Bertaraf bahçesi!
ŞUNU anladım son iki günde:
İlişkiler de bahçelere benziyor. Biri gelip ya da sizin aklınıza düşüp “ıslah” etmeye kalkışmadığınız sürece aslında her şey çok güzel. O “bahçeyle” neler yapılabileceği, ne acayip güzel olabileceği hırsına kapılmadığı sürece insan, “bahçe” iyi aslında. Sonra bir “bahçıvan” geliyor, bahçenin nerelerinin kötü olduğunu, çimlerin nerede eksik olduğunu, ağaçların yaralarını, kırık çiçek dallarını gösteriyor ve siz de daha önce güzel diye baktığınız bahçeyi bir “eksiklikler” toplamı olarak görmeye başlıyorsunuz. Bahçıvanın söylediklerini unutup bahçeyi tekrar kendi gözlerinizle görmeniz, onu eskisi gibi sevmeniz için yalnız kalmak ve bahçeyle yeniden hemhal olmak gerekiyor.
BERTARAF KEYFİ!
İki gündür bahçeli bir eve taşınıyorum. Allah muhafaza, villa değil! Bildiğiniz, çocuklukların geçtiği türden bir ev. Tam bağımsız! Şu jilet gibi bahçesi olan nevrotik site evlerinden değil, normal kendi halinde bir bahçesi var, şükürler olsun ki tamamen peyzajsız. Zaman iki günde akışını değiştirdi. Günün saat 6’da başladığını ve ağaçların aslında konuştuğunu hatırladım. Evi tutunca, bahçenin müdavimleri olan bir kaplumbağa, bir kirpi, iki kedi ve bir çift güvercin kendiliğinden maiyetime girdi. Durup dururken kalabalık bir hayatım oldu. Bugün de Bahçıvan Mustafa Bey’le iki yasemin ve bir asma doladık evin önüne. Kimliği ortaya çıkmasın istediğim için burada adını zikretmek istemediğim kaplumbağanın hızına yetişmek mümkün değil. Yine mahallede isim sahibi olan kirpi de gececi çıktı, gündüzleri hovardalık yapıyor başka bahçelerde. Kediler, malum, evin kirasını onlar veriyormuş da ben de hasbelkader eve iltica etmişim gibi bir havadalar. Güvercinlere Allah selamet versin, bu sıcakta bu aşk enerjisini nereden buluyorlar anlamadım. Durum bu. Bunlara bakıyorum iki gündür. Yokum, şehirde değilim sanki. Sanki bertaraf olmuşum, öyle bir keyif!
TÜRKİYE’NİN GARNİTÜRÜ
Duymuşsunuzdur herhalde, Başbakan’ın söylediği cümle eskiden İBDA-C’nin dergisi Taraf’ın sloganıydı. 90’ların başıydı, derginin kapağı hâlâ aklımda:
“Bitaraf olan bertaraf olur!”
Başbakan, bir süredir içim yanarak isyan ettiğim, entelektüel çevreyi kanser gibi ele geçiren “taraf olma” baskısını iktidar koltuğundan uygulamaya başladı. Elinde, insanları tercihe bağlı olarak ya “zorla konuşturan” ya da “zorla susturan” polis gücünü elinde bulunduran biri söyleyince daha berbat bir aroma kazanıyor slogan. Ama zaten sürmekte olan siyasi kavgada taraf olmayı reddetmişler olarak epeydir bertarafız. 22 Temmuz seçim zaferi konuşmasıydı Tayyip Bey’- in, kendisine oy vermeyenler için “Onlar da Türkiye’nin renkleridir” demişti. Ben de, “Biz bu ülkenin garnitürü müyüz?” diye yazmıştım. Ana yemek listesinden epeydir dışarı atılmışlar olarak öyle ya da böyle bertaraf edildik velhasıl. Yok, yalnız değiliz, kalabalık bile sayılabiliriz. Ama garnitür olarak adamakıllı bertaraf sayılabiliriz. Biz, buna nereden baksan uyum sağlamış durumdayız. Ben artık Başbakan için korkuyorum. Evet, doğrudur, vallahi endişeliyim!
HANEFİ AVCI’NIN İTİRAFLARI
Cemaate yakın yayın organlarının yıllardır yere göre sığdıramadığı eski İstihbarat Daire Başkanı Hanefi Avcı, “Haliç’te Yaşayan Simonlar” adlı bir kitap yazdı. Bugünlerde gazetelerde çok göreceğiz bu kitabın içeriğini. Zira Avcı, Emniyet’in Gülen Cemaati tarafından ele geçirildiğini yazıyor kitapta, bir yığın tezgâhın döndüğüne dair iddiaları var. Avcı, Başbakan’- ı, giderek genişleyen ve “insanların güvenliğini tehdit eden” bu ağdan haberdar ettiğini ama müdahale edilmediğini yazmış. Başbakan’ın bu kadrolaşmadan rahatsız olduğu ama “beraber yürünecek çok yol olduğu için” dengeli bir “aralar bozulmasın politikası” uyguladığı konuşuluyor. Gel gör ki Avcı’nın iddiaları doğruysa ortadaki durum şöyle özetlenebilir:
“Gülen’in tarafında olmayan bertaraf olur!”
AĞAÇLARI DİNLESE BAŞBAKAN...
Kim bilir belki Başbakan da bir gün kendini ülkenin garnitür listesinde bulur. Sap döner, keser döner, et döner, tavuk döner: Bakarsınız Başbakan bile bertaraf olur. Dilerim ki o zaman benimki gibi bir bahçe bulabilsin. Bir kaplumbağa, bir kirpi ve iki güvercin. Zira bertaraf olmak topyekûn kötü değil, böyle iyi yanları da var. İnsan sesi susturulduğunda kendi iç sesini duyuyor. Bir de ağaçları... Hatırlıyorsun ki ağaçlar konuşuyor. Ağaçlar, insanları taraf olmaya zorlayanların da bertaraf olabileceğini söylüyor. Değmediğini... Neredeyse bir ağızdan hiç değmeyeceğini söylüyor ağaçlar. Bağırıp çağırmayı kesip dinlersen...