Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BAŞBAKAN Erdoğan üzümü fazla kaçırmış olmalı ki şöyle bir açıklama yaptı:

        “Arkadaş bütün bu meyveleri, sebzeleri biz neden yiyoruz? (Burada bir tuhaflık oluyor, ıspanağı, karnabaharı kafamız güzel olsun diye yiyormuşuz gibi bir anlam çıktığının farkına varan Başbakan haliyle lafı döndürüyor) Veya bu alkolü siz nereden elde ediyorsunuz? Meyvelerden filan elde edilmiyor mu bunlar? Üzümden elde etmiyor musun? Ediyorsun. Diğer meyvelerde belli oranda yok mu? Var. Onları ye!”

        YİYORSAM SEBEBİ VAR

        Başbakan’ın sigara içen yetişkin insanlara çoluk çocuk muamelesi yapıp cebindeki sigarayı gasp etmek, insanın elindeki sigarayı alıp kırmak gibi tuhaf, fevri hareketleri olduğunu biliyoruz. Sevdiğinden yapıyor, artık onu da biliyoruz! Zira aynı açıklamasında şöyle ifade ediyor bu durumu:

        “Ben halkımı seviyorum, insanımı seviyorum, onun sağlıklı yaşam içerisinde olmasını istiyorum. Benim derdim bu.”

        Yani Tayyip Bey üzüm yiyorsa, yediriyorsa sebebi var! Yiyorsa derdinden yiyor!

        Rakının, şarabın kafası farklıdır ama üzüm kafası belli ki hepsinden daha acayip. İnsanı “Biz bu sebzeyi, meyveyi neden yiyoruz?” gibi son derece derin varoluşsal dehlizlere sokabildiğine göre üzüm kafasını “kuru kafası” kategorisinde değerlendirmek mümkün. Aynı zamanda muhtemelen, “Dün gece üzümü fazla kaçırmışım” ya da “Abi akşam ağır ıspanak takıldık” derdi de olmadığına göre en temiz kafa sebzede, meyvede.

        İSTİHZASIZ SİGARA

        Üzüm meselesi sanırım bugün köşe yazarları ve halkımız tarafından Anadolu folkloruna hatırı sayılır bir katkı yapacak oranda kanırtılır. Öte yandan Başbakan, sigara konusunda son derece haklı. Herhangi bir istihza yok, sigara konusu ciddi. Hele çocukların içtiği sigara, berbat bir sigara tiryakisi olarak benim ciğerimi yakıyor. Amerikalı bir kadın çalışmaları profesöründen dinledim. Tüketim kültürü ve kadın hareketleri üzerine çalışan profesör, sigara sektörünün kadının seçme seçilme hakkını savunan İngiltere ve ABD’deki Sufrajetlerin sigara endüstrisi tarafından nasıl “değerlendirildiğini” anlatırken şöyle demişti: “Sigara reklamları bir anda değişiyor ve yeni kadın tüketiciler için sigaraya yeni bir isim uyduruluyor: Özgürlük meşaleleri! Kadınlar bu reklamlardan sonra sigara tüketicisi olmaya başlıyor.”

        ÖKSÜRÜKLÜ BOMBACILAR

        Sigara büyük ve berbat bir yalan. Ve ben de dahil birçoğumuz bu yalana inanmaya devam ediyoruz. Sigara içen 20 milyon kişi, bir yılda sigara almak için 20 milyar dolar harcıyor ve bu paranın tamamı yabancı tröstlere gidiyor. Sigaranın meydana getirdiği hastalıkların tedavisi için sigara firmalarının ödediği vergilerin üç katı kadar sağlık harcaması yapıyoruz. Üstelik 30 milyar doları bulan bu ilaç harcamalarının çoğu, yine sigara firmalarının merkezi olan ülkelerden geliyor. Yani küresel bir yalanın, öksürüklü küçük askerleriyiz hepimiz. Küçük birer intihar bombacısı sayılabiliriz. Üstelik bombaları da kendi maaşımızdan temin ediyoruz. Komple budalalık.

        HESABI YANLIŞ!

        Başbakan’a dönecek olursak, Tayyip Bey diyor ki, “Sigara içenler dertten, kederden içtiğini söylüyor”. Ekliyor, “Benim senden çok daha fazla derdim var. Ben 73 milyon insanın derdiyle dertleniyorum.”

        Başbakan dertli olabilir, amenna! Fakat hesap yanlış. Sayı 73 milyon değil. Önceki gün kadınlarla yaptığı toplantıya bakılırsa Başbakan dert kaynağı olan epey bir insandan kurtulmuş durumda. Kötü Kürtler, kötü işçiler ve kötü gazetecilerden sonra Başbakan, kayıplarını arayan Cumartesi Anneleri’ni de 73 milyondan çıkarmış durumda. Tayyip Bey, onları sevmiyor ve Arjantin’deki Kayıp Anneleri’ni örnek gösteriyor. “Kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum” diyerek en az üzüm mevzusu kadar tarihi bir açıklama yapan Başbakan, toplantıda Arjantin’deki Kayıp Anneleri’ni daha tatlı bulduğu ima ediyor. Arjantinli annelerle bizzat tanışmış biri olarak söylüyorum: Tayyip Bey yatıp kalkıp dua etsin. Plaza Del Mayo anneleri burada olsaydı Tayyip Bey’in iktidarı gerçekten sarsılır, hiç değilse anneler Anayasa’nın geçici 15. maddesini kaldırmakla darbecilerin yargılanamayacağını Allah’ın günü evinin önünde bağırırlardı. Kaldı ki Başbakan’ın açıklaması, insanın aklına Güney Afrikalı direnişin liderlerinden Bico’nun bir sözünü getiriyor:

        “Yani siyah adamın nasıl direneceğine de mi beyaz adam karar verecek!”

        Ne diyeyim? Başbakan bazı akşamlar sebzeyi-meyveyi fazla kaçırıyor galiba!

        Diğer Yazılar