolladığını da katarsanız... Ne oluyor? İstemediğiniz, seçmediğiniz insanlarla günde nereden baksanız bir saat kadar vakit geçiriyorsunuz. Ne için? İçinize zehirli duman çekip bırakmak için. Bogart‘ın sigarası kadar havalı değil, ne dersiniz?

        UTANIN EY TİRYAKİLER!

        Birazdan New York’a uçacağım. Sigara bölümünde gözlerim Amerikalı arıyor, böylece rahatlayacağım. Uçakta tek sigara kokan ben olmayacağım. Bir yıl boyunca sigarayı bırakmamış olsaydım bu kadar dert etmezdim. Hatta iyice üzerime gelinirse sigara içmeyenlerin samimiyetsiz, hayattan nlamayan, hiç kederlenmeyen insanlar olduğunu iddia edecek kadar çıldırabilirdim. Ama şimdi... Allahın elası şey içmeyene o kadar kötü kokuyor ki artık içtiğim için utanıyorum.

        Bağımlıyız ve utanç içindeyiz.Biz, itiraf edelim, içine duman çekip bırakan ve bunu yapmak için sevmediği insanlarla bile arkadaşlık kuracak kadar alçalmış kişileriz.

        okur@ecetemelkuran.com

        Diğer Yazılar