Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Son zamanlarda duymaya başladığım ve etkisi tıpatıp karna aniden atılan bir yumruğa benzeyen cümle şu:

        “Yazılarınızı küçüklüğümden beri takip ediyorum.”

        Söyleyenler 19-20 yaşında olsa neyse. Basbayağı yirmilerinin sonunda, hatta bazen otuzuna yüz tutmuş insanlar bunlar. İnsana kendini ihtiyar hissettirmenin daha sinsi bir yolu olamaz. Yakın arkadaşlarımın bu konudaki tesellisi şu:

        “Sen çok genç yazmaya başladın, ondan oluyor.”

        Yani beni bir tür Küçük Emrah efektiyle sakinleştirmeye çalışıyorlar. Esasen doğrudur. 26 yaşında siyasi yazılar yazan bir köşe yazarıydım. Bu hesaba göre üniversite 1. sınıfta beni okumaya başlayan biri, son 10 yılda rahatlıkla iş güç ve çoluk çocuk sahibi birine dönüşmüş olabilir. Nitekim oluyorlar da. “Küçüklüğünden beri” beni okuduğunu söyleyenler, ekseriyetle benden daha ağır oturaklı görünüyorlar. Ne bileyim, mesela yazlıkları oluyor, araba kaskosu, erken ödemeli opsiyonlu ev kredisi filan gibi şeyleri bilebiliyorlar. Buna mukabil ben hâlâ “genç yazar” kategorisinden çıkamıyorum. Zaten bu girilince kolay kolay çıkılamayan bir kategori.

        Robert Musil, büyük eseri “Niteliksiz Adam”da anlatır böyle bir şeyi. Kahramanımız orta yaşlıdır ama herkes ondan “ümit vaat eden yazar” diye bahsetmekte ısrar eder. Ben de tıpkı “Niteliksiz Adam” gibi bir gün, örneğin bir canlı yayında “yetişkin köşe yazarı” olarak tanıtılmayı ümitsizce bekliyorum.

        Nihayet dün Benjamin Button filmine denk gelince yeniden düşündüm. Çok genç olduğum ve çok yaşlı sanıldığım o ilk günlerden bu yana ne kadar “gençleştim”? Ama tabii şunu da sormak lazım:

        Hiç kendi yaşımızda oluyor muyuz?

        Sanmam.

        Twitter’a yazsaydım yazacaklarım

        * “BODY Worlds” sergisinden sonra kaç kişinin canı et yemek istedi? Kaç kişinin bunu itiraf etmeye cesareti var?

        * “Meclis” Arapça’daki “celese” fiilinden geliyor. Anlamı, “oturmak”... Ayrıca bir espri yapma lüzumu görmüyorum.

        * iPhone’da meşhur ettiğim Talking Tom uygulaması almış yürümüş. İlk 10’da, 4. sırada. Teşekkürler Türkiye’nin yalnızları!

        * Yazarlara gençken âşık olan, sonra büyüyüp eli kalem tutunca ilk iş kendi

        yarattıkları bu “ikona”ları yıkmayı yazmak zannedenler için ayrı bir dergi çıkarılsın. Yetişkinliğe geçiş törenleri sırasındaki hezeyanlarını etrafa rahatsızlık vermeden orada yaşasınlar.

        * Dün “Ece hizmetinizde” yazılı tişört giymiş iki adam gördüm. Korktum.

        * Arapça öğrenmek konusundaki azmim yakında dayak yememe neden olacak. Taksim civarındaki Arap turistlere gösterdiğim tedirgin edici yakınlık şüphe çekmeye başladı.

        Diğer Yazılar