Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SOL baştan başlayalım. İlanın sol tepesinde “Talebin kadar insansın” yazıyor. Fethullah Gülen‘in “Kalb İbresi” adlı yeni kitabının sloganı bu. Otuz günde üç yüz bin adet sattığı da hemen yanında duyurulmuş. Hakikaten de “yoğun talep” var demek ki.

        Sağ aşağıya doğru inince kitabın kapağı. Kapakta bir çölde tepelerin üzerinden güneş doğuyor. Kumların üzerinde iki ayrı yoldan gelen ayak izlerinin güneşe doğru birbirine yakınlaştığını ve tepelere doğru yollarının birleştiğini görüyoruz. Çölü görünce...

        Herhalde kitap kapağını Mavi Marmara gemisine yapılan İsrail saldırısından, daha da önemlisi Gülen‘in Wall Street Journal’a yaptığı açıklamalardan önce tasarlamış olmalılar. Yoksa Filistinli Arap halkının yanında olmaktansa İsrail otoritesine boyun eğmeyi salık veren Gülen‘in kitabının kapağında Arap çöllerinin olması biraz tuhaf olurdu. Ya da acaba bu çöl Peygamber’in değil de Arizona’nın çölü mü?

        Gülen’in “Kalb İbresi”nin hangi çölde, hangi çöldeki hangi güneşe yüzünü çevirdiğini daha iyi anlamak için “Bu kitabı niye okumalıyım diyen herkes için” başlığı altında sayılan gerekçelerin iki tanesine bakmak yeterli:

        “Başarısızlığın en önemli sebebi”, “Başarının en büyük vesilesi”...

        Bu söylemin, “başarılı zalimin yanında olmaktansa başarısız mazlumun yanında” olmayı seçerek yola çıkan Mavi Marmara yolcularına, onlara destek verenlere hitap etmediği ortada. Dolayısıyla çölde, güneşe, aydınlığa doğru yolları Gülen‘le birleşen yoldaşlar, Peygamber’in çölünde bugün yaşanan zulüm için kalp sızı çekenler değil. Gülen‘in “Kalb İbresi” belli ki sadece başarılı Müslümanları gösteriyor.

        Peki dünyevi başarı ve zenginliktense ezilenin yanında olmayı seçenlerden niye net bir ses duyulmadı o açıklamalardan sonra? Kendine medeniyeti(!), beyaz adamın ülkesini mekân seçen Gülen‘in yaptığı açıklamalar şaşırtıcı değildi. Hayatıyla ve tavrıyla tutarlıydı. Ama ötekiler? Yoksa hakikaten Hakan Albayrak‘ın Yeni Şafak’ta Gülen‘in açıklamaları üzerine yazdığı gibi “birlikte yürüyecek yolları” olduğu için mi susuyorlar? Onlar hangi çöllerde yürüyorlar? Yoksa herkesin yolu Arizona’ya, Teksas çöllerine mi düşüyor?

        Dünyaya, insanlığa “arz ettiği” kadar insan olduğunu düşünenlerle “talep ettiğin” hatta belki giderek “tükettiğin kadar insansın” diyenler arasında bir ayrım bu. Bilemedim hangi güneşe doğru yolları birleşir. “Beraber yürünecek bir yol” var mıdır hakikaten?

        Bu sorulara cevaben Mor ve Ötesi’nin yeni çıkan “Masumiyetin Ziyan Olmaz” albümünden Nakba* isimli şarkının sözlerinden bir parça yazıyorum buraya: “Ağla yanımda Ruhumu al da yüzleş aklınla”

        *Nakba: İsrail’in kuruluşunu, dolayısıyla Filistin’in yok edilmeye başlamasını işaretleyen tarih. Anlamı, felaket. Her yıl 15 Mayıs tarihinde Filistinliler ve Arap dünyasında anılır.

        Goldstone’u hızlı okuma kursları

        YAZARLAR, “Filistin ve İşgal Altındaki Diğer Arap Bölgelerinde İnsan Hakları Sorunu” üst başlıklı, altı yüz sayfalık Goldstone raporunu bir günde nasıl okuyup yazmaya başladılar bilmiyorum. Demek benim okumam yeterince hızlı değil. Rapor yeni değildi ama Filistin Platformu tarafından Türkçe basımı yeni yapıldı. Rapordaki çarpıcı bir sürü bilgi arasında bir şey çok içimi yaktı: El Bader un değirmeni. İsrail ordusu daha saldırısını başlatır başlatmaz ilk burayı vuruyor. Sonra da Zeytun Mahallesi’ndeki tavuk çiftliğini. Ekmeğe ve yumurtaya bomba atan bir ordu. Acayip bir film yapılırdı buradan diye düşündüm. Un değirmeni ve yumurtalar üzerinden bütün bir Filistin-İsrail meselesini anlatan bir film.

        Açık açık konuşmak

        HELİN Anahit‘in ses ve görüntülerden yarattığı bir sergi devam ediyor: Açık Açık Konuşmak. İstanbul’da, Tophane’de Tütün Deposu’nda sürüyor. Haziran sonuna kadar muhakkak görülmeli. Serginin özellikle bir bölümünde Helin ayaklı ekranları bir çember halinde dizmiş. İçlerinde Hrant Dink‘in de olduğu bir grup Ermeni hikâyelerini anlatıyorlar. Biri susunca diğeri başlıyor ve etrafınız seslerle sarılmış oluyor. Yani bir kuşatma. Hikâyelerle bir kuşatma. Çok tuhaf bir his. Gidip tecrübe edin.

        okur@ecetemelkuran.com

        Diğer Yazılar