Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SAADET Partisi Lideri Numan Kurtulmuş ile öğle yemeği. Konu, Kürt-Türk çatışması. Hemen hemen hiçbirimiz söylediklerini, gazeteci olmamıza rağmen bu kadar ayrıntılı duymuş değiliz. Numan Bey, Ağustos 2009’da hazırladıkları “Gönüllü Birliktelik” broşürünü gösteriyor. Saadet Partisi’nin geldiği siyasi gelenek gereği dini motiflerin ağırlığı bir yana broşürde şöyle bir cümle dikkatimi çekiyor:

        “Türk, Müslüman, Sünni ve seküler bir ulus oluşturma çabası; Kürtlerin, gayrimüslimlerin, Alevilerin ve dindar kitlelerin ötekileştirilerek sistem dışına itilmelerine, kendilerini horlanmış ve dışlanmış hissetmelerine neden olmuştur.”

        Kaç kişi Saadet Partisi’nin Anayasa’daki “Türk” sözünün kaldırılıp, vatandaşlık kavramının etnisiteden bağımsız olarak tarif edilmesini desteklediğini biliyor? Ya da anayasa için senato statüsünde çalışacak bir Kurucu Anayasa Meclisi önerdiklerini?

        Haydi diyelim ki AKP’nin yükselişiyle Saadet Partisi kısmen marja çekilmiş bir parti, önerilerini gazetelerde her gün görmememiz de bu yüzden. Ama günlerdir manşetlerden inmeyen Kürtlerin anayasa konusunda ne istediğini biliyor musunuz? Yoksa siz de büyük bir çoğunluk gibi Kürtlerin anayasaya Kürt kavramının girmesini istediğini mi sanıyorsunuz?

        Önceki gece, Ece Üner‘in HABERTÜRK’teki programındayız. Hürriyet yazarı Cüneyt Ülsever, Vatan Gazetesi yazarı Can Ataklı, eski Diyarbakır Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu ve ben. İddia ediyorum Türkiye ekranlarında bir ilk yaşanıyor o gece:

        Sezgin Tanrıkulu, 2009 Ekim’inde Diyarbakır’da yapılan Anayasa ile ilgili toplantıdan çıkan Anayasa değişiklik önerisini okuyor. Dikkat: Metnin altında DTP dahil bütün Kürt siyasetlerinin imzası var. Yani Sezgin, düpedüz “Kürtler ne istiyor?” sorusuna net bir cevap veriyor. O gece o stüdyoda olanlar bunu ilk kez duyuyorlar. Sezgin önündeki metinden okuyor:

        “1. Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına dayanan, özgürlük ve adalet değerleri üzerine kurulu, laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devletidir.

        2. Türkiye Cumhuriyeti, farklı kimlik ve kültürlerden oluşan ayrılmaz bir bütündür. Bayrağı, şekli yasada belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı “İstiklal Marşı”dır. Başkenti, Ankara’dır.

        3. Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi dili, Türkçe’dir. Herkes, kamusal ve özel işlemlerde resmi dilin yanı sıra kendi anadillerini kullanma hakkına sahiptir.”

        Kürtler vatandaşlık ve dil konusunda bunu söylüyor. Gelelim bölgesel yönetim meselesine. Sezgin önerdikleri anayasal düzenlemeyi okuyor:

        “Yerel yönetimler; bölge, il, ilçe, belde, köy halkının ortak gereksinimlerini karşılamak üzere kurulan, yerinden yönetim anlayışına uygun bir şekilde örgütlenen ve genel karar organları halk tarafından seçilen kamu tüzel kişileridir. Yerel yönetim birimleri coğrafya durumuna, ekonomik koşullara ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre yasa ile oluşturulurlar.”

        Enteresandır, bu maddedeki “bölge” önerisi, 2001’de Barolar Birliği’nin hazırladığı, altında Yekta Güngör Özden, Zafer Üskül de dahil bir dizi Kürt olmayan hukukçunun imzası bulunan öneride de var.

        Günlerdir ekranlarda büyük strateji ve komplo âlimlerinin ya da bize askerlik ve milli güvenlik dersleri veren emekli paşaların konuştuğu konu PKK, Kürtler değil. Çünkü hep aynı döngünün içindeyiz:

        Silahlar susunca konu konuşulmuyor, kimse Kürtlerin ne istediğini merak etmiyor. Ne zaman ki PKK şiddete başlıyor herkesin aklına Kürtler geliyor. O zaman da Kürtler veya dertlerinin ne olduğu değil, “terörün nasıl önleneceği” konuşuluyor. Bu yazıyı okuyan anneler varsa söylüyorum:

        Çocuklarınızı “terör” değil, bu ahmaklık öldürüyor.

        Merak ediyorum, acaba kaç anne Kürtlerin anayasadaki vatandaşlık meselesiyle ilgili ne istediğini biliyor? Hadi onu da geçtim, işi bu meseleleri bilmek olan kaç gazeteci Kürtlerin anayasa ile ilgili ne istediğini biliyor?

        Şöyle düşünenler çıkacaktır:

        “Ne yani, anayasada değişiklik yapınca terör bitecek mi?”

        En az on yıldır asker bile söylüyor:

        “Terör sadece silahlı yöntemlerle çözülmez. Terörü besleyen koşullara bakmak lazım.”

        Ama sen Kürtlerin derdinin, taleplerinin ne olduğunu bilmezsen “terörü besleyen koşulları” nasıl yok edeceksin?

        Annelere, ailelere ve hatta “terörist öldürmeye” giden askerlere hep şunu söylemek istiyorum:

        Sizden canınızı talep ediyorlar ve nedenini sormayacak kadar cahil kalmanızı istiyorlar. Her gün PKK meselesini dinlemeniz ama Kürt meselesinden bihaber olmanız herkesin işine geliyor.

        Diğer Yazılar